Yazar Dursaliye Şahan ile…

1. Kısaca kendinizi anlatır mısınız?

Bu soru bana hep çok sıkıcı gelmiştir. Uzun uzun anlatmasını da zaten sevmem. Son 22 yıllık halimden bahsedeyim. İki çocuklu bir anne. Yurt dışında yaşayan, yedi öykü kitabı, üç romanı, bir karikatür kitabı, iki çocuk hikayesi yayımlanmış bir yazar. 

2. Ne zamandır yazıyorsunuz?

Neredeyse kendimi anımsayabildiğim tarihten bu yana diyebilirim. Okuma yazma öğrendiğim günlerde, Ali topu at cümlesinin yanına kendi cümlelerimi de ilave etmeye çalışıyordum öğretmen defterimde görünce çok şaşırmıştı.

3. Yazmanızda en büyük etken nedir?

Fark ettiğim belirgin bir etken yok. Sevmekle ilgili diyebilirim. Öykü yazmak hoşuma gidiyor ve iyi öykü yazdığımı düşünüyorum. Örneğin karikatürü de çok severim, denemişliğim de oldu ama espriler ne kadar iyiyse çizgilerim de o kadar ters orantılı yani kötüydü. Roman öykülerden sonra başladı. Dördüncü romanım bitmek üzere. Beşinci romanımın kurgusunu henüz oturtamadım. Yazdıklarım önce yüreğimde filizlenir aklıma yatarsa kurgusunu kafamda dolaştırırım. Labirent gibi bir şey aslında.

4. Yazarken çektiğiniz en büyük zorluk nedir peki?

Zorluk çekmiyorum. Yürümeyi seviyorsanız, dağa tırmanmak sizi yorabilir ama zor gelmez. Zor olan sevmediğiniz ve bilmediğiniz bir işi yapmak. Örneğin beşinci romanım Osmanlı dönemine ait bir hikaye. Mekan, kurgu ve folklorik özellikleri döneme bağımlı olduğu için araştırmak zorundasınız. Bağımsız olmamak zor yani.

5. Eserleriniz daha çok hangi yaş gruplarına hitap ediyor?

Genelde yetişkinler için yazıyorum. Öykülerim ve romanlarım en azından 15 yaş üzeri okuyucuya hitap ediyor diye düşünüyorum ama çocuklar için yazdığım öyküler, masallar ve hikayeler de var.

6. Yazarken ilham aldığınız şey nedir? Bir kişi olabilir bir nesne olabilir. O ilham periniz size ne olunca geliyor?

Öyle bir reçete yok aslında. Belleğinizden süzülenleri siz de fark etmiyorsunuz. Çöp kutusunu karıştıran küçük bir çocuk ortalama her insanın yüreğini az ya da çok kabartır. O yüreğe atılan çentikler sanatçılarda ete kemiğe bürünür.  Bunu çoğu zaman yazar da fark edemez. Dolmuşta giderken radyoda yükselen bir türküyle o çentiklerden biri buluşup kalemin ucundan akabilir. Ya da bir tuale binlerce renk tonuyla da o unuttum sandığınız çöp kutusunu bütün dünyaya, gelecek kuşaklara gösterebilir. Sanatın büyülü yanı bu. Çünkü evrenin ruhu sanat. Sanatçı da o ruhun sözcülüğünü yapan bir aracı. İlham perisi dedikleri de laf olsun diye anlatılan bir hikaye.

7. Beğendiğiniz ve kitaplarını okuduğunuz bir yazar var mı?

Olmaz mı? Çok yazar var. Adettendir hep tanınmış yazarlar söylenir. Bunu biraz kırmış olalım. Süreyya Köle, Nilgün Çelik, Muhsin Boz, Hatice Dökmen, Handan Ünlü Haktanır, Zeynep Alanç, Gülsüm Öz ve daha onlarcasını sayabileceğim iyi öykücülerimiz var. Bir de hayatında bir kez bile öykü yazmamış öykücüler var. Anlatırlar. Öyle anlatırlar ki, “Bu yazar olsaydı kim bilir kaç yazar nal toplardı” dersiniz.

8. Peki yazarlarla görüşme imkânınız oldu mu? Bir araya geldiniz mi hiç?

Elbette. Oldu, oluyor.

9. Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?

Özel bir yöntemim yok. Aklıma uzun süre takılan konu kendini yazdırıyor diyelim.

10. Peki son olarak Buradan okurlarınıza seslenmek isteseniz ne derdiniz?

Hepsini çok seviyorum.


Editör: TE Bilisim