Araştırmacı Yazar Abdullah Yıldız ““Namazda kiminle konuştuğunuzu iyi bilseydiniz namazdan hiç ayrılmazdınız!” ifadesini kullandı.

Kahramanmaraş’ta Öğretmenler Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde “Namaz ve Ahlak” başlıklı konferans verdi. Yıldız, Kur'an-ı Kerim Furkan Suresi’nden 77’nci ayetini okuyarak “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” sözleri ile başladığı konuşmasında “Duamız kadar varız... Dua dilde başlayacak kalpte karara dönüşecek. Dua bir eylemdir. Duayı eyleme dönüştürmek gerekir” dedi. Yazar Abdullah Yıldız, imam hatip öğrencilerine hitaben yaptığı konuşmasında “İmam hatiplilerin önemi ve imam hatibin önemi nedir? İmam kelimesinin manası önder, öncü ve rol demektir” sözlerini kullanırken, şu ifadeleri kullandı:

“Yine Rabbimiz şöyle buyuruyor: Furkan suresi 74.Ayet: “Ve onlar: “Rabbimiz, eşlerimizden ve zürriyetimizden bize göz aydınlığı bağışla ve bizi muttakilere (takva sahiplerine) imam kıl.” derler. Ve bu ayeti unutmayalım, hep tekrarlayalım inşallah. Muttaki ne demektir? Takva sahibi demektir. Peki takva ne demektir? Allah'a karşı sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmek demektir. “Ya Rabbi biz böyle olalım” demiyoruz da, “Yarabbi bizi bu topluma önder olarak gönder” diyoruz. Allah'ın kitabına ne kadar değer veriyorsan, Allah da o kadar önem verir. Allah yolunda ne kadar çaba harcıyorsan, Allah da o kadar sana değer verir. Bir kul Allah katındaki değerini merak ediyorsa, Allah'ın kendisini ne ile meşgul ettiğine baksın. Şimdi size bir şey anlatmak istiyorum.

"40 YIL KUR’AN AYETLERİYLE KONUŞAN KADIN"

Tebe-i Tâbiîn neslinden Abdullah İbni Mübarek hazretleri anlatıyor: Hacca gidiyordum. Irak-Suriye topraklarından geçerken yalnız bir kadına rastladım. Selâm verdim, selâmımı; “Söz olarak Rahîm bir rabden selâm sözüdür onların duyacağı.”(Yâsîn, 36: 58 ) âyetiyle aldı. “Buralarda ne yapıyorsun?” diye sordum. “Allah kimi yoldan çıkarmışsa, ona yol bulduracak yoktur.”(A’râf, 7: 186) âyetini okudu. Anladım ki, yolunu kaybetmiş. Nereye gittiğini sorunca; “Bir gece kulunu Mescid-i Haramdan alıp Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ı tesbih ederim.” (İsrâ, 17: 1) âyetiyle karşılık verdi. Anladım ki, geçtiğimiz hac mevsiminde haccını tamamlamış, Kudüs’e gidiyor. “Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?” dedim. “Tam üç gece (yani üç gündür).”(Meryem, 19: 10) dedi.

Yiyecek verme teklifinde bulundum; “Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın.”(Bakara, 2: 187) âyetini okudu. “İyi de Ramazan’da değiliz” dedim. “Kim Allah için nafile bir hayır yaparsa, Allah her hayrın karşılığını verendir, her şeyi hakkıyla bilendir.”(Bakara, 2: 158) âyetiyle cevap verdi. “Yolculukta oruç açılabilir” dedim. “Ama orucu tutarsanız, bu hakkınızda daha hayırlıdır.”(Bakara, 2: 184) âyetini okudu. Niye benim gibi konuşmadığını sordum. “Ağzından tek bir söz bile çıkmasın ki, yanında onu gözleyen ve o sözü kaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış olsun.”(Kâf, 50: 18) dedi.  “Kimlerdensin?” diye sordum. “Bu konuda bilgin yok (ailemi söylesem de tanımazsın). Sonra göz de, kulak da, kalp de (görmeden, kesin bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden) sorumludur.”(İsrâ, 17: 36) âyetiyle cevap verdi.

