Kahramanmaraş’ta İpler Çok Gergin Ha Ko

M. Serhat Topalca'nın yazısı şöyle:

***

Geçen günler insanların ümitlerini aldı götürdü, kaç yıl oldu bilmiyorum ama tahminim Mart 2019’du.

Hava parlak, günler sıcaklığa doğru gidiyor, tabiatta uyanma hız kazanmış, ölümün sessizliğinin ardından gelen yeniden diriliş muştu ve müjdesi dünyamızın bağrında hoş sedalarla terennüm eyliyordu.

 

Eyliyordu zira bu gezegenin ve mevsimlerin bir yeniden dirilişi değil aynı zamanda yerelde de bir uyanış ve dirilişin muştusu olur mu acaba heyecanının bir merakıydı.

Gidenler vardı elbette -her devri daimin gereği olarak ölenler- ve o gidenin ardından herkes ağır kelamlar sayıyor, geleni alkışlamayla meşgul baharın müjdesiyle beraber günlerin de bir hoş güzel olacağını ümit ediyor, zannediyor belki de vehmediyordu.

 

Gelen her ne kadar bahar gözlü olsa da bir yerlerde fırtına, kasırga, zemheri sakladığı çok belli oluyordu.

Tavırları başkaydı, sözleri bambaşka, düşüncesi bir değişikti, hali çok garip.

Bahar mevsiminde geliyordu ya gelmesine bakanların içinde, en azından benim dünyamda bir kabus, bir kaos, bir karanlık, bir bitmeyecek hüzün görülüyordu.

Bahar artık yüzünü ayan beyan gösteriyordu çünkü günler ilerlemiş ve artık mevsim rengini değiştiriyordu. Değişirdi elbette ki çünkü ihtiyaç duyduğu diriliş zamanı geride kalmış o artık toprağın bağrına saldığı köklerini derinlere doğru hızla ilerletmişti.

Mevsim yazdı artık ve yakmaya başlamıştı herkes uyanan nebatattaki olgunlaşma serüveninin bir gereği zannediyordu bunu lakin bu yakış çok başkaydı. Büyütmenin ötesinde yok etme enerjisiydi bu çünkü bitkiler ısı ve ışık aldıkları zannederken ölüme sürükleniyorlardı ve garip bir şekilde bunun farkında değillerdi.

Sonra daha şiddetli bastırdı yaz sıcaklığı, yakmaya hatta kavurmaya başladı. Artık büyütmek bir tarafa yaşatmak bile istemediği besbelliydi.

Ardından sonbahara kaydı mevsim ve bitkiler doğal bir sürecin bir yansıması olarak biraz rahatlamışlardı ancak bu ferahlığın ölüm öncesi son huzur olduğunu fark edememişlerdi.

Çünkü hemen arkası kıştı ve çok zor bir kış geliyordu.

Kış öyle normal geçmedi hem de yazın çetinliğini bile aratan bir zorlukla geçti ancak delerek geçiyordu.

Bahar mı artık diriliş dönemi değil can çekişme mevsimi olmuştu çünkü dalı kolu budanan ağaçlar gövdeleri için yeterli ısı ve ışığı alacak dalları yaprakları kaybetmişti.

Bu da bitkinin ölümü anlamına geliyordu, ölüyordu ağaçlar ve yaz yine geliyordu bu defa büyütmek, olgunlaştırmak için değil yok etmek için sinsi sinsi gülümsüyordu.

Ağaçlar öleceğini artık anlamış yazın arkasından gelecek sonbahar ve kışın nasıl olacağını hesap edemeyecek durumdaydılar. Bir sene daha yok olmaya çok yaklaşarak geçti artık ağaçların toprak üstünde duran bir bedenleri, kolları, dalları yoktu.

Toprağın derinliklerinde kalan son kırıntılarla yok olmamaya çalışıyorlardı. Bütün bunlarla beraber gelen normal dışı, olağan olmayan bir yok edici virüs her şeye hiç aldırış etmeden saldırıyor ve ağaçlar ve bunlar dışındaki bütün varlığı korkunç bir şekilde tehdit ediyordu.

Çember iyice daralmıştı normal dönemlerin yok edici merhametsizliği, gelen evrensel yok edici ve içinden çıkılamayacak hal…

Ağaçlar çok sıkışmıştı, toprağın altındaki kökler ya birleşip tek bir vücut halinde ayağa kalkacak ya da bu tükeniş ve yok edicinin elinde son nefesini verecekti.

Artık münferit kıpırdanmalar başlamıştı ağaçlarda çünkü onları hayata bağlayan ipler çok gerilmiş artık kopma noktasındaydı.

Ağaçların isyanı, sızlanması, homurtuları yavaş yavaş duyulmaya başlamıştı. Bir şeyler oluyordu belli, lakin bu durum nasıl olacak, ne getirecek burası her zamankinden daha meçhul???

Çünkü elinden her şeyini kaybeden ağaçlar ölüyordu ve ölürken düştükleri çukura kimi-kimleri çekecekleri hiç belli değildi.

Mart 2019’dan Nisan-Mayıs 2021’e uzanan çetin günler…

Kaynak:https://www.marasaktif.com/m/kahramanmarasta-ipler-cok-gergin-ha-koptu-ha-kopacak-makale,314.html

Editör: TE Bilisim