İsmi, 24 Kasım 2018’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından AK Parti’nin Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olarak açıklandı.

Güngör, kısa bir süre sonra da Kahramanmaraş’a gelerek çalışmalara başladı.

Kamuoyuna da haber “Kahramanmaraş gün görecek” olarak lanse edildi. Kahramanmaraş için alışılmadık bir siyasi figür oldu Güngör ve partisinin öncülüğünde de adımlar atmaya başladı.

Kentteki ilk günlerinde bazı sivil toplum kuruluşlarını ve gazetecileri ziyaret etti. Onların kendisi ile ilgili fikirlerini aldı, kendisini tanıttı.

Hızlı bir çalışma gerekiyordu ve onu da yaptı.

Sonra partisinin aday tanıtım toplantısı yapıldı, orada da kamuoyu ile buluştu.

Ardında da AK Parti ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın adayı oldu.

Çalışma hızlı sürdü, seçim tamamlandı ve Güngör, beklendiği gibi bir oy oranı ile de Cumhur İttifakı’nın Belediye Başkanı seçildi.

Diyor ki Güngör: “Ben partimin ve ittifakının belediye başkanıyım. Partimin ilkeleri var ve bu yönde hareket ediyorum. Ben Kahramanmaraş’ın büyükşehir belediye başkanı olsam da her ay partime hesap veriyorum. İki ayda bir de merkez ilçe teşkilatımızla bir araya geliyorum.”

Bugün sabah yapılan ve çok sayıda basın mensubunun katıldığı toplantıda Güngör “Ben, ‘bu oy oranını kendim aldım’ demiyorum. Liderimiz ve Cumhurbaşkanımızın, halk tarafından desteklendiğini söylüyorum” dedi.

Elbette bu doğrudur.

Yerelde oylar atılırken öncelik parti liderinindir. Onun politikalarının sonucudur.

Ki, Kahramanmaraş’taki çalışmalara başladığı gün “Nasıl görüyorsunuz seçimleri?” sorusunda da “Değişen bir şey olmaz. Önceki seçimler gibi yüzde 70’i bulur” fikrimiz de sandığa yansıdı. Belki daha fazla oy alabilirdi Cumhur İttifakı ama bu beklenen bir oy potansiyeli idi.

“Güngör, seçimden sonra basın ile ters düştü” iddiasına da “Böyle bir şey söz konusu değil” diye cevap verdi.

Doğrudur aslında.

“Yerel seçimlerin ardından Güngör ile basın arasındaki ipler aniden koptu” düşüncesi de kabul edilebilir bir tez. Ama nedeni bir türlü açıklanamıyor! Herkes bir fikir söylüyor da, ortaya bir sonuç çıkmıyor.

Hissettiğimiz şu; “Her aslanın bir yoğurt yiyişi var” derler ya, Hayrettin başkanın da yoğurt yiyişi “sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer” oldu gibi.

**

Kolay değil!

Bir sorumluluk alacaksınız, Türkiye Belediyeler Birliği Genel Sekreterliği yanında Cumhurbaşkanlığı Yerel Politikalar Kurulu Üyeliği’nden sonra henüz teşkilatlanmasını yapamamış bir kente siyaset dışından belediye başkanı olmak çok zordur.

Çünkü Kahramanmaraş 2014 yerel seçimleri ile büyükşehir statüsü kazanmıştı.

Fatih Mehmet Erkoç, belediyenin teşkilatlanmasını tam anlamıyla yapmış değildi ve bunu da Hayrettin Güngör’ün göreve başlaması ile bir kez daha gördük.

Daire başkanları sayısı 31’den 16’ya düştü.

Ki, Büyükşehir Belediyesi’nin mali yapısı ile personel durumu da bir birine denk değildi.

Mevzuat “Belediyenin personel sayısına olan gideri, yüzde 30’u (maksimum) geçemez” deniyor ama Kahramanmaraş’ta gelirin yüzde 43’ü personele gidiyordu. Bu durum hiç kuşkusuz, önceki başkan Erkoç’un uygulaması olamazdı.

Çünkü Kahramanmaraş büyükşehir olmazdan önce İl Özel İdaresi vardı, seçimle birlikte kapandı ve personeli büyükşehire geçti.

Çünkü seçimle birlikte kapanan belde belediyeleri (ki, sayısı 60’a yakın) personeli de bağlı bulunulan belediyelere ve fazlası da büyükşehire bağlandı.

Elbette Büyükşehir Belediyesi Teşkilatı’nın gerektirdiği personel de ortaya çıktı.

Yani ihtiyaç sayısından çok personel bir anda Büyükşehir bünyesinde toplandı.

Eee… Hal böyle olunca da personele ödenen mali sorumluluk yüzde 30’un çok üzerine çıktı.

Güngör’e göre bu oran gereken düzeye inmedikçe de sıkıntının çözümlenmesi mümkün değildi.

**

Elbette burada bir de Güngör-Basın olayını ele almak gerekecek.

Mesela bugün yapılan toplantıda olması gerektiğine inandığımız isimler yoktu. Benim değerlendirmeme göre, kimileri çağrılmadığı için ve kimileri de çağrıldığı halde toplantıya katılmadı. Siz nasıl yorumlarsanız yorumlayın.

Başkan Güngör, şunu söylüyor: “Herkes işini yapacak!”

Çok da doğrudur, bu yaklaşım.

Gazeteci, gazeteciliğini yapacak; siyasetçi de siyasetçiliğini… Ama bugün toplumda gelinen nokta şu: Gazeteciden çok gazeteci, siyasetçiden çok siyasetçi var artık. Aklına esen gazeteci, aklına esen siyasetçi, aklına esen yönetici oluyor.

Yapılan işin, üstlenilen sorumluluğun farkına varılmadan hareket edildiğinde de ortaya böyle ilginç bir tablo çiziyor.

Bakın ne yapıyoruz?

Gazeteci iken yönetici, siyasetçi, işadamı oluyoruz. Siyasetçi iken gazeteci, işadamı ve yönetici oluyoruz. İşadamı iken gazeteci, yönetici ve siyasetçi oluyoruz. Yönetici iken de gazeteci, işadamı ve siyasetçi oluyoruz.

Hal böyle olunca da “Köpeksiz köye değneksiz girmek” cümlesi akla geliyor.

Elbette Hayrettin Güngör’ü eleştireceğiz. Siyasetçiyi, yöneticiyi ve işadamını eleştireceğiz ama bu eleştirinin de bir ölçüsü olmalı, bir standardı olmalıdır. En azından bu satırların yazarı böyle düşünüyor.

Variyetini, isteği olmadığı için eleştiri ve mantık dışı eylemlere sürükleyenlerin varlığı zaman içinde yokluğa dönüşür. Süreklilik, variyetin devamı ise eleştiride mantıklı olmak ve ölçülü olmaktır.

**

Güngör ile ilgili düşüncem şu:

Seçim öncesindeki ilk ziyaretinde edindiğim izlenim, bugün de pekişti.

İtirazı olan var mı?