Dua, her şeye muhtaç, ihtiyaçları sınırsız olanların hiçbir şeye muhtaç olmayana iç dökmesi, halini lisanıyla ve davranışlarıyla arz etmesidir.

Dua birine bir şey ısmarlamak olarak görülmemelidir. Rabbimiz bizim darlığımıza ve dar ufkumuza göre değil çok yönlü ve derinlikli cevaplar verir. Duada esas olan küçüklüğümüzün şuurunda, isteme adabıyla ama kesinlikle karşılık verileceğine inanarak iç dökmedir. İstenilen şeylerin bire bir verilmesini beklemek Cenabı Allah’ın her şeyi bilmesi ve istediğini yapmasına aykırı olabilir. Çünkü insanın kaderi istediklerine göre değil davranışlara bağlı olarak gerçekleşecektir Allah’ın izniyle. Sebeplere hakkıyla sarılmadan sonuç beklemek bunları dillerde dolandırıp ama harekete geçmemek duanın ruhuyla bağdaşmaz ama Cenabı Allah sebepsiz yaratmak isterse buna da kimse mani olamaz.

ALLAH’TAN İSTEMEK

Dua muradımızın gerçekleşeceği kapının tokmağını çalmanın yanında, o kapının sahibinin büyüklüğünü, her şeyi hakkıyla bilip yapabileceğine güvenimizi göstermektir.

O’nun rahmetinin, merhametinin sınırsızlığını kabul edip her şeyi O’ndan bekleyip istemektir. Gönlümüzden geçenleri O’ndan gizlemek ne mümkündür. O her şeyi bilir ama bize düşen acizliğimizin farkında, ne kadar günahkar ve isyankar olursak olalım, o kapıdan ayrılmamaktır. Bıkmadan usanmadan bir gün bu kapıdan kabul görürüm inancıyla içli içli tüm benliğimizle istemektir.

Dua ibadetlerin özüdür. Duada aracısız Rabbimize muhatap oluyoruz. Peygamber Efendimiz, ecdadımız ve büyüklerimiz çağ açıp çağ kapatacak kadar büyük işlerinden en küçük işlerine kadar istişare edip, sebepleri işledikten sonra o kapıya iltica etmiş, dua dua yalvarmış ve işlerini Allah’a ısmarlamışlardır. Dua ettikçe O’na yaklaşmışlar, O’na yaklaştıkça duaya daha sıkı sarılmışlardır. Çünkü onlar O “Ol” demeden hiçbir şeyin olamayacağını hakkıyla idrak etmişlerdir.

Sürüne sürüne de olsa Peygamber Efendimizin yolundan gitmeye çalışan ve bunu en büyük paye kabul eden Müslümanlar olarak bizler de gecemizi gündüzümüze katmalı; vazifelerimizi ve hizmetlerimizi hakkıyla yapıp, huşu ile içten içe -ümit ve endişe gelgitleriyle- O’nun kapısına varıp “Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi” nidalarıyla oradan asla ayrılmamalıyız. Dua ederken sadece kendi isteklerimizi değil ailemizin, komşularımızın, meslektaşlarımızın, beldemizin, bölgemizin ve tüm ümmeti Muhammet’in (s.a.) halini O’na arz etmeli ve bize birlik-beraberlik, sıhhat-afiyet ve şuur vermesini dilemeliyiz. Bu dileklerimizi arz ederken sözlerimizin belagatli olup olmamasına değil samimi olmasına dikkat etmeliyiz.

Ya Malikel Mülk, Ya Erhamerrahimin, Ya Cenabı Rabbil Alemin dağınıklığımızı gider, bizleri günahlardan temizle, karanlıklara götüren yollardan uzaklaştır ve bizleri iki cihanda aziz eyle… Amin.

Kaynak: Adem Çelikkaya, Altınoluk Dergisi, Sayı: 351

https://www.islamveihsan.com

Editör: TE Bilisim