Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki tarihi yerler

SETENAY GÖKDAĞ (*)

Özellikle Roma İmparatorluğu döneminde Güneydoğu Anadolu'da birçok önemli medeniyet hüküm sürüyordu. Şimdiyse Güneydoğu Anadolu bölgesindeki tarihi yerlere doğru bir keşfe çıkıyoruz.

55- Zeugma Antik Kenti, Gaziantep

Köklü tarihi, özgün heykeltıraşlık eserleri ve ender görülen güzellikteki mozaikleri ile ilgi çeken Zeugma, Gaziantep’e 57 km uzaklıkta konumlanıyor. M.Ö. 300 yılında, Fırat Nehri’nin en sığ kenarlarından birine kurulan antik kent M.S. 7. yüzyıla kadar önemini korudu. Gerek kurulduğu arazinin büyüklüğü gerek şehrin kalabalığı sebebiyle döneminin en büyük kenti olarak görülüyordu. “Mozaik Kent” olarak anılmasına sebep olan sanat eserleri evlerin tabanlarını süslüyordu. Zeugma’dan çıkarılan eserlerin önemli bir kısmını Zeugma Mozaik Müzesi’nde ziyaret edebilirsin.

56- Diyarbakır Surları, Diyarbakır

2015’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen surlar tarihi ve doğal güzelliği ile dikkat çekiyor. Dış ve iç olmak üzere ikiye ayrılan surların dış kısmında 82 adet, iç kısmındaysa 19 adet burç bulunuyor. Dünyanın en uzun, en sağlam ve en geniş surlarından biri olan eser, Diyarbakır’ın merkez ilçesine de ismini vermiş. Mardin Kapı, Dağ Kapı, Urfa Kapı ve Yenikapı olarak ana dört girişe sahip olan surlar birçok türküye ve efsaneye de konu olmuş.

57- Göbeklitepe, Şanlıurfa

Göbeklitepe’nin keşfi insanlık tarihinin yeniden tartışılmasına sebep oldu. 12000 yıllık ören yerinin Dünya’nın ilk tapınağı olduğu düşünülüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2019 yılı Göbeklitepe Yılı ilan edildi. Bu durum hem yurt içinden hem de yurt dışından gezginlerin ilgisini arttırdı. “Tarihin sıfır noktası” olarak da isimlendirilen Göbeklitepe’yi ölmeden önce görmen gerekenler listesine yaz derim!

58- Harran Evleri, Şanlıurfa

Sıra dışı mimarisi ve kültürel önemi sebebiyle popüler olan Harran Evleri’nin tarihi M.Ö. 6000 yılına değin uzanıyor. Kubbeli yapısı ve yapımı esnasında kerpiç ile tuğlanın bir arada kullanılmış olmasıyla mimari açıdan önem taşıyan evlerden yalnızca biri ziyaret için açık. Bu ev 1999’da tarihine uygun olarak restore edildi. Evin içerisindeki eşyaları inceleyerek bölgenin kültürüne dair bilgi edinebilirsin. Üstelik dönem kıyafetlerini denemen için de bir yer bulunuyor.

59- Balıklıgöl, Şanlıurfa

Türkiye’deki tarihi yerler arasında hakkında en çok efsane ve rivayet bulunan Balıklıgöl ile devam edelim. Urfa Kalesi’nin önünde bulunan Balıklıgöl, 150 metre boyunca uzanan 30 metre genişlikte bir göl. Burayla ilgili onlarca hikaye arasından en önemlisi, gölün üç semavi dinde de kritik rol oynayan Hz. İbrahim’in atıldığı ateşin dönüştüğü göl olarak bilinmesi. Hikayeye göre, Urfa Kalesi’nden mancınıklara bağlanıp ateşe fırlatılan Hz. İbrahim’in düştüğü yerde bu göl oluşuyor ve ateşin odunları ise balığa dönüşüyor. Balıkların üzerindeki kara lekelerin de odunların yanmış olmasından geldiği düşünülüyor ve kutsal kabul ediliyor. Bu yüzden de bu balıklar yenmiyor. Üç semavi dinin mensuplarının sıklıkla ziyaret ettiği Balıklıgöl’ü hiç görmediysen hemen bir Şanlıurfa planı yapmanı öneririm.

60- Nemrut Dağı, Adıyaman

Komagene kralı tarafından, atalarına ve tanrılarına minnettarlığını göstermek amacıyla yapılan heykellerin süslediği Nemrut Dağı, 1987’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Dünya üzerinde gün doğumunun ve batımının mutlaka izlenmesi gereken yerlerden biri olan Nemrut’un tepe noktası ise tümülüs ve kutsal alan. Dağın bir tarafı Pers bir tarafı Yunan kültürüne ait heykelleri barındırdığı için Doğu-Batı arasında bir köprü olduğu söylenebilir.

