Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü Tunçalp Özgen Kongre ve Kültür Merkezi'nde üniversite rektörleriyle ilk kez bir araya geldiği programda, "Yükseköğretim Kurulunun geleceğe dair yeni vizyonunu" açıkladı.

Konuşmasında yeni eğitim-öğretim yılı üzerinde değerlendirmelerde bulunan Özvar, neredeyse son 1,5 yıl boyunca Kovid-19 salgını nedeni ile yükseköğretimde olağanüstü anlamda ciddi güçlükler ve değişimler ile karşı karşıya kaldıklarını ifade etti.

Özvar, "Salgın sürecinde öğrendiklerimiz, yükseköğretimin klasik değerlerini değiştirmemiş olabilir. Ama bu salgının pek çok sektöre olduğu gibi çalışma, üretme ve bilgiyi aktarma biçimimize ciddi etkileri oldu." değerlendirmesinde bulundu. Özvar, şöyle devam etti:

"Dijital okuryazarlıktan, çevrim içi ders anlatma tekniklerine, çevrim içi dersleri desteleyecek nitelikte ders notlarından farklı materyallere, çevrim içi konferanslar ve seminerlere, çok şey öğrendik. Ve hız kazandık. Üniversitelerimiz yöntem, içerik ve nitelik anlamında ciddi çalışmalar gerçekleştirdiler. Ama net olarak ifade etmek isterim ki başta Cumhurbaşkanlığımız ve Sağlık Bakanlığımız olmak üzere ilgili tüm kurumların desteği ve kararları çerçevesinde halihazırdaki önceliğimiz yüz yüze eğitimdir."

"Üniversite yönetimlerini kutlamak isterim"

Kovid-19 salgınının başlamasıyla birlikte ilk haftalardan itibaren Yükseköğretim Kurulu ve üniversitelerin hızla hareket ederek gerekli tedbirleri almayı başardıklarına işaret eden Özvar, üniversitelerde kurulan koronavirüs komisyonları ile de sahada sürecin basiretle yönetildiğini vurguladı.

Geçen yıl YÖK tarafından üniversiteler ve farklı kurum ve kuruluşlarla görüşülerek hazırlanan Küresel Salgında Yeni Normalleşme Süreci Kılavuzu'nun üniversitelere salgın sürecinde eğitimin devam edebilmesi için çerçeve kararlar sunduğunu dile getiren Özvar, üniversitelerin ilgili kurulları tarafından salgının bölgesel ve yerel seyrine göre farklı programların farklı uygulamaları özelinde planlama yapılması gerektiği belirtilerek, üniversite senatolarının karar almada yetkili kılındığını hatırlattı.

Buna karşılık üniversite yönetimlerinin mahalli şartları dikkate alarak programlarına dair hızla yeni düzenlemelere giderek bir yandan sağlık öncelikli politikalar devreye soktuğunu, diğer yandan eğitim-öğretimin aksamaması için gerekli alt yapı yatırımlarını olgunlaştırdıklarını anlatan Özvar, "Üniversite yönetimlerini, bu olağanüstü şartlarda faaliyetlerini aksatmadan ve kesintiye uğratmadan yürütebilmiş olmaları dolayısıyla Yükseköğretim Kurulu Başkanı olarak kutlamak isterim." dedi.

"Üniversitelerde örgün eğitim yüz yüze başlayacaktır"

Kampüslerin tüm ülkede kapanmanın yaşandığı günler hariç açık kaldığını, uygulamalı eğitimlerin bir kısmı ile Ar-Ge çalışmalarının üniversitelerde devam ettiğini aktaran Özvar, hibrit yani karma eğitim modeliyle, çevrim içi uygulamalarla birlikte tedbirler alınarak yüz yüze uygulamalı eğitimlerin de sağlık programları başta olmak üzere çeşitli programlarda yapılabildiğini dile getirdi.

