Başka mûsiki yokken daha, bu ülke bir baştan bir başa türkü söylenen bir vatandı. Maraşlılar, uzak cedleri gibi mayası türkülerle yoğrulmuş. Dolayısıyla Maraş ta türkü söylenen bir memlekettir. Maraş’ın kendine has türküleri var. Maraşlı ecdadımız anonim türküleri de kendince söylemiş ve bazı türküleri de uyarlamıştır.

Bu nâçiz yazının gayesi Maraş türkülerinin bir kısmını paylaşarak unutulmamasını ve yeniden gönüllere nakşedilmesini sağlamaktır. Bu satırlarda yâd ettiğim türkülerin bazan ilk dörtlüğünü, bazan bütününü aktardık. Ehl-i türkü olanlar yâdettiğim Maraş türkülerinin tamamını kaynaklardan okuyabilirler.

MARAŞ’A MAL’OLMUŞ BİR TÜRKÜ: ÂŞIK GARİP

Yöremizde söylenen ve Maraş türküsü olarak bilinen türkülerin bir kısmının doğuşu itibariyle saf Maraş türküsü olduğu söylenemez. Bazıları G.Antep ve Kilis yöresine ait türkülerin ilâve sözlerle üslûbu değiştirilerek uyarlanmıştır. Misâl olarak “Âşık Garip” türküsünün farklı sözlerle uyarlandığı anlaşılıyor. Bu türkünün Maraş ağzındaki ilk sözleri şöyle:

“Gitme garip gitme aman yollar çamurdur / Arab’ın yüreği de taştır demirdir oy / Yedi yıl dediğin hayli ömürdür / Gözün seveyim garip aman / Kal bizim ellerde köylerde oy oy / Arap vurur da Türkmen alır parayı / Aramazlar da garip aman gurbet elde yiteni / Kal bizim ellerde köylerde oy.”

Bu türküdeki “Arap vurur da Türkmen alır parayı” sözlerinin yöreye göre, Cumhuriyet sonrasında değiştirildiği tahmin ediliyor. Bu türküyü gönül dilimizle meşk edelim: “Gitme garip gitme yollar çamurlu / Gitme garip gitme yollar harâmî / Gurbet elde vurur ağlatırlar seni / Sen gidersen garip amman kimler sarar yaranı / Gadan alayım garip kal bizim bizim ellerde...”

Anonimleşen meşhur Allı Turnam türküsünün Maraşlıca söylenmiş bir uyarlaması bile gönlümüzü asırlar öncesinin duygu ve sayhalarıyla buluşturabiliyor: “Deli gönül bizim ele gidersen / Selâm söyle eller bana küsmesin / Yol ırak viran bağa varırsan / Gülü solmuş dallar bana küsmesin / Aman aman aman yâreliyem aman.”

“YÖRÜ BRE AHIRDAĞI / NE DUMANLI BAŞIN VARMIŞ”

Asırlardır eteklerinde ve ayak uçlarında meskun olduğumuz, Maraşlılara siper olan, koruyup kollayan, şehr-i Maraş’ı serin tutup, bağrından kokular yayan Ahır Dağı’na türkü söyledik mi hiç?

O Ahırdağı ki Maraş’ın başı ve gövdesi, sâyebânı, yani gölgeliğidir. Onsuz Maraş olmaz. Maraş’ı yâd edip de bu dağın hakkını teslim etmeyen şiir ve türkülerin Maraş’a aidiyeti zayıf kalır. “Yörü bre Ahır Dağı / Ne dumanlı başın varmış / Ağustosta sıtma tutar / Bitmez boran kışın varmış.”

“MARAŞ TÜRKÜSÜ” ADLI TÜRKÜ GÜCÜNDE BİR ŞİİR

Söyleyiş ve fikir bakımından kuvvetli bir ifadeye sahip “Maraş Türküsü” adıyla bilinen şiiri şair Orhan Şaik Gökyay yazmış. Bu şiir tez elden bestelenip türkü olarak Maraşlının kalp kulağından gönlüne bir cemre olarak düşürülmesi gerek:

“Uy Maraş, sılaya nice varayım? / Açılmaz kapılar çalup durayım / Anamı bulamadım kimden sorayım / Uy Maraş Maraş da bu nasıl Maraş / Kara gözlerinde yaş, bağrında ataş / Maraş’ın gölleri, ördektir, kazdır / Yaylaları kıştır, ovası yazdır / Çemende laledir, içinde közdür / Yücel göklerim yücel, eğil / Benim bildiğim Maraş bu Maraş değil / Maraş’ı dolaştım bur uçtan uca / Kimseler sormadı: Ahvalin nice? / Ne gündüzüm gündüz, ne gecem gece / Toprağı mezardır suları seldir / Dostları düşmandır, aşnası eldir / Maraş’ın üstünden aştı turnalar / Gönlüme bir ataş düştü turnalar / Ben mi şaştım, yol mu şaştı turnalar / Bu kara göklerde aylar dolanmaz / Bu yolun ucunda Maraş bulunmaz / Maraş’ı görünce yandım yakıldım / Kan yaş oldum; yüzden gözden döküldüm / Od’a düşen bir saç gibi büküldüm / Benim bildiğim Maraş bu Maraş mıdır? Maraş mıdır, ataş mıdır, taş mıdır?”

“TELLİ SENEM TÜRKÜSÜ”

“Telli Senem Türküsü”nün birçok güftesi var, fakat hikâyesi aynıdır Şimdi farklı uyarlamaları olan “Telli Senem” türküsünün Maraşça’sına kulak verelim.. Elbistan’ın Şerefli Köyü’nde Koca Tanır nâmıyla tanınan bir er kişi, Senem adlı bir genç kıza âşık olur. Senem de Koca Tanır’a sevdalıdır. Fakat rakipleri ona garazen Senem’i Reyhanlı’da bir kocaya verirler.

Sevdiğinin yöreden göçüp gitmesinden dolayı kara sevdaya düşen Koca Tanır yüz yaşına yaklaşmasına rağmen bu sevdasının yarasını acısı hiç eksilmeden taşır. Aradan yıllar geçer. Senem’in kaldığı beldeye bir Ermeni çerçi gelir. Senem, ona “Maraş’ın Elbistan tarafına da gidiyor musun” der. Çerçinin “evet” demesi üzerine, “orada Koca Tanır nâmıyla bilinen bir adam var bilir misin?” der. Çerçi “evet bilirim, iki gözü kör olmuş bir ihtiyardır şimdi o.” Senem, “Gidersen ona benden selâm söyle, ahretlik hakkını helâl etsin.” Çerçi, “bunca zaman sonra nereden hatırlasın seni” deyince, Senem,“senin gençliğinde buradan Senem adlı bir kız Reyhanlı’ya kocaya gitmiş” dersen hatırlar.

Ermeni çerçinin, bir gün yolu Elbistan’a düşer. Bir ağacın altında otururken bulur Koca Tanır’ı ve çöker yanına. “Senin gençliğinde buradan Senem adlı bir kız Reyhanlı’ya koca gitmiş. Onun sana selâmı var, ahretlik hakkını helâl etsin” diyor. Koca Tanır ağır yaşına rağmen söylenenleri anlamış olacak ki ağlamaya başlar ve bir türkü tutturur. Gönlünde sevda yarasıyla bir asırlık yaşa gelen Koca Tanır’ın o anda yaktığı türküyü yüreğinizin bütün vecdiyle dinlemeye ne dersiniz?

“Bir haber geldi Telli Senem’den / Deli gönlüm şâd olmaya başladı / Akmaz iken kör pınarın ayağı / Suyu geldi çağlamaya başladı / Hele bakın şu feleğin işine / Ağu kattı benim pişmiş aşıma / Senem değmiş seksen doksan yaşına / Benim ki yüz olmaya başladı / Senem’in giydiği gene mi sarı / Ölmeden önce yüzünü göreydim bari / Yıkık değirmen erkeği peri / Suyu gelince çağlamaya başladı.”

Yüreği millet kültüründen beslenen her insanın “ah vefasız dünya!” diye inlemesi gerek türkülerin hikâyelerine. Bu türkü eski zaman insanlarının aşkında bile hüzünle birlikte sabır ve asâlet olduğunu öğretiyor.

“MARAŞ SENİN YAZIN VAR / ÇEKİLMEZ POYRAZIN VAR”

Şimdi sıkı durun; Maraş’ın meşhur türküsünü takdim ediyorum. Veyl bilmeyenlere! “Maraş senin yazın var / Çekilmez poyrazın var / Seni sevenlere karşı bir kız gibi nazın var / Nazlanmakta haklısın / Gönüllerde saklısın / Türkiye’de bir tane madalya bayraklısın.”

Bu satırların sahibi bu türküyü ilkokul çağında bağıra çağıra söylerdi de konu komşu bir yaz boyu dinlemekten ikrah gelirdi.

AHMET DOĞAN İLBEY

[email protected]

Editör: TE Bilisim