İktidarın, Türkiye’de son yüz yılın en azami yol, tünel, inşaat, baraj, gölet ve iktisadî hamleler yaptığını kimse inkâr edemez. Fakat iktidarın temelli bir kültür ve insan politikası oluşturamadığı acı bir gerçek. Kültürde popülizme, yâni kolaycılığa kaçtı. Kültürün sathi tarafıyla uğraşıp popülist bir görüntü verdi. Hedef tayin ettiği toplumu ve insan tipini dipten derinden kuşatan, inşa eden bir kültür ve eğitim politikası geliştiremedi ve hayata geçiremedi.

Modern ve seküler usullerle güya Türk İslâm kültürümüzü taşımaya çalıştı. İddia ettiği kararlılığı “reel politik” rüzgârlarda gevşetince, insan ve toplumu millî değerlerle kuşatamadı. Modernizmin kıskacındaki insan böylesine gevşek bir kültür politikası karşısında dirençli olamıyor, dolayısıyla millî ve yerli ölçüleri ne bağlılığını kaybediyor.

Türkiye’de maalesef millî kültürün iktidarından bahsetmek mümkün değil. Kültürü modern anlayışla değil, İslâmlaşmış Türk kültür değerlerimizle anlamalıyız. Bunun daha üst mânası hayatımızı bir baştan bir başa maddî ve mânevî olarak kuşatması gereken İslâm medeniyetidir. Bugün Türkiye’de bu mânada kültür ve medeniyet değerlerimizin hâkimiyeti çok cılız. Var olanlar folklorik, turistik ve müzelik mahiyette olup, hayatımızı, düşüncemizi, ahlâkımızı yönlendirmesi bakımından tesiri son derece çok az.

Millet değerleriyle uyuşan kültürel iktidar hem birleştiricidir hem de millet ve iktidar arasındaki birliktelik açısından önemlidir. Cumhuriyet Batılılaşmasında bu birliktelik yok oldu. Batılılamasının oluşturduğu kültürel hâkimiyet kırılamadığı için, niyeti hâlis olsa da iktidarın Müslüman millet kültürüyle tam bir mutabakat içinde olduğunu söylemek zor. Tarihimizdeki gibi ideal bir siyasî ve kültürel iktidar uyumu henüz sağlanmış değil.

YOL, TÜNEL, BARAJ TAMAM; İNSANA YATIRIM

Bu hâliyle Türkiye’de yol, tünel, baraj dışında çok şey değişmemiştir. Ahlâksızlık ve lümpenlik alabildiğine gidiyor. Televizyonlarda Batının âdeti olan yılbaşı programları dâhil çok zaman yabancı konserler ve kültür yayıncılığı hâkim… Sözde kültürün temsilcileri olarak sinema artistleri, seküler turistik yapılar ön plânda. Ne hüsnühat var ne Süleymâniye, ne Yunus Emre var ne Mehmed Âkif, ne de Müslüman bir âlimin portresi… “Diriliş” ve “Kuruluş” gibi yerli değerler hayli sönük ve tesirsiz. Câmiler ve başörtüsü serbest. Fakat iktidarın vadettiği Müslümanca ve hakça bir düzen hayatın bütün cephesine hâkim kılınamamıştır. Özellikle lise ve üniversite dâhil gençlik kitlesinde yozlaşma son sürat…

Bütün olumsuzlukların müsebbibi elbette iktidar değildir. Her ahlâksızlık ve yozlaşma bu iktidar döneminde başlamıştır diyemeyiz. En az yüz elli yıldır sürüp gelen, Tek Parti Dönemi iktidarlarıyla kökleştirilen olumsuzlukların üstesinden gelmek kolay olmasa gerek. Çünkü modern seküler hayat ve düzen bir salgın hâlindedir ki, iktidarın gücünü kırmaktadır. Fakat milletçe desteklenen iktidarın kendisinden beklenen sosyal, ahlâk, kültür, eğitim ve gençlik mevzularında keskin kararlar alamadığı da bir gerçek. Eğitime, aileye, gençliğe zarar veren ve dünyanın her yerinde görüldüğü üzere yozlaşmayı, suç işlemeyi artıran modernleşmeye müdahalede zayıf kalmıştır. “Eski Türkiye” nin sosyal ve kültürel yozlaşma kaynakları kurutulamamıştır. Küresel modern-kapitalizm, Batılı demokrasi ve Avrupa Birliği kriterleri bu toplumu yozlaştıran en önemli sebeplerdir. Bundandır ki, iktidar yanlış olan her şeye müdahale etmeliydi. Yozlaşmanın merkezi olan televizyon dizilerine ve ahlaksızlığı iş edinen her müesseseye, derneklere, faaliyetlere engel olmalıydı. Müdahale edilmediği müddetçe yozlaşmayı önlemek mümkün değil.