Yine de küresel salgının eğitim ve öğretim süreçlerinde hasarlar oluşturduğunun bir gerçek olduğunu kaydeden Özvar, şöyle devam etti:

"Bu yıl, yani 2021-2022 eğitim ve öğretim yılında salgının gelişme seyri ve ilgili kurum ve kuruluşların uyarıları da dikkate alınarak üniversitelerde örgün eğitim yüz yüze başlayacaktır. Bununla birlikte yükseköğretim kurumlarımızla koordinasyonun sağlanabilmesi için salgının seyrine göre harmanlanmış eğitim modeli de örgün programlarda halen olduğu gibi kullanılmaya devam edebilecektir. Özellikle uygulamalı eğitimlerin gerekli tüm tedbirler alınarak yüz yüze yapılmasının sağlanması program kazanımlarının elde edilmesi açısından oldukça önem arz etmektedir. Teorik derslerin ise salgının seyrine göre yüz yüze veya belirli bir oranda uzaktan öğretimle verilebileceğini hatırlatmakta yarar görmekteyim."

"Riskler belirlenmeli ve buna göre önlemler alınmalıdır"

YÖK Başkanı Özvar, kampüslerde eğitim faaliyetlerinin yanı sıra akademik araştırmalar, çeşitli hizmetler ve idari faaliyetler de yürütüldüğüne işaret ederek, "Dolayısıyla yükseköğretim kurumları tarafından salgının kontrolünde sadece eğitim yönünden değil faaliyet alanlarına göre de riskler belirlenmeli ve buna göre önlemler alınmalıdır." ifadesini kullandı.

Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtların yönetiminin Gençlik ve Spor Bakanlığı uhdesinde olduğunu hatırlatan Özvar, YÖK Başkanlığı olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile temas ettiklerini ve yurtların kullanımı konusunda gerekli açıklamaların yapılmasını beklediklerini söyledi.

Yükseköğretim kurumlarının salgın dönemlerinde yüz yüze eğitimde riski azaltacak ve yayılmayı engelleyecek bazı koşulları sağlaması gerektiğini belirten Özvar, bu doğrultuda dünyada da çeşitli kurum ve kuruluşların enfeksiyonla mücadele için çeşitli önerilerde bulunduğunu ve uygulamaya başladığını aktardı.

Salgının bölgesel ve yerel seyrinin de farklılık gösterebildiğini, yerel otoritelerle yakın iletişimde olunmasının salgının yayılmasının önlenmesi ve kontrolü anlamında önem taşıdığını vurgulayan Özvar, şu bilgileri verdi:

"Dolayısıyla üniversitelerimizden, salgın süreçlerinde eğitim ve öğretimin uygulanmasına yönelik plan yapmaları ve farklı programlar ve uygulamalar için farklı tedbirleri hayata geçirmeleri beklenmektedir. Yükseköğretim Kurulu olarak kampüs ve yerleşkeler için Kovid-19'a yönelik tedbirleri içeren bir Güvenli Kampüs kılavuzu ile eğitim öğretim süreçlerine yönelik ikinci bir rehber, bu yıl güncellemelerle birlikte çerçeve kararlarımızı içeren bu iki rehber uygulamalarda yol gösterici olacaktır. Alınan kararları da içeren bir web sitesi de anlık takipler için yardımcı olacaktır."

