Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump,Suriye'den çekilme kararı alarak doğru bir adım attı. Ancak ABD'nin, uluslararası toplumun ve Suriye halkının çıkarlarının korunabilmesi için çekilmenin dikkatlice planlanması ve doğru ortaklarla iş birliği içerisinde hayata geçirilmesi gerekmektedir. NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, bu görevi yerine getirme gücü ve kararlılığı olan tek ülke konumundadır." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Amerikan The New York Times gazetesi için, "Türkiye'nin Suriye'de barışı sağlamak için bir planı var" başlıklı bir makale kaleme aldı.  Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın, Suriye'den çekilme kararı alarak doğru bir adım attığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ancak ABD'nin, uluslararası toplumun ve Suriye halkının çıkarlarının korunabilmesi için çekilmenin dikkatlice planlanması ve doğru ortaklarla iş birliği içerisinde hayata geçirilmesi gerekmektedir. NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, bu görevi yerine getirme gücü ve kararlılığı olan tek ülke konumundadır." ifadelerini kullandı.

"TERÖR SALDIRILARI DÜZENLEME KABİLİYETLERİNE CİDDİ ZARAR VERDİK"

Türkiye'nin 2016'da Suriye'deki DEAŞ tehdidiyle mücadele etmek için muharip kara unsurlarını sahaya süren ilk ülke olduğunu vurgulayan Erdoğan, makalesini şöyle sürdürdü:

"Düzenlediğimiz harekatla örgütün NATO sınırlarına erişimini ortadan kaldırdık. Türkiye ve Avrupa'da terör saldırıları düzenleme kabiliyetlerine ciddi zarar verdik. Uluslararası koalisyon, Rakka ve Musul'a düzenlediği operasyonlarda sivil kayıpları tamamen veya çoğunlukla göz ardı eden hava saldırılarına dayanan bir yol izlemişti. Bunun aksine Türk askeri ve Özgür Suriye Ordusu'na bağlı savaşçılar, DEAŞ terör örgütünün kalelerinden biri olan El Bab'da ev ev dolaşarak teröristleri bölgeden çıkardı.

Bu yaklaşımımız şehrin altyapısını büyük ölçüde korurken, hayatın birkaç gün içerisinde normale dönmesini mümkün kıldı. Bugün çocuklar okullarına gidiyor, Türkiye’nin kurduğu bir hastanede hastalar tedavi oluyor ve bölgede hayata geçirilen yeni projeler sayesinde istihdam imkanları artırılarak yerel ekonomi canlandırılıyor. Esasen terörün ilacı, işte bu istikrar ortamıdır."

"KESİN BİR KARARLILIK İÇERİSİNDEYİZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türk milleti, şiddete varan aşırıcılık tehdidini iyi tanıdığı için Türkiye Cumhuriyeti olarak DEAŞ ve Suriye'deki diğer terör örgütleriyle mücadele konusunda kesin bir kararlılık içerisindeyiz." ifadesini yer vererek Başbakanlık görevine geldiği 2003 yılında, El Kaide terör örgütü tarafından düzenlenen koordineli saldırılarda çok sayıda Türk vatandaşının hayatını kaybettiğini anımsattı. Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Daha yakın geçmişte, DEAŞ terör örgütü üyeleri, vatandaşlarımızı, yaşam tarzımızı ve medeniyetimizin temsil ettiği kapsayıcı, kuşatıcı ve ılımlı dünya görüşünü hedef aldı. Birkaç yıl önce bu terör örgütü şahsımdan 'tağut' diye bahsetti. Biz aynı dehşeti, teröristler Suriye ve Irak'ta kendilerini hedef aldığı zaman Türkiye'ye sığınan binlerce Hristiyan ve Yezidi'nin gözlerinde gördük.

Bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum: Zafer asla teröristlerin olmayacak. Türkiye hem kendi güvenliği hem de uluslararası toplumun iyiliği için atması gereken tüm adımları atmaya devam edecek."

"KAPSAMLI BİR STRATEJİYİ HAYATA GEÇİRMEK İSTİYORUZ"

Erdoğan, DEAŞ terör örgütünün, askeri anlamda Suriye'de yenilgiye uğradığının altını çizerek, "Ancak bazı dış güçlerin, örgütün kalıntılarını bahane ederek Suriye'nin iç işlerine karışması ihtimalinden derin endişe duyuyoruz." ifadesini kullandı.

Teröristlere karşı elde edilen askeri başarının ancak bir ilk adım olarak görülmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, makalesinde şu görüşlere yer verdi:

"DEAŞ terör örgütünün doğduğu yer olan Irak'tan alınması gereken ders, zamanından önce ilan edilen zaferlerin ve bunların neden olduğu sorumsuzca davranışların çözdüklerinden daha büyük sorunlar yaratacağıdır. Uluslararası toplum, bugün aynı hatayı tekrarlama lüksüne sahip değildir.

