Osmanlı padişahlarının Hristiyan kadınlarla evlendiği yönündeki yaygın inanışın yanlış olduğu, aslında sadece üç padişahın Hristiyan kadınlarla evlendiği bildirildi.

Ünlü tarihçi Yavuz Bahadıroğlu’nun verdiği bilgiye göre; Orhan Bey, Yıldırım Bayezid ve II. Murad dışında Hristiyan bir kadınla evlenen padişah yoktur. Yavuz Bahadıroğlu, Tohum yayınlarından çıkan Dirilişten Kuruluşa Osman Bey isimli yeni kitabında çok merak edilen bu konuyu şöyle açıklıyor:

“Osmanlı padişahlarının, yüzde 40’ı Türklerden, kalan yüzde 60’ın yüzde 30’u diğer Müslüman halklardan, yüzde 30’u da gayrimüslimlerden Müslüman olanlarla evlendiler. Orhan Bey, Yıldırım Bayezid ve II. Murad dışında Hıristiyan bir kadınla evlenen padişah yoktur. Bunlar da çocuk sahibi olmamış̧, evlilikleri de zaten fazla uzun sürmemiştir.

NAMAZI MAZERETSİZ KAZAYA BIRAKAN CARİYE, PADİŞAHA EŞ OLARAK SEÇİLMEZDİ

Binaenaleyh, “Padişahlar yabancı kadınlarla evlenmek suretiyle, Türk devletinin yapısını bozdular” iddiasının hiçbir dayanağı yoktur. Zaten padişahların aldığı kadınlar “yabancı kadın” değil, küçük yaşta saraya alınmış̧, İslâm ahlâk ve faziletine, ayrıca da saray gelenek ve göreneklerine göre eğitilerek yerlileştirilmiş̧ cariye kızlardır.

Hepsi İslâmî usullere göre yetiştirilmiştir. Aynı usullere göre hayır-hasenat yapmış̧, geleceğe önemli eserler bırakmıştır.

Harem eğitiminin özellikle din ve dil konusunda hiç̧ müsamahası yoktu: İslâm dinini tüm ayrıntılarıyla bilip yaşamak ve Türk dilini bütün incelikleriyle (ki, bir çoğu şiir yazardı) bilmek gerekiyordu.

Dili yarım yamalak konuşabilen, herhangi bir namazı mazeretsiz kazaya bırakan hiçbir cariye, ne kadar bilgili-görgülü ve güzel olursa olsun, asla padişaha eş olarak seçilmezdi.

PADİŞAHLAR NEDEN CARİYELERLE EVLENDİLER?

Padişahların, özellikle Fatih’ten sonra, cariyelerle evlenmeyi tercih etmelerinin birkaç önemli sebebi var:

Bunların başında akraba endişesi gelir. Anadolu beylerinden birinin kızını almaları halinde akrabalık ilişkisi doğacak, devlet menfaatleri o beylikle savaşmayı zaruri kıldığında çekinceler doğacaktır. Bu husus tecrübeyle sabitti ve tekrarlanması istenmiyordu. Hiçbir padişah şahsi ilişkilerini devlet menfaatinin önüne geçiremezdi. Bu yüzden bey kızı almak yolu kapatıldı.

Herhangi bir Türkmen kızıyla evlilik ise, yine akrabalık bağı oluşturacak ve padişahın akrabaları, saraya akrabalıktan gelen güçlerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilecekti... Belki halka zulmedilecekti... Belki onlara asalet unvanı verilmesi gerekecekti...

Batı’da “Asiller sınıfı” böyle doğmuş ve bunlar yüzyıllarca ahaliye zulmetmiştir. Padişahlar bu mahzurları bertaraf etmek için “köle” kızlarla evlenmeyi tercih ettiler. Bunların çoğu “aşk evliliği” değil, neslin devamı için zaruri birlikteliklerdi.

CARİYESİNE ÂŞIK OLAN PADİŞAHLAR

Tabii cariyesine âşık olan padişahlar da vardır. Her ne kadar cariyeler “köle” statüsünde olsalar da, “harem okulu”nda çok iyi bir eğitim alır, sınavlara sokulur, neredeyse iğnenin deliğinden geçirilirlerdi. O kadar iyi yetiştirilirlerdi ki, bey kızları arasında bile bu kadar iyi yetişmiş bir kız bulmak neredeyse imkânsızdı.

ANNELERİ YABANCI PADİŞAHLAR

“Anneleri yabancı” dediğimiz padişahların yaptıklarını kısaca bir hatırlayalım...

Sultan I. Murad: Rumeli fethini genişleterek İstanbul’un fetih yolunu açtı. Üzerine gelen Haçlıları Kosova Meydanı’nda yendikten sonra da şehit oldu...

Sultan Yıldırım Bayezid: Annesinin soyundan gelenleri Niğbolu’da perişan etti... Aynı Padişah, namazlarını cemaatle kılmadığı için Molla Fenari tarafından azarlandı.

Sultan Çelebi Mehmed: Bir başka Türk sultanının param parça ettiği ülkesini derleyip toparlamakla kalmadı, İstanbul’u bile kuşattı.

Sultan II. Murad: Varna’yı Haçlılara dar etti. Tahttan feragat etmek gibi emsalsiz bir istiğna ve fazilet gösterdi. Ayrıca Fatih gibi bir evlât yetiştirdi.

Sultan II. Mehmed: Bizans’ı fethederek “Fatih” oldu...

Yavuz Sultan Selim: “Peygamber Efendimiz’den işaret geldi” diyerek çıktığı Mısır Seferi sonrası, İstanbul’u Dar-ül Hilafe (Hilafet Merkezi) yaptı...

Kanuni Sultan Süleyman: Dünyayı dize getirdi. Bir mektupla tahtlar devirdi, devletler kurdu...

Sultan I. Ahmed: Şeyh Azîz Mahmûd Hüdâyî’ye abdest suyu dökecek kadar, annesi ise şeyhe havlu tutacak kadar dindardılar.

IV. Murad: Şirazesinden çıkan orduyu yeniden derleyip toparladıktan sonra Bağdat’ı fethedecek maharette bir Padişah olup adını “Büyük Padişahlar” listesine yazdırmayı başardı.

36 padişahın 30’a yakını ileri derecede âlimdi.”

Editör: TE Bilisim