Kampüs ve yerleşkelerdeki Kovid-19 önlemleri

Erol Özvar, yüz yüze eğitime hazırlanırken akademik ve idari personel ile öğrencilerin aşılanmalarının tamamlanmasının teşvik edilmesinin, ayrıca sosyal ve ortak kullanım alanlarında alınması gereken tedbirlere riayet edilmesinin son derece önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Kampüs ve yerleşkelerde maske ve mesafe kurallarına uyulması, yurtlarda mümkünse aşılı kişilerle aşısız kişilerin ayrı yerlerde kalmasının sağlanması, aşısız bireylerin PCR takiplerinin yapılması, belirti gösterenler için izolasyon odalarının bulundurulması ve hem yurt hem de yerleşkelerde tıbbi danışmanlık verilebilmesi, dersliklerin mümkün mertebe havalandırılması, ders saatlerinin sınırlı tutulması blok derslerin yapılmaması, mutlaka ara vererek dersliklerin havalandırılmasının sağlanması basit gibi görünen ancak salgının yayılmasını azaltmada büyük önem taşıyan önlemlerdir. Havalandırma koşulları iyi olmayan amfi ve dersliklerle laboratuvarlarda maksimum kişi sayısı ve kapasitenin aşılmaması, öğrencilerin gruplara bölünmesi de yine önemli uygulamalardır."

Dünya Sağlık Örgütü'nün bilgi kirliliği salgınına dikkat çektiğini, salgın yönetiminde toplumda kanaat önderleri ile birlikte çalışmayı önerdiğini ve maneviyatın desteklenmesinin önemine işaret ettiğini aktaran Özvar, Amerika'da pek çok üniversitede akıl ve ruh sağlığı açısından danışmanlık hizmetlerinin de verildiğini söyledi.

Özvar, "Küresel salgının, gençlerimiz ile akademik ve idari personelimiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri en aza indirmek, avantajları görmelerini sağlamak öncelikli görevlerimiz arasında yer almalıdır. Üniversiteler olarak salgınla mücadelede Ar-Ge çalışmalarımıza hız vermeli, çok disiplinli çalışmalı, sosyal bilimlerle birlikte bilgi kirliliği ile mücadeleye destek vermeli, toplumumuzun ve gençlerimizin yanında olmalıyız." diye konuştu.

"Birkaç gün içinde yayınlanmasını beklediğimiz genelgelerle netliğe kavuşacaktır"

Salgınla mücadelenin bitmediğini vurgulayan Özvar, "Başkalarına karşı sorumluluk taşıdığımızı unutmadan ve birbirimizi destekleyerek inşallah bu afetten de kurtulacağız." diye konuştu.

Kampüslerin geçen senelerde olduğu gibi yine açık olduğunu, kütüphane ve diğer imkanlardan üniversite yönetimlerinin belirleyeceği usullerle öğrencilerin istifade etmeye devam edeceğini aktaran Özvar, "Salgınla mücadele ve mahallinde yükseköğretimi bağlayacak kararlar ilgili bakanlıkların bugüne kadar aldığı kararlar ile kısmen açıklığa kavuşmuştur ve ilgili diğer hususlar da birkaç gün içinde yayınlanmasını beklediğimiz genelgelerle netliğe kavuşacaktır." dedi.

Erol Özvar, yeni dönemde YÖK Başkanlığı ile üniversitelerin daha katılımcı ve yakın iletişim ile yükseköğretim hayatına birlikte katkı sağlayacaklarına inandığını dile getirdi.

Üniversiteler ile daha yakından, belki bölgesel yakınlıklar dikkate alınarak belirli zamanlarda başkanlık olarak bir araya gelmeyi ve çalışmayı planladıklarını bildiren Özvar, bu programı yakında ilan edeceklerini belirtti.

"Üniversitelerimiz arasında devlet ve vakıf ayrımı yoktur"

"En önemli kamu hizmeti olarak değerlendirdiğimiz eğitim-öğretim hizmeti vermek bakımından üniversitelerimiz arasında devlet ve vakıf ayrımı yoktur." değerlendirmesinde bulunan Özvar, nasıl ki kamu hizmeti bölünemezse kurumların da bölünemez olduğuna dikkat çekti.

Özvar, "Eğitim-öğretimin kaliteli verildiği, ilmi çalışmaların ödüllendirildiği ve nihayet topluma duyarlı hizmetlerin üretildiği bütün kurumlarımız hepimizce takdire şayandır. Bugüne kadar yapılan hizmetleri devam ettirmeyi ve yenilerini onların üzerine koymayı bir vazife telakki ediyoruz." ifadelerini kullandı.

