Biri siyasetin tarifini yapabilir mi? Ya da siyasetçi kime denilir? Siyaset bir meslek midir, angarya mı, vatana-millete hizmet aracı mı, daha ileri gidersek siyaset adam alıp adam satma sanatı mı?

Hangisi ya da hiçbiri mi?

Geçenlerde, haberleri izlerken bir Roma Atasözü duydum, siyaseti anlatıyor, siyasetin tarifini gözümüze sokuyordu adeta ekranda.

‘Siyaset, kuzuyu yemek için tilki ile plan yapıp, kurtla birlikte öldürüp, sahibiyle yas tutmaktır.’

*

Buymuş.

Hani filmlerde olur ya bazen, katil tabuta ilk omuz veren, taziyeye, mezarlığa gelen ve ölüye dua eden ilk kişi olurmuş. O hesap herhalde. Belki de alakası yok!

Buna dair yazı için bilgisayarın başına geçtiğimde, Ömer Hayyam’ın olduğu söylenen ve siyasetçiler (mebus; milletvekili) için söylediği dörtlük aklıma geldi de biraz argoya kaçtığı için paylaşmayı doğru bulmadım.

Bilen biliyordu, anlayan da anladı zaten!

*

Kamuoyunda siyasilere karşı bir güvensizlik var. ‘Ben varsam siyaset var’ mantığı kanımıza, ruhumuza işlemişken, ‘Ben yoksam siyasetin canı cehenneme!’ kompleksi bugünün siyasi arenasında kabul gören gerçekler iken, bizde, daha önce yönetimde olanlar, ancak ilerleyen günlerde kadro dışı, yönetim dışı kalanlar çabuk unutulur.

Siyasette vefa aramayacaksın. Çabuk satarlar seni. Hem de ucuza gidersin. Hizmet edersin, halka rağmen siyasetin yapılmayacağının en mükemmel örneklerini sergilersin, halktan kopmaz, insanların dertleriyle dertlenirsin, fakat ne zaman görev süren biter, senin de bittiğinin resmidir.

Bilenler, görenler görmemek için kaldırım değiştirir, telefonlarına bile çıkmazlar.

Unutulanlar kervanına katılırsın.

Şu gerçeği bir tarafa yazın, ‘Satılmamış çiçekler unutulmuş kimselere kalır!’ Bu veciz söz de Seza Karakoç’tan.

Bakın ünlü yazar ‘Anna Frank ne diyor; ‘Ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alır, çünkü pişmanlık minnetten daha güçlüdür!’

Zira sen öldüğünde sadece çiçekçiler kazanır, servetin varsa, halin vaktin yerindeyse, bir de mirasçıların.

*

Bazıları ısrarla, inatla, karşılıklarının olmadıklarını bile bile siyaseten, ticareten bu şehrin abisi olduklarını iddia etse de, boş çuval dik durmuyor.

Güneşe balçıkla sıvanmıyor.

İnsan parayı bulur bir şekilde. Ama itibar, ama güven, ama karşılığı olan sevgi, güç ve saygı… Parası çoksa ailesi, çocukları sevinsin.

Ve…

Kenedini şehrin merkezinde, kalbinde zannedip avuntu içinde olanlar ve ‘abi’ meselesi… Gaziantep’te bir abi var, bütün renkleri, bütün güzellikleri, bütün hayata dair tüm güzel hikayeleri bir masa üstünde toplamış, kenetlenmişler, el ele vermişler, parti ayrımı yapmadan, güç zehirlenmesi yaşamadan, yüksek ego kırıntısından nemalanmadan marka şehir yaratıyorlar.

Ya bizde!

Abi’lik bakkaldan veya ehliyetsiz sürücü kursundan alınmıyor. Abi olmanın, büyük olmanın bir bedeli var bu şehirde. Bırakın bedel ödemeyi, utanmasalar faturayı basına kesecekler!

Pabucumun abileri.

Özgür Karakay’dan Ahmet Kaya... Özgür Karakay’dan Ahmet Kaya...

https://www.maraskimlik.com/abiymis-hih-guldurmeyin-adami-makale,7935.html

Editör: Akif Arslan