Basın diğer meslek ya da zanaattan farklıdır.

Basın mensubu, ya da gazeteci mesleğini icra ederken tek yolu mesleğini en güzel şekilde icra etmektir.

Gerçi son yıllarda bu mesleğin de hep birlikte içine ettik gibi…

Terziye, fotoğrafçıya, matbaacıya, eğitimciye, hukukçuya, bakkala, manava, sekretere, siyasetçiye, amire, memura, bilumum zevata gazeteci diyoruz.

Sonrada oturup kendi derdimize ağlamıyoruz bile…

"Kahramanmaraş'ta gazetecilik yapmak, çaycının yaptığı işten kolay. Çaycı sabah erkenden dükkânı açmak, suyu kaynatmak ve çayı demlemek zorunda. Ama gazetecilik öyle değil. Üç-beş kuruş verirsin nasıl olsa yazıyı gazete, internet sitesi sahibi yazar. Senin adın yeter.

Hatta habere gitmene de gerek yok. Gitmediğin toplantının haberinin de altına imzan konur kimsede sormaz zaten. Arada bir gazete yada site sahibi ile yemekli toplantıya katılım sağlarsın. Senden ala gazeteci olmaz."

Bu tırnak içindeki kanaata nereden vardım? Geçen gün AK Parti Milletvekilimiz ve partisinin TBMM grup başkanvekili Mahir Ünal'ın "yerel basın buluşmaları" adı altında AK Parti İl Başkanlığı'nca düzenlenen toplantıya icabet ettim, davet üzerine.

Bu mesleğin en eskilerinden biri olarak benim dahi tanımadığım onlarca insan vardı. Nitekim Ünal salona geldiğinde "Bu sefer sayınız artmış" ifadesini kullandı.

Bizim arkadaşlar kendi sorunumuzu konuşacağı yerde başka konulara el değil, ayakbastılar.

Üç yıl önce gündeme gelen TOKİ konusunda bir iki adım ilerleme yapmayan cemiyet ve dernekler varken, şu kategorize olayını çözemeyen komisyonlar varken hangi sorunu çözeceğiz ki…

Terzi diktiğinin bedelini alır geçimini sağlar, lokantacı sattığı yemeğin ücreti ile geçim sağlar. Gazeteci, ne olacak?

Evet, gazeteci ne satacak? Haber, yorum...

Tamam, da hangi haberi, hangi yorumu?

"Kelin tırnağı yok ki başını kaşısın" hesabı meslektaşlarım.

Akdeniz Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Serkan Ercüment Kuzu ve yılların gazetecisi Mehmet Taş, kendi sorunumuzdan bahsetti. Mehmet Taş, adeta açtı ağzını yumdu gözünü. Tıpkı Mustafa Şirin’in iki yıl önceki toplantıda söylediklerine benzedi..

Diğerleri mi? Vekil ve başkanlar görsün diye konuştu. Çünkü tuzları kuruydu onların da...

Yemeği yedik, çayı içtik, eh tatlı-dondurma ikramı da oldu. "Haydi gidin siz, yatıcık biz" oldu...

Siz eşeğin tımarını yaparken, ata binenler gittiler bile…

Sanırım Kılıçdaroğlu'nun TBMM'de yaptığı el hareketi bize yıllar önce yapıldı? Hem de ne hareket ama...