"Niçin üniversitelerimizin dünya ölçeğinde bir başarı hikayeleri olmasın?" sorusunu yönelten Özvar, "Ben kendi adıma her bir kurumumuzun böyle bir hikayeyi inşa edecek kapasite ve potansiyele sahip olduğuna inanıyorum. Kadim kültür ve medeniyetimizden intikal eden zengin ilmi miras bize bir kez daha muvaffakiyetin ipucunu veriyor. Yeter ki çok çalışalım." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a kendisini YÖK Başkanlığına atadığı için teşekkür eden Özvar, toplantının amacının yüksek öğretim kurumlarının yeni akademik yıl ve eğitim faaliyetleri hakkında istişarelerde bulunulması olduğunu kaydetti.

Özvar, Türkiye'de bugün itibarıyla 127 devlet ve 73 vakıf üniversitesi ile 4 vakıf meslek yüksekokulunda 8 milyon öğrencinin eğitim aldığını aktararak, "Yeni vizyonumuzun ana hatlarını yükseköğretimde büyük veri, istihdam odaklı üniversiteler, akademik üretkenlik, güçlü akademik performans, üniversite-sanayi iş birliğine dair yeni modeller, üniversitelerimizin uluslararası etkileşimleri ve nihayet son yılların önemli bir terminolojisi olan bilgi diplomasisinin yaygın kullanılması oluşturacak." diye konuştu.

Analitik projelerin başarılı olabilmesi için iyi liderlerin öncülüğünde veri, teknoloji ve istatistiki bilgilerin önemli rol oynadığına dikkati çeken Özvar, "Yükseköğretime dair elimizde olan devasa miktardaki veriden faydalanabilmek ve üniversitelerimizi küresel bilimsel rekabette güçlendirecek şekilde dönüştürebilmek ve yönlendirebilmek ancak bu büyük verinin tahlil edilmesiyle mümkün olacaktır. İnanın, bunu başarmak üniversitelerimizde çok güçlü bir dönüşüm yaratacaktır diye düşünmekteyim." değerlendirmesinde bulundu.

"Üniversitelerden istihdamı özel bir odak haline getirmeleri beklenecek"

Özvar, yeni dönemde yükseköğretim kurumlarından istihdamı özel bir odak haline getirmelerinin bekleneceğini bildirerek, şöyle devam etti:

"Yeni dönemde bir diğer önemli konumuz, Türkiye'de iş gücü piyasası ve üniversitelerimizin kendi mezunlarının istihdamlarını izleyen bir yönetim anlayışını harekete geçirmek olacaktır. Üniversitelerimizde mezun takip sistemlerinin özenle ve hızla hayata geçirilmesi, bu sistemlere sahip üniversitelerimizde ise aktif hale dönüştürülmesi ve daha işlevsel kılınmasını dilemekteyim. Ayrıca, bugün ülkemizde de kar amacı gütmeyen birçok organizasyon bu takip sistemlerinin kurulmasında ve işlemesinde üniversitelerimize katkı verebilmektedir. Yükseköğretim Kurulu olarak paydaş kurum ve kuruluşlarla tam bir uyum ve eşgüdüm içinde üniversitelerimizin, ülkemizin istihdam kapasitesine nasıl daha nitelikli katkı sağlayacağı sorusu etrafında bir dizi çalışmalar başlatacağımızı buradan ilan etmek isterim."

Özvar, istihdam için klasik üniversite eğitim anlayışının dışında hem sırada hem sahada eğitim-öğretimin güncele hızla taşınması gerektiğini dile getirerek, "Bu çerçevede yükseköğretim kurumlarımızın tüm programlarında alan yeterliklerini de dikkate alarak farklı disiplinlerden seçmeli dersler alınmasına imkan verecek düzenlemeleri yapmaları ve mümkün olduğunca bu seçimlik ders oranını artırmaları elzem hale gelmektedir." ifadesini kullandı.

Editör: TE Bilisim