26 Ağustos tarihi, Türk tarihinin en önemli günü olarak tarih sayfalarındaki yerini almaya devam ediyor. 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’nin 948’inci, Büyük Taarruz’un 97’inci yıl dönümünü kutluyoruz.

26 Ağustos tarihinin Türk tarihinde çok ayrı bir yeri, özel anlamları var… “Malazgirt Zaferi ve Büyük Taarruz”, Türk tarihine, Anadolu’ya damgasını vuran iki büyük tarihi olay… Biri bize Anadolu’nun kapılarını açan zafer, bir diğeri ise Anadolu’yu kurtarmamızı sağlayan zafer…

Birinde takvim yaprakları 11’inci yüzyılda 1071 tarihini gösteriyordu, yer Muş’un Malazgirt ovası, bir diğeri ise; 8 asır 851 yıl sonrası 26 Ağustos 1922’yi Afyon’da Kocatepe mevkiini işaret ediyordu… Tarihimize geçen bu iki büyük tarihi gelişmenin ortak noktası; “26 Ağustos’ta yaşanması ve Anadolu’nun Türk coğrafyası, Türk Yurdu olmasını, muhafazasını simgelemesi…”

Ağustos ayı; Zafer Haftası, Türk tarihinin muhteşem zafer haftası… 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’nin 946’ıncı yıl dönümü ve Büyük Taarruz’un 95’inci yıl dönümünü kutluyoruz. Aslında bu yıl dönümleri, tarih şuurumuz, vatan sevgisi, yurt sevgisi için için büyük bir fırsat…

Orta Asya’dan Anadolu’ya gelinen süreç ve Kurtuluş Savaşı’nda yeniden yazılan bağımsızlık destanının anlamını, bin yıllık geçmişi,   işte; bu yıl dönümlerinde yeniden anlamaya çalışmalı, yorumlamalıyız. Malazgirt Zaferi’nin ve Büyük Taarruz’un bize neler kattığı, mili kimliğimizi şekillendirmemiz, güçlendirmemiz açısından çok önemli…

Bilindiği gibi; tarih disiplini neden-sonuç ilişkisi içersinde dünü anlatırken, günümüzde yaşananlara da ışık tutuyor, aynı zamanda gelecek için de yön veriyor.

Her ne kadar Malazfirt Zaferi bundan 946 yıl önce, Büyük Taarruz 95 yıl önce yaşansa da, bu toprakların, coğrafyanın kaderi hiç değişmiyor. Günümüz Türkiyesi’nde de bundan 100 yıl önce olduğu gibi Türk Devleti, beka tehdidi altında… Anadolu’da değişen isimler, aktörler oluyor. Senaryo ise, hep aynı; “Türk varlığını Anadolu’dan sil- me” hedefi hiç değişmiyor… Öyleyse; günümüz şartlarında da “Malazgirt ruhunu, Milli Mücadele ruhunu” özümsememiz, nesilden nesile aktarmamız gerekiyor.

Türklere Anadolu kapılarının  açıldığı ve Alparslan’ın askerlerinin Bizanslıları yenerek kazandığı savaş. Yine şan ve şerefle onurla ve gururla her yıl coşkusunu yaşadığımız 26 Ağustos 1922’de başlayan, 30 Ağustos 1922’de kahramanca mücadele ile sonuçlanan Büyük Taarruz.

Şanlı tarihimize baktığımızda görürüz ki; üzerinde yaşadığımız toprakların vatan olması hiç te kolay olmadı. Vatan sevgisini imandan kabul eden milletimiz; din, vatan, bayrak, ezan için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak seve seve canlarını verdiler.

1071’de Anadolu topraklarına ekilen barış ve hoşgörü tohumları yeşererek bütün coğrafyayı kaplamış ve bu coğrafyada yaşayan bütün halklara barış, sevgi ve hoşgörü temelinde ortak yaşama kültürünü yerleştirmiştir.

O gün ortaya konan ruh, o gün yeşeren yüksek idealler, asırlar boyunca her zorlukta, her mücadelede olduğu gibi, İstiklal Savaşımızda da bize ilham vermiş, bu toprakların vatanımız olarak payidar kalmasını sağlamıştır.

Sultan Alparslan’dan, Mustafa Kemal Atatürk’e tüm Şehitlerimizi bir kez daha minnetle anıyoruz…

Editör: TE Bilisim