Abdullah Çavuş Milli Mücadele kahramanlarımızdan ve şehitlerimizdendir. 1981’de doğar. Medineli Oğullarından Sofu Mehmed Ağa’nın oğludur. Annesinin Adı Fatma’dır. Medrese eğitimi alır. Askerlik öncesi baba mesleği olan tabakçılık (deri işletmeciliği) yapar.

Güçlü kuvvetlidir. Mesleği de onu gerektirir. Kavgacı bir mizacı da vardır. Seferberlik ilan olduğunda ise askere gider. Osmanlı’nın son dönem girdiği tüm cephelerde savaşır. Osmanlı’nın yenik sayılması ve silah bırakması ile çavuş olarak terhis olur. Memleketine tekrar 12 yıl sonra döner.

Dönüşünde evde kimseyi bulamayınca Tuz Han’a yerleşir. Ailesi onun döndüğünü bağ evinde haber alınca derhal şehre iner. O kadar değişmiştir ki kendisini öz kardeşleri bile tanıyamaz. Bir gün mahallede Kel Beğ’in arkadaşları ile otururken Kadıoğlu Hacı Mustafa Efendi atıyla gelerek “Hırlak gâvuru Kuyucak’ta yolumu kesti. ‘Kadıoğlu, hepinizin etini kıyma çektireceğiz’ diye hakaretler etti” der.

Kimse sesini çıkartmaz. Abdullah Çavuş kalkar, Kadıoğlu Hacı Mustafa Efendi’nin atının boynunu okşayarak “Hacı Efendi sen eve git istirahatine bak, biz gerekeni yaparız” der.

Akşam olunca kardeşi Seydi Halit ile akrabadan birkaç genci yanına alarak Kuyucak’taki Ermeni kahvesine varıp otururlar. Vakit ilerleyip Ermeniler kafayı çekip de iyice sarhoş olduklarında ise hiçten bir bahane ile kavga çıkartıp hepsini sopadan geçirirler. Şehrin işgali ve yaşanılan acı olaylar üzerine özellikle Bayrak Olayı sonrasında çalışmaları başlatılan Müdafaa-İ Hukuk Cemiyeti çalışmalarına en baştan dahil olur.

Kayabaşı’nda Veli Efendioğlu Ziya’nın evinde yapılan toplantıda o da vardır. Yapılan görev dağılımı ile şehir on bölgeye ayrıldığında Abdullah Çavuş da Hatuniye Mahallesi başkanlığına seçilmiştir.

Şehir içi çatışmaların başladığı 21 Ocak çarşamba gününden itibaren Medineli Oğlu Abdullah Çavuş çetelerin en önünde görev alarak harp planı gereği düşman barınaklarının bağlantılarını kesmek için çaba gösterir.

Kuytul mahallesindeki Ermeni Alacacı Orçanik’in evi büyük bir düşman barınağı haline gelmişti. Bu yüksek binada konuşlanan düşman kuvvetleri etrafa ölüm saçıyordu. Abdullah Çavuş büyük bir cesaret örneği göstererek adeta bir kale görünümünde olan bu binayı ateşe vermeye muvaffak olur.

Ateş alan ve cayır cayır yanmakta olan evden etrafa ölüm yağdıran Ermeni çeteler diri diri yanmamak için teslim olmaktan başka çare bulamazlar. Şehrin dört bir yanında çıkartılan yangınlar ile şehir bir yanardağ görünümü alır.

Abdullah Çavuş cesareti ile en önde çatışmalara katılırken hemen yanında görev alan silah arkadaşları da kardeşleri Medinelioğlu Ahmet ve Medinelioğlu Seydi Halit’in yanı sıra dayısının oğlu Emiroğlu Osman, Kasap Ziya, Çıngıloğlu ve Gödeoğlu Hüseyin Ağa olur.

Fransız birlikleri Ermenilerin irtibatını sağlayan düşman karargâhlarından biri de Katolik Kilisesi idi. Oradan açılan ateş ile etrafa hareket etme imkânı kalmamıştı. Acilen susturulması gereken bu düşman barınağını ateşe verme görevini de üzerine almaktan sakınmayan Abdullah Çavuş ne var ki bu görevi yerine getirmeye çalışırken 2 Şubat 1920’de vurularak şehit düşer.

Editör: TE Bilisim