“Oldu da bitti maşallah” desem, yanlış anlayacaksınız. Sanırsınız ki “sünnet” var. Birilerini sünnet yaptırıyorlar.

“Havanın ardı bozuk, dönenin…” desem, bu kez de şu Cuma günü kalbiniz bozulacak.

Ama şunu dersem sanırım düşünürsünüz: “Kurtuluş bayramı sonrası yağarsa kış, yağmazsa yaz…”

Bu da benim fikrim değil ha…

Yıllardır, büyüklerimizin anlattığı bir durum bu.

Kahramanmaraş’ın kış-yazı böyle anlatılır. Batıya doğru bakarlar “Hanımız Deresinin üstü kapalı, yağmur yağacak” derler. Ama şu konudaki cahilliğimi de dile getirmem lazım: Hanımın deresi neredir? İnanın bilmem. Bunu bilse bilse Mehmet Fiskeci ağabey bilir!

Ajanslar, “3 yıl sonra yağan kar” deyimini kullansa da,  geçen yıl da kar yağdı. Gece saat 9-10 gibi komşum “Abi aşağı iniyoruz. Çocuklarla kar topu oynayacağız” dedi ve aşağı indik, cananımız sayılan kızlarla kar topu oynadık. Eğlendik.

Neyse, işin şamatası bir yana…

**

Kahramanmaraş son yılların en soğuk havasını yaşıyor.

Mübarek, kış kışlığını yapmadı ama puşt puştluğunu her zaman yapıyor.

Ekim, kasım, aralık, ocak bekledik… “Ha kar yağdı, ha yağacak” diye… Durdu, durdu tam bizim Kurtuluş gününün ertesinde kar yağdı. Dün, gün boyu aralıklı olarak kar vardı havada…

Sabah, yüzde 7-8 eğimde bile toplu taşıma araçları çalışmadı uzun süre… Ne ise biraz aşağı yürüyüp, araca intikal ettik ve işimize geldik.

Ama hava soğuk mu, soğuk…

Dün gece de yetkililerden mesaj geldi. “Don ve buzlanmaya dikkat!”

Aklımıza muziplik de gelmedi değil.

“Havva don atıyor…” gülümsemesi yaşadım, en azından ben!

**

Don, dilimizde var olan bir kelime…

Türk Dil Kurumu (TDK) “don” kelimesini üç türlü tanımlıyor. Şöyle:

don (I)

1. isim, halk ağzında Giysi.

2. isim, halk ağzında Vücudun belden aşağısına giyilen uzun veya kısa iç giysisi, külot.

don (II)

isim

Hava sıcaklığının sıfırdan aşağı düşmesiyle suların buz tutması.

don (III)

isim

At kılının rengi.

Şimdi siz siz olun da bu kelimeye, yani ‘don’a burada bir anlam yükleyin.

Mehmet Fiskeci’ye sordum;

“Abi ‘don’ ne demek?” diye.

Cevap: “Oğlum işine bak sabah sabah… İnsanı günaha sokma…”

“Abi kötü bir niyetim yok, mesaj gelmiş de yetkiden ‘don’a dikkat diye… O yüzden şeyyettiydim!”

“Akifff… İşine bak yavrum! Senin işin gücün yok mu? Hadi bir iki satır yaz bakalım..”

Biz, ‘don’ deyince kalbimiz “fitne ficire” çalışan bir toplum olduk.

İki adam yola çıkmış. Gidiyorlar dağa doğru. Biri “Havanın ardı bozuk!” deyince, diğeri altta kalmalış: “Havanın ardı bozuksa bozuktur, dönenin….”

**

Az bir yağmur yağsa, kar yağsa…

Vallahi vatandaş sirk canbazına dönüyor. Sanki elinde bir sırık, ipten düşmemek için çırpınıyor.

Araçlar yol üstünde kayıyor.

Yerinden çıkmak isteyen patinaj yapıyor.

Gerçi dünkü havada pek çok insan araç kullanmamış ya… Neyse!

Geceden kar yağıyor. Belediyenin araçları ortada yok bu kış. Geçen kışlarda meteorolojiden kar yağışı ihbarı alındığında tüm araçlar köşe başlarında beklerdi.

Kamyonlar tuz yüklü olurdu, dozerler yol kürümek için hazırdı.

Bu sene olmadı öyle…

Geceden kar yağışı başladı. Ne büyükşehir belediyesi, ne ilçe belediyesi sabaha kadar ortada görünmediler… Belki de bizim orda görünmediler, başka yerlerde olabilirler de…

Toplu taşıma araçlarında kış lastiği yok, zincir yok… Kentin eğimli olan üst kesimlerinde büyük sıkıntı yaşandığı da bilinen bir gerçek oldu. Bizzat toplu taşıma şoförleri söylüyordu bunu…

Allah’tan gündüz yollar açık tutuldu da, akşam vatandaşlar evlerine rahat gittiler.

**

Ama şunu da unutmuyorum:

“Hava don atacak! Sabah dikkatli olun…”

Hava don attı mı, atmadı mı? Ayrı bir tartışma konusu olur ama sabah namazı için camiye giden cemaat ‘sabahın köründe’ milim milim yürüdü…

Bir konu daha var amma, yazmaya dilimiz varmıyor.

Siz düşünün artık!