Mesele, Kahramanmaraş’tır kuşkusuz; son ayların deyimi ile ‘menfaat değil, memleket meselesidir.’

Ama gereksiz güruhun ‘düşmanlık’ oluşturma gayretleridir.

Yıllardır savunduğum fikir şudur: Başımızdaki idareci başarılı olursa, daha güzel bir ortamda yaşarım.

Bu işveren (patron), amir, müdür, yerel yönetici, sivil toplum kuruluşu başkanı olabilir.

Ayrım yok.

Elbette herkes kendine düşeni yasal mevzuat içerisinde yapmaya gayret gösterir.

İşçi ise işverenine, ast ise üstüne başarılı olması için gayret göstermek durumundadır.

Aksi takdirde hep yerimizde sayarız. Üstelik te geriye gideriz.

Eğer, kişi ‘evel’ yerine ‘ene’ düşüncesine sahipse durum farklı olur.

Konuları gereğinden farklı yerle çekmek te acizliktir.

**

Konu, Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör’e Gazeteciler Cemiyeti olarak yaptığımız bir ziyaret sonrasında gelişti.

Güngör’ün makamında yaşadığımız gelişme bana göre ‘yanlış’ olduğu için bir yazı kaleme aldım.

Ardından ne kadar çok ‘düşmanımız’ varmış ki, konu farklı boyutlara girdi.

Herkes şunu bilmelidir.

Gazeteci, gazeteciliğini yapmalı; makam sahibi de makam sahipliğindeki sorumluluğu yerine getirmelidir.

Sıkıntı, gazetecilik kisvesi altında arz-ı endam edenlerin kendilerini bulunmaz hint kumaşı saymasıdır.

Gazeteci milletin dilidir, gözüdür, kulağıdır.

Gazeteci haber yapar, bu kutsaldır.

Gazeteci yorum yapar, bu hürdür.

Gazeteci eleştirir ama bu eleştiri de millet adına olumlu-olumsuz olabilir.

Hiçbir makam sahibi ya da kişi, gazetecinin eleştirisini, yorumunu, haberini yok saymamalıdır.

Gazeteci de olur olmazı haber yapmamalı; yaptığı haberin toplumsal bir değeri olması gerektiğini bilmelidir.

Gazeteci yorumunu objektif ölçülerde öne sürmelidir.

**

Makam sahibi olmanın kuralları vardır. Aynı şekilde gazeteci olmanın da kuralı olur.

Bir büyüğümüzün deyimi ile ‘iki kelime yazıp, üçüncüyü komşudan alarak’ gazetecilik yapılmaz. Eleştirmenlik yapılmaz. Yorumculuk yapılamaz.

**

Ziyaret sırasında maruz kaldığımız ‘hoşgörüsüz’lüğe neler söylenmedi ki, halen de söyleniyor.

Yok makam sahibi ‘basın’ın ekmeğini kesmiş, yok ‘basın’ bir şey istemiş, yok şöyle olmuş, yok böyle olmuş.

Eli klavyeye yaklaşan kişiler sallıyor da sallıyor.

Düşüncesiz beyin taşıyanlar da ağzına geleni söylüyor.

Bilinmiyor ki meselenin kaynağı…

Çok şükür bugüne kadar (ki, 40 yıla yaklaşıyor) meslek hayatımızda kimseye şantaj yapmadık, yapmayı da aklımızdan geçirmedik.

Kişilerin olumsuzluğunu gündeme getirirken de, bir şey beklentisi içinde olmadık.

Rızkımızı, Yüce Kitabı’nda buyurduğu gibi ‘Ne bir eksik, ne bir fazla.. Tastamam verdi’ Yaradan.

Kimi zaman çeyrek ekmek, iki tane zeytin; kimi zaman bir kuru ekmek ve kimi zamanda ballı-börek ile açlığımızı giderdik… Üstümüze de mahrem ölçüler içinde örttük.

Çok şükür.

Hiçbir zaman ‘daha fazlası’ demedik.

Allah’ın tayin ettiği rızka ‘Elhamdülillah’ dedik, vermediğine de ‘Hamd’ eyledik. İnancımız bu.

Ama gördük ki, durum farklı yerlere taşınıyor.

Taşınmasına gerek te yok; haddimizi biz biliyoruz; bilmesi gerekenler de bilsinler, yeter…

**

Hayrettin Güngör, bu memleketin büyükşehir belediye başkanı oldu. 5 yıl süreyle de bu görevi yürütecek. Elbette güllük gülistanlık içinde değildir bu yürütme… Kimi zaman değil, çoğu zaman acı bir tablo ile karşılaşacaktır.

Ama başarılı olacak mı? Bunu da zaman gösterir.

Kimseye karşı önyargılı olmadık ki meslek hayatımızda.

Düşündüğümüzü söylemekten de geri kalmadık. Kalmayacağız.

Hayrettin Güngör’ün başarılı olması elbette bazı kriterlere bağlıdır. Bu kriterlerin sağlıklı olması da zamana bağlıdır.

**

Bakınız:

Doğrunun tanımı ‘iki nokta arasındaki en kısa çizgidir’.

Ama bu her zaman doğru olmayabilir. A’dan B’ye çizilen doğru olabilir ama iki hedef arasındaki bu çizgi her zaman yatay ya da dikey olmayabilir. Elipste olabilir.

Bir basketbolcu elindeki basketbol topunu potaya atarken, top önce yukarı çıkar, sonra aşağı iner.

Bir futbolcu ayağındaki topu kaleye atarken, doğru bir atış yapamaz öncelikte yukarı doğru gider.

Boksta yumruk direkt olarak gitmez. Aşağıdan yukarıya ya da yukarıdan aşağı iner yumruk.

Ama hedefi bulan her atış, vuruş bir doğrudur aslında…

**

Uzun lafın kısası…

İnsanın beynini okuyamazsanız da söylenenler, anlatılmak istenenler hep yanlış olur…

Hiç kimse bulunmaz hint kumaşı değildir.

-