İslam dinine göre insan, diğer varlıklardan bazı açılardan farklı, maddi ve manevî özellikleri olan mükerrem bir varlıktır. Aslı su ve topraktan olan insana Yüce Allah “ruhum” dediği varlık ilkesinden üflemiş, ona “isimlerin tamamını” öğreterek varlığı kavrama ve bu yönüyle madden ve manen terakki etme imkânı vermiştir. Dünya hayatı insanın maddî ve manevi terakkisini gerçekleştirebileceği ya da bunların aksini yaşayacağı bir imtihan alanıdır. Burada iyilik ve kötülüklerle faydalı ile zararlı olan şeyler, imtihan imkânı için bir arada yaratılmıştır. Allah insanı dünyada başıboş bırakmamış, ona doğru yolu gösteren hidayet rehberi kitaplar ve yaşantılarıyla örnek olan peygamberler göndermiştir.

Allah Teâlâ’nın İslâm ile insana öğrettiği esaslardan biri de, insanın dünyevî veya uhrevî açıdan faydalı olan şeylere yönelmesi ve zararlı olan şeylerden de kaçınmasıdır. Bu nedenle İslâm dini, insana maddî veya manevî yönden zarar verecek olan şeyleri yasaklamış ve faydalı olanları da helâl kılmıştır. Bu bağlamda, yiyecek ve içeceklerin prensip olarak helal olduğu belirtilirken az bir miktarının yasaklanması, insanın beden ve ruh sağlığının korunması amacına matuftur.

Bu hususta Kur’ân-ı Kerîm’de, genel hükmü ifade edecek şekilde, insanlar şöyle uyarılmaktadır:

“Ey insanlar, yeryüzünde bulunan helal ve temiz olan şeylerden yiyin ve şeytanın işlerini/adımlarını takip etmeyin…” (Bakara Sûresi, 2/168).

“Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin ve sadece ona kulluk ediyorsanız ona şükredin.” (Bakara Sûresi, 2/172).

“Sana kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: temiz olanlar (tayyibât) size helal kılınmıştır...” (Mâide Sûresi, 5/4)

Âyet-i kerîmeler, insanın yiyeceklerinin kendi nezâhet ve mükerrem bir varlık olma durumuna uygun olarak temiz ve nezih yiyecekler olabileceğini bildirmektedir.

Yeryüzündeki nimetleri insanoğlunun istifadesine sunan Yüce Allah, yiyecek olarak haram kılınan hayvanlar ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

“Allah size murdar eti (leş), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olanı haram kıldı…” (Bakara Sûresi, 2/173). Bunun yanında En’âm Sûresi’nin 145. âyeti kerimesinde de aynı şeyler, niteliklerine atıfta bulunularak sayılmıştır.

Bunların yanında Kur’ân-ı Kerîm’de deniz avlarının helal kılındığı ayrıca ifade edilmiştir: “Size ve yolculara geçimlik olmak üzere deniz avı ve yiyeceği helal kılındı…” (Mâide Sûresi, 5/96).

Yukarıdaki açıklamalarının yanında Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber’in helal ve haramları açıklama/bildirme hususundaki görevi ile ilgili olarak şöyle bir ifade kullanmıştır: “…Peygamber onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten sakındırır; yine onlara temiz olan şeyleri helal ve pis olan şeyleri de haram kılar…” (A’râf Sûresi, 7/157).

Nitekim Hz. Peygamber, yenmesi helal ve haram olan hayvanlar ile ilgili açıklamalar yapmıştır. Yapılan bir rivayette şunlar ifade edilmektedir: “Resûlullah (s.a.s.) azı dişi bulunan yırtıcı hayvanların ve pençesiyle avlanan yırtıcı kuşların etlerinin yenmesini yasaklamıştır.” (Müslim, “Sayd”, 15-16; Ebû Dâvud, “Et’ime”, 32). Bunun yanında Hz. Peygamber’in, pis ve iğrenç olmaları nedeniyle bazı hayvanların yenmesini yasakladığı da bilinmektedir. (Ebû Dâvud, “Et’ime”, 33-34).

Deniz ürünleri ile ilgili olarak ise Hz. Peygamber; “Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir” buyurmuştur (Ebû Dâvud, “Tahâret”, 41).

İslam âlimleri, Kur’ân ve hadislerde belirtilen hüküm ve ilkeler ışığında hangi hayvanların etinin helâl veya haram olduğunu belirlemeye çalışmışlardır.

Kara ve deniz hayvanları hakkında gerek Kur’ân-ı Kerîm gerekse hadis-i şeriflerde -bazıları dışında- bütün türler isim olarak zikredilmediğinden, bu hususta farklı hükümler ortaya çıkmıştır.

Bu bağlamda, bütün âlimlere göre balık türleri helaldir. Balık dışındaki ürünler, Hanefî âlimler tarafından helal kabul edilmemiştir. Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî alimleri ise Mâide Sûresinin 96. âyetindeki “deniz avı” ifadesinin kapsamlı oluşunu ve Hz. Peygamber’in, “Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir” ifadesine dayanarak, deniz ürünlerinin yenilmesi hususunda oldukça geniş bir yaklaşım ortaya koymuşlardır.

Mâlikî ve Hanbelî âlimlere göre, deniz hayvanları prensip olarak helaldir. Ancak timsah gibi yırtıcı hayvanlar helal değildir.

Şâfiî mezhebinde ise; aslen suda yaşadığı halde karada da yaşayabilen kurbağa, yengeç, kaplumbağa ve su yılanı gibi hayvanlar habis ve zararlı oldukları için helal değildir. Bunların dışında kalan midye, kalamar, ıstakoz, karides gibi deniz ürünlerinin yenmesi ise helaldir.

Görüldüğü gibi Kur’ân ve Sünnette yenilmeyecek olan hayvanlar ile ilgili bir liste verilme yönüne gidilmemiş, domuz gibi ismi belirtilerek yasaklananların yanında diğer hayvanlar için ilke ve ölçüler konulmakla yetinilmiştir. Bu nedenle yenmesinin haram olduğu hususunda ittifak edilen hayvanlar oldukça sınırlıdır. Ayrıca sağlığa zararlı maddelerin tüketilmemesi İslâm’ın genel ilkelerinden kabul edilmiştir. Bunun dışında, hakkında açık hüküm bulunmayan maddelerin hükmü hususunda âlimler, yukarıda da belirtildiği gibi, ihtilaf etmişlerdir. Aslında bu tür ihtilaflar meselelerin daha iyi anlaşılmasına katkı sunduğu gibi mükellefler için uygulamada kolaylık da sağlamaktadır. Bu bağlamda âlimlerin çoğuna göre, yukarıda belirtilen şekliyle, deniz ürünlerinin üretimi ve tüketiminin helal olduğu söylenebilir.

Kaynak: https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/987/y

Editör: TE Bilisim