Türkiye olarak radikalleşmenin temelinde yatan sebepleri ortadan kaldıracak kapsamlı bir stratejiyi hayata geçirmek istiyoruz. Suriye halkının kendilerini yöneticilerden kopuk hissetmemesini, yerel halkın mağduriyetlerinin terör örgütleri tarafından suistimal edilmemesini ve herkesin istikrarlı bir geleceğe inanmasını sağlamak arzusundayız."

Bu konuda atılması gereken ilk adımın, Suriye toplumunun tüm kesimlerinden savaşçıları kapsayan bir istikrar gücü kurulması olduğunu belirten Erdoğan, " Ancak tüm kesimleri bir araya getiren bir yapı, Suriye vatandaşlarının tamamına hizmet ederek, ülkenin muhtelif kısımlarına düzen ve asayiş getirebilecektir. Bu vesileyle bizim Suriye Kürtleriyle herhangi bir sorunumuz olmadığını ifade etmek istiyorum." değerlendirmesini yaptı. Erdoğan, şunları kaydetti:

"Savaş koşullarında birçok genç Suriyelinin seçenekleri olmadığı için Türkiye ve ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG saflarına katıldığını biliyoruz. İnsan Hakları İzleme Örgütüne göre YPG militanları, çocukları silah altına alarak uluslararası hukuku ihlal etmiştir.ABD'nin Suriye'den çekilmesi sonrasında derinlemesine bir tahkikat yaparak çocuk savaşçıları yeniden aileleriyle buluşturacak, terör örgütleriyle bağlantısı olmayan tüm savaşçıları yeni kurulacak istikrar gücüne dahil edeceğiz."

Türkiye'nin Suriye'deki bir başka önceliğinin ise tüm kesimlerin yeterli siyasi temsilinin sağlanması olduğuna değinen Erdoğan, "Türkiye'nin gözetiminde, şu anda YPG veya DEAŞ terör örgütlerinin kontrolünde olan Suriye toprakları, halk tarafından seçimle belirlenen yerel meclisler tarafından idare edilecektir. Terör örgütleriyle bağlantısı olmayan herkes, yerel yönetimlerde kendi toplumlarını temsil etme hakkına sahip olacaktır. Suriye'nin kuzeyinde, nüfusunun çoğunluğu Kürt olarak yerlerde kurulacak yerel meclislerde Kürt toplumunun temsilcileri çoğunluğu oluşturacak ancak diğer tüm kesimlerin adil bir şekilde siyasi temsil hakkından faydalanmaları sağlanacaktır. Deneyimli Türk yetkililer, bu meclislere belediye işleri, eğitim, sağlık ve acil durum hizmetleri gibi alanlarda danışmanlık verecektir." ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE, TARİHİN BU EN KRİTİK DÖNEMİNDE ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAKTADIR"

Türkiye'nin, bu süreçte tüm adımlarını dost ve müttefik ülkelerle iş birliği ve eş güdüm içerisinde atmak arzusunda olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, makalesini şöyle tamamladı:

"Cenevre ve Astana süreçlerinin içerisinde bulunan bir ülke olarak hem ABD hem de Rusya’yla eş zamanlı olarak çalışabilen tek paydaş konumunda bulunuyoruz. Bu ortaklıklar temelinde Suriye’deki meseleyi halledeceğiz. İslam dini ve dünyanın her yerindeki Müslümanların düşmanı olan DEAŞ terör örgütünü bitirmek ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü muhafaza etmek için tüm tarafların güç birliği yapmasının zamanı gelmiştir. Türkiye, tarihin bu en kritik döneminde elini taşın altına koymaktadır. Bu süreçte uluslararası toplumun, destekçimiz olacağına inanıyoruz."

THE NEW YORK TİMES’TAKİ MAKALE

Erdoğan: TRUMP SURİYE'DE HAKLI. TÜRKİYE YAPILAN İŞİ ALABİLİR.

Cumhurbaşkanı Trump, Suriye'den çekilmek için doğru çağrı yaptı. Bununla birlikte, ABD'nin geri çekilmesi, ABD'nin, uluslararası toplumun ve Suriye halkının çıkarlarını korumak için doğru ortaklarla işbirliği içinde dikkatle planlanmalı ve gerçekleştirilmelidir. NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan Türkiye, bu görevi yerine getirme gücü ve taahhüdüne sahip tek ülkedir.

Türkiye, 2016 yılında Suriye'de sözde İslam Devleti ile savaşmak için kara savaşı birlikleri yapan ilk ülke oldu . Askeri saldırılarımız grubun NATO sınırlarına ulaşmasını engelledi ve Türkiye ve Avrupa’da terör saldırıları yapma yeteneklerini engelledi.

Rakka ve Musul'daki koalisyon operasyonlarının aksine, sivil zayiatlar nedeniyle çok az veya hiç yapılmadan yapılan hava saldırılarına şiddetle dayanan Türk birlikleri ve Özgür Suriye Ordusu savaşçıları, eski bir kale olan Al Bab'ı isyan etmek için kapıdan kapıya gitti Sözde İslam Devleti.

