Milli Şairimiz, İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy, ‘Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın’ ifadesini kullanmıştır.

**

Şairimiz Mehmet Âkif'in rahatsız bulunduğu, Alemdağı'nda son günlerde bir grup, üstadın ziyaretine gitmişler, Mehmet Âkif bitkin bir hâlde yatağında yatıyordu.

Konuşma esnasında söz İstiklâl Marşı'na intikâl ettirilmiş, gelen ziyaretçilerden biri:

— Acaba İstiklâl Marşı yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı?

demiş. Bu söz üzerine yatağında bitkin br hâlde yatmakta olan Âkif; birdenbire başını kaldırmış ve ona:

— Allah bir daha bu millete İstklâl Marşı yazdırmasın! O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır. Allah, bir daha bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!

**

Kurtuluş günlerini ben ve benden sonrakiler yaşamadı.

Ama, okuduğumuz kitaplar bizlere o günlerde nelerin yaşandığını anlatıyor.

İzlediğimiz filmler, o günlerde nelerin yaşandığını sahneliyor.

Ne zaman bir Kurtuluş Filmi izlesek, yüreğimiz burkuluyor. Ağlıyoruz çoğuz zaman!

Henüz bıyığı bile terlememiş gençlerin, vatan savunması için canı dahil her şeyden vazgeçtiğini görüyoruz.

Allah bir daha bu millete kurtuluş savaşı yaşatmasın.

Âkif’in dediği gibi de ‘Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın’.

**

Bugünlerde, üzerinde yaşadığımız toprakları bizlere miras bırakan atalarımızı rahmetle ve saygıyla anıyoruz.

Kurtuluş Savaşımız sırasında kentimizde düşmana ilk sıkılan kurşun, Sütçü İmam’ın tabancasından çıkan kurşundur.

Öncesi var elbette.

Abdal Halil Ağa… İşgalci Fransızların kente gelişini kutlamak isteyenlerin davul çalma davetini ‘Davulumun kasnağını altınla dolsanız bu çomak davula gitmez’ diye karış çıktığı gündür, kurtuluşumuzun müjdesi…

Sütçü İmam… Hamamdan çıkan Müslüman Türk kadınlarına ‘Burası artık Fransız sömürgesidir. Peçelerinizi çıkartın’ talimatı ve sarkıntılıkları karşısında ‘Türk kadını kutsal bir varlıktır, yabancı bir el asla ona uzanamaz’ narası ile birlikte ilk kurşunu sıkandır.

Avukat Mehmet Ali Kısakürek… İşgalci güçlerin komutanının dans davetini “Kale’sinde Türk Bayrağı dalgalanıyor” diyerek reddeden ve bunun üzerine Kale’sindeki Türk bayrağının indirilmesi ile sonucu ertesi gün sabahın erken saatlerinde Avukat Mehmet Ali Bey’in, "Alemi İslama Hitap" beyannamesi ile halkı cesaretlendirmesi ile başlayan mücadeledir kurtuluş…

Halkın Ulu Camii’de toplanmasının ve ezan okunduktan sonra dışarıda "Bayraksız namaz kılınmaz" diye bağırması ve bunun üzerine O esnada içerdeki imam efendi, "Hürriyet olmayan bir yerde namaz kılınmaz" fetvasıdır özgürlük ruhu…

Halkın topluca kaleye hücum ederek, indirilen Şanlı Bayrağını yeniden Kale burçlarına diker ve Cuma namazını orada eda etmesidir iman gücü…

Bayrak olayından sonra şehir adım adım savaşa sürüklenir, Arslan Bey başkanlığında kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, her mahallede teşkilatlanarak harekete geçer.

22 gün ve 22 gece süren bir savaştır, Maraş’ın kendini kurtarması…

5 Nisan 1925’te İstiklal Madalyası’nın şehrin kendisine verilmesi ile taçlanır Maraş’ın kahramanlığı…

Ve…

7 Şubat 1973’te de TBMM tarafından ‘Kahraman’ unvanının verilmesidir onur…

**

Maraş, durup dururken almadı Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası’nı…

Yine durup dururken de ‘Kahraman’ unvanını isminin başına yazdırmadı Maraş…

Allah bu memlekete bir daha kurtuluş savaşı yaşatmasın…

**

Maraş’ın ‘Kendini Kurtaran Şehir’, ‘Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyalı’ ve ‘Kahraman’ olmasını sağlayıp, bu toprakları bizlere bırakan tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

Ve bir kez daha diyoruz ki:

“Allah bu memlekete bir daha kurtuluş savaşı yaşatmasın…”