Yaz mevsiminin gelmesi ve sıcakların artmasıyla birlikte güneşin etkisinin daha yoğun hissedildiği günler başlarken, uzmanlar güneşin zararlı etkilerine karşı uyardı.

Dermatoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Pertevniyal Bodamyalızade, güneş ışınlarına aşırı derecede maruz kalmanın deri kanseri gelişiminde en önemli faktör olduğunun uzun yıllardır bilindiğini belirtti. Bodamyalızade, sürekli güneşe maruz kalmanın zaman içinde bazal hücreli ve skuamöz hücreli deri kanserlerine yol açtığını, öte yandan aralıklı ama özellikle yanık oluşturacak derecede yoğun güneş ışınına maruziyetin ‘ben kanseri' olarak bilinen melanom gelişiminden sorumlu tutulduğunu ifade etti.

Melanom dışı deri kanserlerinin dünyada en sık görülen kanser türü olduğunu ve yılda yaklaşık 1 milyon civarında yeni olgu tespit edildiğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Pertevniyal Bodamyalızade, diğer deri kanseri türlerinin yaşam süresince gelişme riskinin yüzde 30 ila yüzde 10 civarında olduğunu söyledi.

Bodamyalızade, son yıllarda sık tatile gitme, solaryuma girme gibi alışkanlıklarla birlikte giyinme alışkanlıklarının da değişmesinin güneş ışınlarına maruz kalınma ve güneşe bağlı gelişen deri kanserleri oranının artmasına yol açtığını vurguladı. Bodamyalızade, bu artışın bir diğer nedeninin de ozon tabakasının incelmesiyle dünya yüzeyine ulaşabilen zararlı güneş ışınlarının artması olduğuna dikkat çekti. Güneş ışınlarının zararlarına açık olmanın, deri kanserlerine yol açmanın yanı sıra cildin normalden önce yaşlanmasının da en önemli nedeni olarak gösterildiğini söyleyen Bodamyalızade, bu durumun olası sonuçlarını şöyle sıraladı:

“Güneş yanıkları gelişebilir, deriniz normalden erken yaşlanabilir, cildinizde lekeler oluşabilir, deride kuruma, kalınlaşma ve mat bir görünüm meydana gelir,ince kırışıklık ve çizgilenmeler artar, deriye ait bağışıklık sistemi zayıflar ve deri kanserlerine zemin hazırlanır.

Açık tenli, yeşil gözlü, kızıl-sarı saçlı, çilli veya kolaylıkla güneş yanığı gelişebilen cilt tipine sahip kişiler, çocuklar, uzun süre veya aralıklı olarak yoğun güneş ışığına maruz kalmış kişiler, ailesinde cilt kanseri olan kişiler, anormal görünümlü ve çok sayıda beni olanlar, güneşli iklim bölgelerinde yaşayanlar ve çoğunlukla açık havada çalışanlar.”

Yrd. Doç. Dr. Pertevniyal Bodamyalızade, ideal bir güneşten koruyucunun iki temel özelliğinin hem UVB hem de UVA ışınlarından deriyi koruması ve kozmetik olarak kabul edilebilir bir yapıya sahip olması olduğunu ifade etti.

İyi bir güneş kreminin özelliklerini anlatan Bodamyalızade, “Etiketinin üzerinde ‘geniş spektrumlu' ibaresi bulunan ve koruma faktörü (SPF) 30 veya üzerinde olan kremler kullanılmalıdır, suya, terlemeye dayanıklı olmalıdır. Kaşıntı, kızarıklık, yanma gibi sorunlara yol açmamalı, yağlanma ve komedon gelişimi oluşturmamalıdır. Cilt yüzeyinde opak-beyaz görünüm oluşturmamalıdır. Güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce sürülmeli ve en az 2 saat sonra tekrar uygulanmalıdır“ dedi.

Cilt sağlığı açısından önerilebilecek hiçbir güneşlenme şekli bulunmadığını vurgulayan Dermatoloji Uzmanı Bodamyalızade, ancak mutlaka güneşlenmek isteyenlere şunları önerdi:

“Güneş ışınlarının en dik olduğu 10.00-16.00 saatleri arasında güneşlenmekten kaçınılmalıdır. Güneş ışığının göze olası etkileri sebebiyle mutlaka ultraviyole ışınlarından koruyucu özelliği olan bir güneş gözlüğü kullanılmalıdır. Cilde sürülen deodorant, kolonya veya parfüm gibi bazı kozmetikler güneşin de etkisiyle uygulandıkları bölgede leke oluşumuna yol açtıkları için bu tür ürünler cilde asla sürülmemelidir. Başta bazı antibiyotik ve ağrı kesiciler olmak üzere kullanılan ilaçların cildin güneşe karşı hassasiyetini artırabileceği, güneş alerjisi ve güneş yanıklarına yol açabileceği unutulmamalıdır.”

Editör: TE Bilisim