Suskunluk bir yere kadar.

‘Korku’nun da zaten ‘ecele faydası yok’!

Çocuk söylüyor ya: Baba yaaa… Söylüyom, söylüyom, söylüyom… Ama anlamıyosun!

Ya da:

Adam diyor ki, ‘ekmek bulamıyorum, açım’; kraliçe de cevap veriyor: Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin…

Çok yıllar önce…

Bir akşam eve gittim, yemek kalmamış. Evde yığınla yiyecek te yok. Yeğen bizde kalıyor o zaman. Çağırdım; ‘Yeğen şurdan üç yumurta bir ekmek al da gel’ diye… Yeğen bir gitti, pir gitti… Epey sonra geldi. Elinde üç yumurta iki de çörek… “Yeğen bunlar…”. Çocuk gözüme baktı; “Amca ekmek yokmuş ben de çörek aldım…”

Hikayenin gerisini boş verin gitsin…

**

Günler, haftalar, aylar ve hatta yıllar önce insanlar feryat-figan ediyor.

“Yahu siftah edemiyoruz.”

“Evimizi nasıl geçindireceğiz.”

“Bugün çocuğu okula harçlıksız yolladım.”

“Hanım akşama öteberi alıp gitmemi söyledi ama cebimde ekmek alacak para yok.”

“Valla abi ev kirasını veremedim bu ay… Ev sahibi seslenmedi ama gelecek ay ne yapacağız, bilemiyorum…”

Siyasetçiler (ki özellikle iktidar) halkın sesini duymadı.

Bağırmaları, zurna çalıyor, davul gümbürdüyor; sandılar.

Taban, hiç dinlenmedi.

Vatandaşın sesine kulak verilmedi.

**

Siyasetteki ayrışmalar ayyuka çıktı. MHP’den kopan bir bölüm İYİ partiyi kurdu.

MHP’lilerin de daha sonra ittifak kurdukları AK Parti’nin adeta saflarına geçmesi dikkat çekti.

MHP’liler, her fırsatta İYİ Partilileri aşağıladılar, ötekileştirdiler.

İstanbul seçiminden önce de bu ayrıştırma tavan yaptı.

Zaten yıllar öncesinden birçok siyasi parti ortadan yok oldu.

Halkın Sesi Partisi, Demokratik Parti gibi partiler ya yok oldular ya da genel başkanları AK Parti saflarında yer aldı.

Aslına bakarsanız tüm bunlar ‘halka hizmet için’ yapıldı.

Fanatik düşünmedikten sonra siyasetin en önemli vurgusu, halka hizmettir.

**

İstanbul seçimlerini bilindiği gibi, 31 Mart’ta Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu az bir farkla kazandı.

Ne oldu bilemiyoruz ama seçimlerin yenilenmesine karar verildi.

İnsanımız geçmişten bu yana haklılığına-haksızlığına bakmaz halde ‘mağdur’dan yana tavır koyar.

Görünen o ki, İstanbul seçmeni de İmamoğlu’nu mağdurlar sınıfına koydu.

Aradaki fark, müthiş bir fark.

Adayların mağduriyeti yanında seçimi muhtemelen kazanması beklenen Cumhur İttifakı adayının kaybetmesinde de çeşitli nedenler var.

Konuşulanlara bakılırsa da düşündürücü gelişmeler yaşanıyor.

Bunlar bir yana, AK Parti’nin seçimi kaybetmesinin ardından da hedef tahtasına Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal konuldu.

Ünal, partisinin medya ve tanıtım sorumlusudur.

Cumhurbaşkanına en yakın birkaç isimden de biridir.

Şu anda Ünal’a karşı yapılan tavırlar, insani olarak doğru değil. Bunu hemşehrimiz olduğu için değil, insani olarak düşünüyoruz.

Sonuçta bir seçim ve kaybedilmiştir. Bu kayıbı bir kişiye yüklemenin de bir anlamı olmaz. Kayıp varsa, top yekun bir kayıptır.

**

Burada dikkat çekmek istediğim olay, AK Partililerin çoğunluğunun halkın sesini duymazdan gelmesidir.

Ki, bu Kahramanmaraş’ta böyleyse İstanbul’da daha da kötüdür.

Tabanı, halkı duymak… Onların derdi ile dertlenmek… Onların sesine kulak vermek gerekir.

Asıl olan konu, bundan sonra başlıyor.

31 Mart seçimlerinden Adana, Mersin, Antalya, Ankara gibi bazı büyükşehirler, 23 Haziran’da da İstanbul’u CHP’liler aldı.

Bazı kentlerde kayıp dikkat çekiyor.

AK Parti ya da MHP destekli Cumhur İttifakı diyeceğimiz kesim, bundan sonraki seçimlerde de aynı kayıpları yaşayabilir. Yaşamak için de şimdiden değişimlerin yapılması ve eksiklerin tespit edilmesi gerektiğine inanıyorum.

**

Şu andaki iktidar (ki, Cumhurbaşkanlığı da AK Partili, TBMM’de de çoğunluk vardır) yönünü azıcık tabana dönse her şey istediği gibi gider.

Artık 4-5 sene seçim olmayacağına göre AK Parti’nin biraz daha ekonomiye eğilmesi gerekir.

Unutmamak gerekir ki, seçimin kaybedilmesindeki en büyük etken ekonomidir.

Artık sokaktaki vatandaş cebinin derdine düşmüştür.

Haftalardır, aylardır siftah etmeden işyerini kapatan, borç-harç içinde geçimini sağlayamaya çalışan büyük çoğunluğa ses vermek gerekiyor.

İşin fanatizm kısmı olan engelliye, bakıma muhtaca, yaşlıya destek olmak elbette gerekir ama bir de ekonominin gerçek anlamda düzeltilmesi gerekecek.

Şunu unutmamak gerekir ki, ben aç isem kimse umurumda olmaz.