6 saatte fazlası var.

Ama yılı 365 gün olarak tanımlıyoruz.

Bu yüzden de her 4 yılda bir Şubat ayı “28” değil, “29” olarak kabul edilir.

Yılın 52 haftası var.

12’de ay bulunur. Kimi 30, kimi 31 gündür. Ama, Şubat 28’dir ve 4 yılda bir de 29 olur.

Bir yılın 4 de mevsimi var.

**

Yılın hemen her günü, önemli bir güne isabet ediyor:

Gazeteciler, doktorlar, hemşireler, ebeler, eczacılar, avukatlar, tiyatrolar, çiftçiler, mimarlar, madenciler günü var.

Sevgililer günü var.

Anneler, babalar var, kadınlar, aile, çocuk günü var.

Cüzzam, sağlık, sigarasız, hayvan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, AIDS günü var.

Etik, gümrük, tüketici, sağlık, istatistik, çevre, nüfus, konut, gıda, tasarruf, şehircilik, afet eğitimi hazırlık günü var.

Irk ayrımı ile mücadele, NATO, uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığı ile mücadele, barış, UNESCO günü var.

Su, meteoroloji günü var.

Özürlüler günü var.

Var oğlu var…

Ama 365 gün 6 saat süren yılın içindeki günlerde İsmail, Fiskeci, Adem günü yok.

**

Tabi bir de güne sığmayan haftalar var:

Veremle savaş eğitimi, enerji tasarrufu, vergi, girişimcilik, deprem haftaları…

Bilim ve teknoloji, tüketiciyi koruma, yaşlılara saygı haftaları…

Orman, Kütüphaneler, kanserle savaş haftası, sağlık ve sosyal güvenlik, turizm, dünya kitap günü ve kütüphaneler, karayolu güvenliği ve trafik, trafik ve ilk yardım haftaları…

İş Güvenliği, Engelliler, Hemşireler, Vakıflar, Müzeler, gençlik haftaları mevcut takvimlerde…

Çevre Koruma, ilköğretim, yangından korunma (itfaiyecilik), demiryolu, camiiler bulunuyor…

Ahilik kültür, standartlar, Kızılay, lösemili çocuklar, organ bağışı ve nakli, Çocuk Kitapları haftaları…

Ağız ve diş sağlığı, vakıf, insan hakları ve demokrasi, tutum yatırım ve Türk malları haftaları…

Say sayabildiğin kadar.

Ama yıllık 52 hafta süren takvimin içinde Sibel, Neşe, Fatma haftası da yok.

**

Her gün siyaset konuşuyoruz, sporla laflıyoruz da bunlarla ilgili gün yok…

Dedikodudan kendimizi alamıyoruz ama bu konuyla bir hafta yok…

Şimdi siz yılın bir gününde annenizi, babanızı, çocuğunuzu, sevgilinizi anacaksınız diğer günler görmezden mi geleceksiniz?

Yılın bir gününde doktorunuzu, öğretmeninizi, hemşirenizi anacaksınız, diğer günlerde ‘bana ne ya’ mı diyeceksiniz?

Siz şimdi yılın her günü, günün her saati Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ali, Veli, Ayşe, Fatma, Elif, Hatice’yi anacaksınız ama diğer günlerde ‘geç ordan mı?’ olacaklar?

Saydığımız ismi olan günleri yaşamadığımız an mı var?

Sağınıza dönseniz yaşlılar, solunuza dönseniz engelliler yok mu?

**

Peki ‘ne mi yapalım?’

Bilmiyorum.

Ama bir gün gelecek benim, senin, onun, bizim, sizin, onların için de şunu diyecekler: Veladdalin amin…

- - - -