Tarım ve Hayvancılık, insanoğlunun yaşamasının gerek şartıdır. Gıda ve beslenme güveni olmaksızın, ne canımızı koruyabilir, ne aklımıza sahip çıkabilir, ne malımızı saklayabilir, ne neslimizi sürdürebilir ne de kültürümüzü yaşayabiliriz. İnsanların var olabilmesinin gerek şartı olan gıda güvencesi sağlamayı, toplulukların günlük çıkarlarını yansıtan “megafon gazeteciliği” yaparak başaramayız. Kök nedenlere inmeli, dip dalgaları erken uyarı anlayışıyla kavramalıyız.

Küresel gelişmeleri yakından izleme sorumluluğumuz kadar kendi elimizin menzili altında olan kaynakları da net bilgilerle kavramamız gerekir.  Tarım ve Hayvancılıkla ilgili düşündüklerimi sürekli gündeme taşıyorum.  Ülkenin gerçek anlamda “bekası” olan gıda güvencesi sağlamayı enine boyuna sorgulamazsak, sorumluluklarımızı nasıl yerine getirmiş olabiliriz?

Sorunu bütün yönleriyle ele alarak, net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma ilkesini hayata taşıma konusunda işbirliği yapmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yazdıklarımı virgülüne kadar eleştirmenizin düşünce dünyamı zenginleştireceğini içtenlikle belirtiyorum.

Hazıran 4,‘20

V

Tarım ve hayvancılıkta “büyük uzlaşı” gerekiyor

Tarım ve hayvancılığı, ön yargılardan, yerleşik doğrulardan, kalıp düşüncelerden, kör inançlardan, ezberlerden kendimizi arındırarak tartışmalıyız. Öncelikle, söylediklerimizin, yazdıklarımızın ve bizim gerçekliğimizin, bir başkasının bizi ikna edeceği noktaya kadar geçerli olduğunu içselleştirmeyiz.

Atılacak ikinci adım, veri, bilgi ve anlamanın en büyük girdi haline geldiğini dikkate almaktır. James C. Scott’un  “İlk Devletlerin Derin Tarihi/Tahıla Karşı”  kitabında belirttiği gibi, yönetilme  “Her faaliyette, her alışverişte not edilmek, kayda geçirilmek, sayılmak, vergilendirmek, mühür vurmak, ölçülmek, numaralandırılmak, değerlendirilmek, ruhsatlandırılmak, izin vermek, ihtar edilmek, reforumdan geçirilmek, düzeltmek, cezalandırılmak”  gerektirir. Bütün bunların merkezinde ciddi envanterlere sahip olma vardır. Tarım ve hayvancılık alanında    “dinamik envanterin ”yapılması konusunda “ulusal uzlaşı” sağlamalıyız.

Envanter konusunda ısrarımıza burun kıvıracak olanlara, Prof.Dr. Halil İnalcık’ın Tarihe Düşülen Notlar kitabının ikinci cildinde 51’inci sayfaya bakmalarını öneririm. Kanunî Sultan Süleyman’ın 1530’de Viyana seferinden dönüşünden sonra hazırlattığı,  Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 4 cilt 2 bin sayfa imparatorluğu kapsayan istatistik çalışmasının ciddiyetini bugün gösteremiyorsak, gidişimizde bir yanlışlık var demektir. Özellikle de geçmişe dönük içi boş hamaset sözleri üretenleredir sözüm. Bilgi Toplumu’nun dayandığı  “küçük veri ve büyük veri” ciddiyeti olmadan geleceğin efendisi olamayacağımızı, kurbanı olacağımızı hepimiz bilmeliyiz.

Hanover’de Tarım Makineleri Fuarı’nı gezen herkesin gözlemiş olması gerekir ki,  tarım alanında teknoloji  çok hızlı bir gelişme  gösteriyor. Geliştirilen sensörler ve diğer dijital teknoloji donanımları kuantum mekaniği ölçeklerinde toprağın yapısındaki bütün etkileşimleri kesintisiz analiz etmeyi kolaylaştırıyor. Diğer mekanik teknolojiler de toprağın işlenmesi, sulanması, gübrelenmesi, iklimlendirilmiş ortamlar yaratılmasında radikal değişiklere yol açıyor. Sahada kendi topraklarımızdaki bağımlı değişkenleri analiz ederek üreteceğimiz “küçük veriye” hâkim olmadan, küresel ölçekteki  “büyük veri” fırsatlarından yararlanmak mümkün olamıyor. Gelecek on yılda  tarım ve hayvancılıkta  rekabet  “küçük veri” hakimiyeti  ile ayıklanmış ve işe yarar “büyük verinin”  değerlendirilmesinin yaratacağı  “yeni ürün ve yeni iş yapma metodları”  tarım ve hayvancılıkta da belirleyici olacaktır.. O nedenle, “tarım ve hayvancılığının veri ihtiyacı konusundaki ulusal uzlaşma” da hayati önemi olan sorunumuzdur.

Tarım ve hayvancılıkta geliştirilen politikaların, alınan kararların, sahadaki uygulamaların başarılı olmasının bir başka etkeni  “eğilimlerin olası fırsat ve tehlikelerinin” dikkate alınmasıdır. Önümüze gelen bir köşe yazısı, rapor, plan ve proje, eğilimleri dikkate almıyorsa, kulaklara hoş gelen sözler duyabilirsiniz ama geleceğinizi güven altına almaya katkısı olan bilgi ve fikir sahibi olmanız zordur.

Kovid-19 salgınından  sonra  ülkemizde tarım ve hayvancılık sektörünün   ileriye ve geriye bağlantılarını dikkate almadan bir  gıda ve tarımsal alana yatırım yapmamamasının gereklerini paylaşacağız..  Sektörün ciddi yatırımları ihtiyacı olduğu tartışılamaz gerçektir. Yatırım yaparken,  “yeni normal” koşullarının varsayımlarını dikkate alan zihni modellerle ilerlenirse, geçmişten bugüne yapılan hatalara bir yenisini daha eklememiş oluruz. Koşullar uygun olursa 18 Hazırın 2020 günkü yazımızda da  sektörde  yeni yapılanmasının nasıl olması gerektiğini sorgulayacağız.

Editör: TE Bilisim