Yaklaşımımız şehrin temel altyapısını büyük oranda sağlam bıraktı ve yaşamın birkaç gün içinde normale dönmesini sağladı. Bugün çocuklar okula geri dönüyor, Türk destekli bir hastane hastaları tedavi ediyor ve yeni iş projeleri iş yaratıyor ve yerel ekonomiyi destekliyor . Bu istikrarlı çevre terörizmin tek tedavisidir.

Türkiye, Suriye’deki İslam Devleti’ni ve diğer terörist grupları mağlup etmeyi taahhüt ediyor, çünkü Türk halkı şiddet içeren aşırılık yanlısı tehdidine aşina. 2003'te başbakan olduğumda, El Kaide’nin koordine ettiği saldırıları Türkiye'de düzinelerce yaşam iddia etti.

Daha yakın zamanlarda, sözde İslam Devleti teröristleri vatandaşlarımızı , yaşam tarzımızı ve medeniyetimizin temsil ettiği kapsayıcı, ılımlı dünya görüşünü hedef aldı . Birkaç yıl önce, terörist grup bana “ hain Şeytan ” adını verdi . Korkuyu, bu teröristler Suriye ve Irak'ta geldiğinde Türkiye'ye sığınan binlerce Hıristiyan ve Yezidilerin yüzlerinde gördük .

Bunu tekrar söylüyorum: Teröristler için zafer olmayacak. Türkiye, kendi güvenliğini ve uluslararası toplumun refahını sağlamak için ne gerekiyorsa yapmaya devam edecektir.

Silahsızca konuşursak, sözde İslam Devleti Suriye'de yenildi. Yine de, bazı dış güçlerin kuruluşun kalıntılarını Suriye'nin iç işlerine karışmak için bir bahane olarak kullanabileceğinden derinden endişe duyuyoruz.

Terörist gruba karşı bir askeri zafer, ilk adımdır. Bu Irak, dersi terörist grup doğdu , yani zafer prematüre beyanlar ve teşvik eğilimindedir pervasız eylemler onlar çözmek daha çok problem yaratır. Uluslararası toplum bugün yine aynı hatayı yapmayı göze alamaz.

Türkiye, radikalleşmenin temel nedenlerini ortadan kaldırmak için kapsamlı bir strateji önermektedir. Vatandaşların devletten kopuk hissetmediklerinden emin olmak istiyoruz, terörist gruplar yerel toplulukların mağduriyetlerini avlayamıyorlar ve sıradan insanlar istikrarlı bir geleceğe güvenebilirler.

İlk adım, Suriye toplumunun her yerinden savaşçıları içeren bir istikrar gücü oluşturmaktır. Sadece çeşitli bir kuruluş tüm Suriye vatandaşlarına hizmet edebilir ve ülkenin çeşitli bölgelerine yasa ve düzen getirebilir. Bu anlamda Suriye Kürtleriyle tartışmamızın olmadığını da belirtmek isterim.

Savaş koşullarında, birçok genç Suriyelinin, PKK'nın Suriye şubesi olan PYD / YPG'ye katılmaktan başka bir seçeneği yoktu , Türkiye ve ABD'nin terör örgütü olarak gördükleri. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre YPG militanları, çocukları işe alarak uluslararası hukuku ihlal ettiler .

ABD’nin Suriye’den çekilmesinin ardından, çocuk askerlerini aileleriyle yeniden birleştirmek için yoğun bir emekleme süreci tamamlayacağız ve terörist örgütlerle bağlantı kurmayan tüm savaşçıları yeni istikrar gücüne dahil edeceğiz.

Tüm topluluklar için yeterli politik temsilin sağlanması bir başka önceliktir. Türkiye'nin gözetimi altında, YPG veya sözde İslam Devleti'nin kontrolü altındaki Suriye toprakları halk tarafından seçilen konseyler tarafından yönetilecek. Terörist gruplarla bağlantısı olmayan bireyler, topluluklarını yerel yönetimlerde temsil etmeye uygun olacaktır.

Suriye'nin kuzeyindeki ağırlıklı olarak Kürt kesimlerindeki yerel meclisler, büyük ölçüde Kürt topluluğunun temsilcilerinden oluşurken, diğer tüm grupların da adil siyasi temsilden yararlanmasını sağlar. İlgili tecrübeye sahip Türk yetkililer, belediye işleri, eğitim, sağlık ve acil durum hizmetleri hakkında onlara tavsiyede bulunacaklar.

Türkiye, eylemlerimizi arkadaşlarımız ve müttefiklerimizle işbirliği ve koordine etmeyi amaçlamaktadır. Cenevre ve Astana süreçleriyle yakından ilgileniyoruz ve ABD ve Rusya ile aynı anda çalışabilecek tek paydaşıyız. Suriye'de işin yapılması için bu ortaklıkları kuracağız.

Tüm paydaşların, İslam Devleti'nin, dünyadaki İslam ve Müslümanların düşmanı olarak yaydığı teröre son verme ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruma zamanı geldi. Türkiye, tarihin kritik bir döneminde bu ağır yükü omuzlamak için gönüllü oluyor. Bizimle birlikte durmak için uluslararası topluluğa güveniyoruz.

Recep Tayyip Erdoğan Türkiye cumhurbaşkanıdır.

Editör: TE Bilisim