                   

EĞİTİM VE KÜLTÜRDE SINIFTA KALMAK

Peşinen söyleyelim; iktidar eğitim ve kültürde sınıfta kalmıştır. Yozlaşma son sürat devam ediyor. Tanzimat’tan Cumhuriyete kadar Batılı modernleşmenin kültür ve eğitimdeki tesiri iktidar eliyle postmodern yozlaşma olarak devam ediyor. Türkiye’de Müslüman Türk irfanına ve İslâm medeniyet değerlerine bağlı bir millî eğitim ve kültür sisteminden bahsetmek zekâmıza hakarettir. Bize ait Kültür Bakanlığı hâlâ yok. Opera, bale, Truva konserleriyle iştigal eden sözde kültür bakanlığı bu milletin irfanını temsil etmiyor, âdeta sömürge kültürünü taşıyan bir müessese... Üniversitelerin sayısı katlanıyor fakat millî dimağımıza inşa edecek çapta değil. Millî muhtevadan yoksun olduğu gibi, talebelerin ve öğretmenlerin çoğunluğu arzu edilen millî mefahir vasfını haiz bir seviyede değil.

Ders kitaplarında bin yıllık İslâmlaşmış dimağ ve zihnimize hitap eden üç beş okuma parçası ve yazar dışında, seküler modernleşmeye dayalı edebiyat ve düşünce son sürat devam ediyor. Okullarda cinsiyet eşitliği projelerini uygulama düşüncesi ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmemesi korkunç bir yozlaşmanın ayak sesleridir

DÂVASI VE ÜLKÜSÜ OLAN İNSAN MODELİ OLUŞTURULAMADI

İktidar kültür ve ideal insan tipimizin oluşmasına tam mânasıyla yatırım yaptı diyemeyiz. İyi niyetine rağmen milleti ihya edici kültürel iktidarı siyasî iktidarın önüne geçiremedi. Siyasî olarak iktidar olmak başka bir şey, sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. İktidarın ömrünü uzatan ve dayanıklı kılan ikincisidir. Doksan yıllık bir zamana göre söylersek, milletle en uyumlu bir dil ve hissî bağlar kuran iktidarın kültürel iktidarı oluşturamayışı bugün önüne acı bir fatura olarak çıkmıştır. Milletin târifini bile çoğunun bilmediği câhil siyasîlerin ve aydınların cirit attığı bir vasatta hakiki mânasıyla kültürel iktidar oluşmaz. Kültürel iktidar, millet irfanını bilen ve onu ihya edecek gerçek âlimlerin, mütefekkirlerin, ediplerin kültürel iktidardaki hâkimiyetiyle oluşturulabilir

GENÇ KİTLEYİ KALBİNDEN VE DİMAĞINDAN YAKALAYACAK FİKİR VERİLEMEDİ

                                 

Genç insan kitlesinin kalbini ve dimağını kuşatacak esaslı bir fikrî ve kültürel politika oluşturulamadığı içindir ki genç kitle muhafazakâr iktidarın vesayetçi sol-Kemalist-altıokçu iktidarlar karşısındaki varlığını önemsemiyor ve kavrayamıyor. Bu durum, mukaddesatçı ve muhafazakâr iktidarlar için tehlikeli bir vaziyettir. Yeni nesil bu istikâmette ciddi bir kültür, eğitim ve insan tipi politikasıyla kuşatılamazsa her yere savrulabilir.

Hülâsa ifadeyle, Türkiye’de toplum ve devlet düzeninin yozlaşması muhafazakâr iktidara rağmen ilerlemeye devam ediyor. Kemalizm artığı darbe ve vesayet rejimlerinden canı yanan üç kuşağın reyleriyle iktidar olan hükümet bu meselelerde kendisinden bekleneni verememiş ve hedefini tutturamamıştır. Millet nâmına üzücü bir durum bu. İktidar, ilkeleri Müslüman Türkiye’nin dâvası ise şayet, ilkelerinde kararlı ve keskin olmalı.

([email protected])

Editör: TE Bilisim