Tarım ve Hayvancılık, insanoğlunun yaşamasının gerek şartıdır. Gıda ve beslenme güveni olmaksızın, ne canımızı koruyabilir, ne aklımıza sahip çıkabilir, ne malımızı saklayabilir, ne neslimizi sürdürebilir ne de kültürümüzü yaşayabiliriz. İnsanların var olabilmesinin gerek şartı olan gıda güvencesi sağlamayı, toplulukların günlük çıkarlarını yansıtan “megafon gazeteciliği” yaparak başaramayız. Kök nedenlere inmeli, dip dalgaları erken uyarı anlayışıyla kavramalıyız.

Küresel gelişmeleri yakından izleme sorumluluğumuz kadar kendi elimizin menzili altında olan kaynakları da net bilgilerle kavramamız gerekir.  Tarım ve Hayvancılıkla ilgili düşündüklerimi sürekli gündeme taşıyorum.  Ülkenin gerçek anlamda “bekası” olan gıda güvencesi sağlamayı enine boyuna sorgulamazsak, sorumluluklarımızı nasıl yerine getirmiş olabiliriz?

Sorunu bütün yönleriyle ele alarak, net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma ilkesini hayata taşıma konusunda işbirliği yapmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yazdıklarımı virgülüne kadar eleştirmenizin düşünce dünyamı zenginleştireceğini içtenlikle belirtiyorum.

Haziran 18, ‘20

VI

Tarım ve Hayvancılıkta Milli Politika İhtiyacı

Önerilere, önyargılı yaklaşmadan, yanlışlarımızla yüzleşme özgüveniyle, önerilenleri küçümseyip burun kıvırmadan alıcı bir ruhla yaklaşmalıyız. Size tarım ve hayvancılıkla ilgili, virgülü bile sorgulamaya açık öneriler sunacağım:

1          Tarım ve hayvancılık bir ülkenin kalkınmasında “gerek şart mıdır, yeter şart mı?”.

Tarım ve hayvancılık varlıklı olmak için midir, var olmak için mi?” sorularının yanıtlanması bir ulusal uzlaşının ilk adımı olmalıdır. Bu iki sorunun yanıtını zihinlerimizde netleştiremezsek, doğru varsayımlar üzerine kurulu bir zihni modeller oluşturamaz, bizi hedeflerimize taşıyan çözümler üretemeyiz.

2          Toprakların “özel mülkiyeti” konusundaki algıların sorgulanması ikinci adım olmalı. Bugün kırsal kesimde rekabet edebilir ölçekte, rekabet edebilir teknolojik donanımlı, rekabet edebilir yönetişimle yönlendirilen tarımsal işletmeler kurmamız gerekiyor.  İster toprağını sat, ister ortak ol istersen kiraya ver formülü ile proje geliştirmek isteseniz, gelenek taassubunun kalın duvarlarına çarpıyorsunuz. Çok sayıda girişim “mülkiyet önyargısı” nedeniyle optimum ölçekte tarımsal işletme oluşturmanın önünü tıkamaktadır; sahayı bilen herkes bunun farkındadır.

3          Elinin menzili altındaki değerleri refah üretimine dönüştüremeyen toplumlar, dışardan gelecek kaynakları da çarçur ediyor. Elimizin menzilindeki en önemli değirmimiz topraklarımızdır. “Topraktan geçinmeyen, toprakla ilgili bakım işlemlerini yapma sorumluluğu taşımayan mülk sahipliğinin yarattığı olumsuz dışsallıkların fayda ve maliyet analizini” yapmadan tarım ve hayvancılıkla ilgili politikalar üretmek ve uygulamak çok zor.

4          Özel mülkiyeti koruyarak “toprak kullanımına” ilişkin düzenlemelerin yapılması ivedi sorunlarımızdan biri. Bugüne kadar uygulanan “toplulaştırma”  konusunu açık ortamlarda, çoklu katılımla sorgulamalıyız. Geçmiş uygulamaların başarılı ve başarısız yönlerini netleştirmek, aynı yanlışları tekrarlamamızı engeller.

5          Bizim önerimiz “Hizmette Birleşme Yasası”   çıkarılmalıdır. Bu konuda, iktidar ve muhalefet, sivil toplum örgütleri yöneticileri, medya ve diğer ilgili çevrelerin katılımcı ve kapsayıcı bir anlayışla tartışması gerçek beka sorunudur. Yasa, başka ülkelerin deneyimlerini dikkate aldığı gibi, çağımızın “ileri bağlantı, sınırsız iletişim ve küresel işbirlikleri” potansiyellerini de gözetmedir. Ayrıca yeni bir bilim metodu olarak gelişen “bağlantısal bütünlük” ilkesi de dikkate alınmalıdır. O zaman, nerede büyük ölçekli işletmeler, nerede  “küçük aile işletmelerine” ihtiyaç olduğunu da iyi kavrarız. Çağımız işletme yapılarını belirleyen, “ büyük ölçek işyerinin küresel erişebilirliği ile küçük ve orta ölçek yapının esneklik ve hızını” birlikte değerlendiren çözümler üretebiliriz.

6          Çıkarılacak yasa öncesinde, topraktan geçinmeyen, toprağını işlemeyen, bakımsızlık nedeniyle komşuda toprağını işleyene de zarar veren bugünkü durumu engellemelidir. Toprakla bağını koparanlar ile “destekleme sistemi etkileşimi”  hazırlık aşamasında alabildiğine sorgulanmalıdır. 

5          Ürün çeşitleri ise  “Tarım ve Hayvancılık Uzun Dönemli Dayanıklılık Artırma Stratejisi”  bağlamında belirlenmeli, geribildirimlerle alınan sonuçların verdiği değerler dikkate alınarak, en az 5 yıllık programlar ortaya konmalıdır

7          Rekabet edebilir ölçekteki işletmelerde her türlü çalışmayı “gözetim ve denetim şekli” açıkça tanımlanmış örgütlenmeyle değerlendirmenin önü açılmalıdır. İtalya, İspanya, Fransa ve başka ülkelerin uygulamaları da dikkate alınarak, mülkiyet sahibi ve toprak işletmecilerinin çıkarlarını dengeleyen kurallar konmalıdır.

Editör: TE Bilisim