61- Mor Gabriel Manastırı, Mardin

 “Hoşgörü Şehri” Mardin’in Midyat ilçesinde yer alan manastır, Deyrulumur Manastırı olarak da biliniyor. Dünyanın ayakta duran en eski Süryani manastırı olan yapıyı rehbersiz gezemiyorsun. Giriş kısmında, gruplar halinde içeri alındıktan sonra yapının tarihi, işleyişi ve şu anki kullanımı ile ilgili bilgiyi içeride bulunan görevliden dinleyebilirsin. Görebileceğinse 4 bölüm bulunuyor. Manastırda ibadet ve eğitim devam ettiği için sessiz bir gezi seni bekliyor.

62- Halfeti, Şanlıurfa

Şanlıurfa’nın turistik ilçesi Halfeti hem taş mimarisi hem de 2000 yılındaki baraj yapımı sebebiyle sular altında kalan köyleriyle ilgi çekiyor. Bu köyleri yakından görmek içinse Fırat Nehri üzerinde bir tekne turuna çıkman gerekiyor. Eski ve Yeni olarak ikiye ayrılan ilçenin Yeni tarafında bölge halkı yaşıyor. Buraya özgü kara güller de bir diğer turistik özelliği olmuş durumda. Halfeti ziyaretinde Rum Kale’yi de görmeyi unutma!

63- Deyrulzafaran Manastırı, Mardin

Süryanilerin en önemli merkezlerinden biri olma özelliğine sahip Deyrulzafaran Manastırı, Mardin merkeze 3 kilometre uzaklıktaki bir konumda. Mardin Ovası’na hakim bir konumda yer alan manastır, bugünkü halini alana dek içerisine sürekli eklemeler yapılmış. M.Ö. Güneş Tapınağı olan mekan Romalılar tarafından kale olarak kullanılmış. Bazı Azizlerin kemiklerinin buraya getirilmesiyle Deyrulzafaran, bugünkü gibi manastır olarak kullanılmaya başlanmış. Geçmişte Mor Şleymun Manastırı ve Mor Hananyo Manastırı isimleriyle anılan yer bugünkü ismini bölgede yetişen safran bitkisinden almış.

64- Malabadi Köprüsü, Diyarbakır

Artukoğulları tarafından yaptırılan Malabadi Köprüsü, 1147 tarihinde inşa edilmiş. 12. yüzyılın en önemli mimarlık ve mühendislik eserlerinden biri kabul edilen köprü Diyarbakır sınırları içerisinde bulunuyor. 40,86 metre açıklığa sahip köprü, dünyada günümüze ulaşan en büyük kemer açıklığına sahip taş kemer köprü oluşuyla öne çıkmakta. Kemerin iki yanında geçen yolcu ve kervanlar için iki barınak odanın bulunuyor oluşu da köprünün kendine has özelliklerinden. Güneş ve aslan figürlü kabartmaları ile mutlaka görülmesi gereken Malabadi Köprüsü, ülkemizde geçmişe yolculuğa çıkabileceğin yerlerden yalnızca biri.

65- Hasankeyf, Batman

İnsanlığın en eski yerleşim noktalarından biri olarak bilinen Mezopotamya’da konumlanan Hasankeyf, ne yazık ki bölgedeki baraj inşaatı nedeniyle sular altında kaldı. Ne zaman kurulduğu kesin olarak saptanamamış olan Hasankeyf, insanlık tarihi için çok önemli bir yere sahip. “Mağaralar Şehri” ya da “Kayalar Kenti” anlamına gelen Arapça “Hısnı Keyfa” adını taşıyormuş. Osmanlı döneminde halk arasında bu kelime Hasankeyf halini almış. Jeopolitik yapısı ve ticaret yolları üzerindeki konumuyla yıllar boyunca çok sayıda medeniyetin yaşam sürdüğü Hasankeyf’in önemli eserleri, bölge sular altında kalmadan hemen önce Yeni Kültürel Park Alanı’na taşındı. Sen de bu alanı ziyaret ederek Hasankeyf’ten geriye kalanları görebilirsin.

(*)Kaynak: https://www.enuygun.com/bilgi/turkiye-deki-en-populer-tarihi-yerler/?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=seyahat&utm_term=22092022&dn_channel=email&dn_send_id=1490

Editör: TE Bilisim