“Hata ettim, hakkını helâl et!” dedim. “Bugün size kınama yok. Allah, sizi bağışlasın.”(Yusuf, 12: 92) dedi. Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum. “Hayır adına ne işlerseniz Allah onu bilir.”(Bakara, 2: 215) âyetiyle mukabele etti. Devemi yanına getirdim. Binecekken; “Mü’min erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar.”(Nûr, 24: 30) âyetini okudu. Gözlerimi çevirdim.  Binecekken deve ürküp kaçtı, bu arada elbisesi az yırtıldı. “Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip, onu hak etmeniz sebebiyledir.”(Şûrâ, 42: 30) âyetini mırıldandı. “Sabret, deveyi bağlayayım!” dedim. “Bu hususta Süleyman’ı anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık”(Enbiyâ, 21: 79) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı olduğumu kastetti.

Deveye bindi ve: “Bunu bize baş eğdiren Allah’ı tesbih ederim; yoksa bunu biz başaramazdık. Ve sonunda şüphesiz Rabbimize döneceğiz!”(Zuhruf, 43: 13-14) âyetlerini okudu. “Haydi!” diye, deveyi hızlandırdım. “Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme. Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!”(Lokman, 31: 19) mukabelesinde bulundu. Yürürken şiir okumaya başladım. “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun!”(Müzzemmil: 20) dedi. “Şiir okumak haram değil ki!” dedim. “Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüp anlar!”(Bakara, 2: 269) cevabını verdi.

Bir süre gittik; sonra evli olup olmadığını sordum. “Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden sormayın!”(Mâide, 5: 101) âyetini okudu. Derken kafilesine ulaştık ve “Kafile içinde kimsen var mı?” dedim. “Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür!”(Kehf, 18: 46) dedi. Anladım ki, evlâdı var.İsimlerini sordum: “Allah İbrahim’i dost edindi; Allah Musa ile konuştu; Ey Yahya, Kitaba kuvvetle tutun!”(Nisâ, 4: 125, 164; Meryem, 19: 12) âyetlerini okudu. Ey İbrahim!(Hûd, 11: 76), Ey Musa!(Bakara, 2: 55), Ey İsa!(Âl-i İmran, 3: 55)” diye kafileye seslendi. Nur yüzlü üç genç “Buyur!” diye çıkageldi. Onlara para verip; “Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli davransın!”(Kehf, 18: 19) dedi. Yiyecek gelince bana; “Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!”(Hâkka, 69: 24) dedi. Çocuklara, “Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten yemem!” dedim: “Annemiz” dediler, “Ağzından Cenab-ı Allah’ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kur’an’la konuşur.

İbni Mübarek, bu hadiseyi Kur’an’da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı. Yine Rabbimiz ne diyor, ben size şah damarınızdan daha yakınım. Ve diğer bir ayette şöyle buyuruluyor; "Hatırla ki insanın hem sağında hem solunda oturan ve onun amellerini tesbit etmekte olan iki de (melek) vardır. O bir söz atmaya dursun, mutlaka onun yanında hazır olan gözcü(melek)vardır." (Kâf, 50/17-18).

Anlamlı şeyler konuşacağız, anlamlı şeyler okuyacağız ve böylece imam hatipi anlatacağız, göstereceğiz örnek bir nesil olacağız. Sizi yolda görenler işte İmam hatipliler diyecek. Sizi örnek alacak, insanlara karşı öncü bir kimlik inşası olacaksınız. Ve namaz konumuza gelince; namazlar artık bize bir yük oldu. Maalesef, namazlarımızı yarım yamalak kılıyoruz. Namazlarımıza özen göstermiyoruz. Namazın tadına varmalıyız ancak o zaman namazlarımız da huşuyu bulabiliriz.  Namaz; doğru yoldur. Şu namazlarımızı bir yargılayalım, sorgulayalım. Ve namaz Rabbimiz ile terapidir.

Namazda Rabbimiz ile sohbet ediyoruz, konuşuyoruz. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; kiminle konuştuğunuzu iyi bilseydiniz namazdan hiç ayrılmazdınız. Fatiha okurken de Rabbimizle konuşuyoruz. Tahiyyatta konuşmalarımızın farkına varalım. Namazlarımızı kılalım, bir başkasının kılmasına vesile olalım. Namaz direnişi, namaz kardeşliği kurun…

Editör: TE Bilisim