Kan şekeri 70 mg/dl’nin altına düştüğünde hipoglisemi olarak adlandırılır. Bu durum, aşırı insülin salgılanması nedeniyle gelişir. Şiddetine göre hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırılabilir.

Florence Nightingale Hastanesi’nden Uzman Dr. Emel Terzihan “Kan Şekeri Düşüklüğü” konusunda bilgiler verdi:

KAN ŞEKERİ DÜŞÜKLÜĞÜ NEDİR?

Hipogliseminin en önemli nedeni sağlıksız ve düzensiz beslenmedir. Karbonhidrattan zengin diyet gibi iyi beslenmeme ve sağlık hayat tarzı da kan şekeri düşüklüğünü tetikler.

Kan şekerindeki düşüklük hayati sorunlara yol açabilir ve insülin kullanan herkeste görülme ihtimali mevcuttur. Kan şekerinin ayarı son derece önemlidir. Hipoglisemi tedavisine geç kalınması bilinç kaybı ve hatta ölüme neden olabilir. Sinsi ve kontrol edilemez bir hastalık olması nedeniyle tehlikelidir ve her an tetikte olunması gerekir. Düzenli beslenme ve minimum şeker tüketimi ile hipogliseminin önüne geçebilir.

DÜŞÜK KAN ŞEKERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Açlık, titreme, huzursuzluk, göz kararması, terleme, dil ve dudakta karıncalanma, solukluk ve çarpıntı gibi yakınmalar hafif hipoglisemiye işaret eder. Bu durumdaki bir kişi şeker alarak kan şekeri düzeyini normal seviyeye çıkarabilir. Baş ve karın ağrısı, solukluk, bulanık görmeye başlama, konuşma zorluğu, uyuşukluk, terleme, taşikardi (kalp atım hızının artması) orta şiddetteki hipoglisemiye işaret ederken, ağır hipoglisemide şeker düzeyi 50 mg/dl’nin çok daha altına düşer ve beynin şekersiz kalması sonucunda bilinç kaybı oluşabilir.

Bu noktada tıbbı müdahale şarttır. Belirtileri taşıyan bir kişinin hasta olup olmadığının anlaşılması için hipoglisemi testi yapılması gerekir. Bu test sırasında vücuda bir miktar şeker yüklemesi yapılır. Bir süre sonra kan testi yapılarak kandaki şeker seviyesi ölçülür. Şeker seviyesinin belli bir oranın altında olması durumunda tanı konur.  

HER DİYABETLİ KAN ŞEKERİ DÜŞÜKLÜĞÜNE AYNI ŞEKİLDE YANIT VERİR Mİ?

Özellikle 60 mg/dl altındaki kan şekeri değerlerine bazı diyabetliler farklı yanıt verebilirler; yani hipoglisemi belirtilerini daha az fark edebilirler. Örneğin 45 mg/dl düzeyindeki kan şekeri ile herhangi bir şey yokmuş gibi dolaşabilirler.

Bu durumun neden kaynaklandığı tam olarak bilinmemekle birlikte neden olarak uzun insülin kullanımı, pankreasın kan şekerini yükselten glukagon isimli hormonu yeterince salgılayamaması veya beyin algılama merkez eşiklerindeki değişiklikler düşünülmüştür. Özellikle insan insülini kullanılmaya başladıktan sonra 'hipoglisemik farkındalık' gözlenmeye başlamıştır.

HİPOGLİSEMİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Eğer hipoglisemiden şüpheleniyorsanız; yapmanız gereken ilk şey kan şekeri aleti ile şekerinizi ölçmektir. Belirtilerin yanında kan şekeriniz 70 mg/dl'nin altında ise hipoglisemi tedavisine başlamalısınız. Hipoglisemi tok iken oluşmuş ise 2-3 adet kesme şeker ağzınıza atabilir ya da 1 çay bardağı meyve suyu / limonata içebilirsiniz. Eğer ana öğünden 15-30 dakika öncesi hipoglisemi ile karşı karşıya kaldıysanız hemen yemek yiyebilirsiniz. 10-15 dakika içinde herhangi bir değişiklik gözlenmiyor; aksine kötüleşme devam ediyorsa, şeker alımına (aynı miktarda) devam edilmelidir.

Ağızdan gıda alınmayacak seviyedeki hipoglisemi durumunda bilinç kaybı yaşanıyorsa paranteral, glukoz ya da glukagon enjeksiyonu yapılmalıdır. Glukagon kan şekerinin bilinç kaybına neden olacak kadar düştüğü durumlarda uygulanan, karaciğerden kana şeker salınımını uyaran bir ilaçtır. Eğer kişinin kan şekeri düştüğünde bilinç kaybı gelişmiş ise ağızdan hiçbir şekilde herhangi bir şey verilmez.

Kişi tedavisini kendi kendine yapamayacağından, tedaviyi yanındakiler üstlenmelidir. Bu nedenle, glukagon enjeksiyonu yapılışını bizzat hasta yakının ile sınıf arkadaşları ve öğretmenleri gibi yakınında bulunanların öğrenmesi gerekir. Glukagon eczanelerde kullanıma hazır şekilde bulunur, enjektör içine çekilerek kas içine yapılır. Glukagon enjeksiyonu ile kan şekeri 15-20 dakika içerisinde düzeltilebilir. Eğer hastanın bilinci halen kapalıysa glukagon enjeksiyonu tekrarlanmalı ve hasta en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

Hipoglisemi tedavisinde belirtilerin tedavisinin yanında beyin işlevlerinin korunması ve yeni atak gelişmesinin önlenmesi hedeflenir. Tedavi planlamasından önce düzenli kan şekeri ölçümleri gerekebilir. Genel yaklaşım diyabet hastasının yaşam tarzı düzenlemelerine ve beslenme planına uymasıdır. Ancak bazı durumlarda belirli oranlarda kan şekerini düzenleyen hipoglisemi ilaçları önerilir. İlaçların doktor kontrolünde ve belirtilen oranda kullanılması şarttır. Devam eden hipoglisemi ataklarında pankreas ile ilgili olası problemlerin araştırılması gerekebilir.

HİPOGLİSEMİ DİYETİ

Diyabet hastaları hipoglisemi atakları yaşamamak için diyabetik diyetine uymalıdır. Hastalara lifli gıdaları artırmaları, sebze, meyve, kuru baklagiller, tahıl ve buğdaydaki sindirilebilir lifleri yeterince almaları önerilir. Et, tavuk ve balık daha ziyade ızgara olarak pişirilmeli, tavuk derisi tüketilmemelidir. Toz şeker, bal, reçel, lokum, pasta ve pastaneden alınan her türlü tatlı basit karbonhidrat içerir.

Basit karbonhidratlar kandaki şeker oranını önemli ölçüde etkiler ve değiştirir. Bu nedenle, hastaların bunlardan uzak durması ve kompleks karbonhidratlara yönelmesi gerekir. Tam buğdaylı ürünler, kepekli makarna, esmer pirinç ve baklagiller kompleks karbonhidrat içerir. Hipoglisemi hastaları taze meyveleri tercih etmelidir, hazır meyve sularında az miktarda da olsa şeker veya tatlandırıcı bulunduğu için bu hastalara önerilmez. Kafeinden zengin kahve, çikolata ve kola yorgunluk ve halsizliği artıracağı için tüketilmemelidir. Alkol kesinlikle tüketilmemelidir. Hastaların sık sık ve az miktarda yemek yeme alışkanlığı edinmesi önerilir.

REAKTİF HİPOGLİSEMİ NEDİR?

Eğer ilk lokmayı aldıktan bir süre sonra yapılan şeker yükleme testinden iki saat sonra şeker seviyesi çok yükseliyor ve sonra birdenbire normalin oldukça altına düşmesi durumu reaktif hipoglisemi olarak adlandırılır. Reaktif hipoglisemi, sürekli dikkat gerektiren kronik bir hastalıktır ve yenilen yiyeceklere bağlı olarak tepkisel bir şeker düşmesidir. Pankreasın düzensiz şekilde yemek yedikten sonra insülin salgılaması ve şeker seviyesini normalin altına düşürmesi ile meydana gelir.

REAKTİF HİPOGLİSEMİ NASIL ANLAŞILIR?

Hipoglisemiden farklı olarak en belirgin belirti yemek yedikten iki - dört saat içinde aniden gelişen aşırı açlık ve halsizlik hissidir. Kişide tatlı ve şekere aşırı düşkünlük yaşanabilir. Bunun yanında aşırı derecede sinirlilik, karamsarlık ve moral bozukluğu da reaktif hipoglisemi belirtileri arasındadır.

BESLENME DÜZENİ VE REAKTİF HİPOGLİSEMİ

Reaktif hipoglisemi hastalarının da beslenme düzeni önemlidir ve reaktif hipoglisemi diyeti yapmaları gerekir. Hastalar üç saatten fazla aç kalmamalı ve günde altı ya da sekiz öğün yemelidir. Öğünlerinde protein, karbonhidrat ve yağ dengeli biçimde ayarlanmalıdır. Tam tahıllı besinler, kuru baklagiller, sebze ve meyveler gibi posa içeren lifli besinler yeterince alınmalıdır. Yine basit şekerlerden ve aşırı yağlı yiyeceklerden uzak durmak reaktif hipoglisemi diyeti için temel şarttır. Bunun yanında düzenli fiziksel aktivite de diyetle birlikte hastalığın tedavisi için etkilidir.

REAKTİF HİPOGLİSEMİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Diyet ve sporun yanında insülin düşüren ilaçlar kullanılabilir. Genel olarak ilaçla tedavi edilmemekle birlikte ilaçla tedavi edilen durumlarda ilaçların dozu ve sıklığı kan şekeri seviyesine göre belirlenir.

Doktor kontrolünde sürekli kan şekeri ölçümü, diyete uyulması ve günlük yaşantının yeniden düzenlenmesi gerekir. Ayrıca altta yatan herhangi bir problem varlığının araştırılması, eğer varsa bu problemin bir an önce tedavi edilmesi gerekir. Bu hastalar tüm yaşantıları boyunca sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli, spor yapmalı ve kendilerine iyi bakmalıdır.

İnsülin tedavisi alan şeker hastaları ve reaktif hipoglisemi hastaları yanlarında şekerli ve tatlı bir şey bulundurmalıdır. Ancak bunlar sadece kısa vadeli ve acil durumlar için işe yarayan çözümlerdir. Şeker ihtiyacı için daha çok meyve ve sebze tüketmek ve hazır basit şekerli gıdalardan uzak durmak herkesin sağlıklı yaşam için herkesin tercihi olmalıdır.

“Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.”

Kaynak: https://www.florence.com.tr

Editör: TE Bilisim