Yazar Eyüp Hayta ile

1.Kısaca kendinizi anlatır mısınız?

Öncelikle röportajınız için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

Fakir ve yoksul bir ailenin 9 kardeşinden biriyim. Bizler yokluk nedir çok iyi bilen insanlarız. Anadolu’nun en ücra köylerinde yetişen bir köylü çocuğu, genciyiz hamdolsun. Hayvanları otlatırken elinde kitap okuyan, verilen ödevlere çalışan çocuk olarak büyüdük. Okul sonrası anneme ev işlerinde yardım ederdim. Odun kırar, ekmek için komşuların tarlasında çalışırdık. Bu yokluklar içinde yetiştim. Okumayı düşünmüyordum, yani  para yoktu. Ama Şehit olan canım abim Tufan Büyükahraz’ın vasiyeti vardı. İçlerinde benim zeki olduğum için okuyup annemin yaşamını kolaylaştırmak, mutlu etmek, aileme faydam olmaktı. Bu sevda ile durmadan ders çalıştım ve sonunda kutsal mesleğim olan Türkçe öğretmenliğini Adana’da yapmaktayım. Kır yaşamını, papatyayı, gelinciği, tavşanı, kuşları, fidan dikip yetiştirmeyi çok severim. Doğal hayatı yeşilliği ile sever, balık tutmayı, yürüyüş yapmayı, bisiklet sürmeyi, kitap okumayı severim.

2.Ne kadar zamandır yazıyorsunuz?

Küçüklüğümden beri okumayı çok severim. Okudukça hayat daha iyi görmeye insanları daha yakından tanımaya başladım. Ama ne kadar okursak okuyalım insanı bırakın insan kendisini bile tam olarak ömrü boyunca tanıyamıyormuş. O nedenle olsa gerek okudukça insanların yapmacık gülen yüzlerinin arkasındaki iki yüzlülüğü görmek, menfat dünyasına dönen yaşam tarzların gördükçe yazmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak etmişimdir. İnsanların birçoğunda gördüklerimi tertemiz olan kırlardaki papatyalara, gelinciklere anlatmak istedim. Hayatta sadece onlar samimi geliyordu. Üniversite yıllarında iki şair hocam vardı. Danışman olan Latife Kılıç hocam bir anne gibi bana cesaret verdi. Yazıl ve Sözlü anlatım dersinde hocamız bir kompozisyon ödevi vermişti. Sınıfımız içinde en çok benimkini beğenmişti ve orada beni alkışlattı ve benim sürekli bir şeyler yazmamı istedi. Benim şair olan hocalarım da ilerde bir yazar olabileceğimden sürekli söz etmeye başladılar. İlk defa bir aşk nedeniyle şiir yazdım ve çok beğenilmesi üzerine sürekli bir şiir yazmaya başladım. Derken hikayeler de yazmaya başladım bir süre sonra. İnsan çetin ve çok güzel memleketini ve bu güzellikleri de anlatmak istiyordu. İçime kapanık ve utangaç biriyim. O yüzden insanların gülcükleri arkasındaki buz dağını sonunda yazarak anlatmaya başlamak ban mutluluk veriyordu. Gezmeyi seven biri olarak macerayı, serüveni sevmemizden olacak ki biraz da çilekeş Anadolu ve çilekeş Anadolu insanı et kemik olmuş bizler de bu ayrılmaz bütünü şiir kitabı, daha sonra macera tarzında hikâye kitabı ve sonrasında fantastik roman yazmam takip etti.

3.Yazmanızda en büyük etken nedir?

Teşekkür ederim. Hepimizin bildiği gibi insan ölür ad kalır, misali güzel ülkeme ve değerli insanlarımıza faydalı olabilmek, elimizi küçük de olsa taşın altına koymak gerekirdi. İnsanlarımızın dertleriyle dertlenmek, sevinçleriyle sevinmek, Anadolu insanı olarak aynı keder ve kıvançta yoğrulmuş bireyler olarak her tema, her konudan paylaştıkça insanlığımızdan bir haber olup insanlığa bir topraktan yeşeren küçük bir filiz olmak kadar mutlu edecek bir şey olamazdı. Kıyamet koparken bile olsa bir fidan dikmemizi öneren Efendimiz (S.A.S.) ümmeti olarak toprağa bir tohum da ben atamadan duramazdım. O tohum bir koca dağın tepesini olmasa da eteklerini yemyeşil bir dünyaya çevirecekti. Bu düşüncelerle; ülkemizde bilim adamı sayısı günümüzde çok olmaması ve neden Ali Kuşçular, İbni Sinalar, Biruniler, El-Cezeriler yetişmesin diye güzel ülkemin insanların bilime, astronot olmaya teşvik etmek amacıyla bilimkurgu ve macera tarzındaki çocuk kitabım da yazdım. Şiir kitabımı ise şehit olan canım Tufan abim ve anneme ithaf en yazdığım ve isimlerini, resimleri koydurarak adlarının yaşatılmasına çalıştım.

4. Yazarken çektiğiniz en büyük zorluk nedir peki?

Teşekkür ederim.

Hepimiz biliriz ki tohumun topraktan hayata merhaba diyebilmesi için o uzun süre kuluçkada geçen dönemin en zor günleri bir yağmurun gelmesini beklemek ve hepimizin içini ısıtan güneşin yüzünü gülüp sıcaklığı ile şefkatini insanlığın ve evrenin üzerine doğup bir ağ gibi kuşatmasıdır.

Aynen ben de bu süreci geçirdim ve bilgisayarım yoktu. Akıllı telefonum da yoktu. Önce deftere yazdıklarımı bir idare edecek kadar akıllı telefona kaydetmeye başladım. Sonrasında akıllı telefondan yazmaya devam ettim. Bu süreç saatlerce geceleri masa başında geçerdi. Bazen yolda motorla giderken bile aniden yazma duyguları gelip de yazdıklarım bile oldu. Filizlenmenin son aşaması ise bu yazdıklarını kitap haline getirip yayınlamak için açıkçası para gerekiyordu. Öğretmen olarak atandıktan sonra hamdolsun bu zor süreçler de kalmayıp artık yıllarca kuluçkada olan duyguları yayın evleri tarafından yayınlanmaya başlamıştı.

5. Kitabınız daha çok hangi yaş gruplarında ilgi çekiyor?

Çocuk kitaplarımdan macera tarzında olanlardan “Gizemli Yolculuk ve Küçük Kaşif’in Maceraları” 09 ve 16 yaş arasının severek okuyabileceği hikaye kitaplarımdır. “Yıldızlarda Asılı Kaldı Uçurtmam” adlı şiir kitabımda her temadan şiirler olup 13 yaş sonrası her insanımızın severek okuyabileceği bir kitap. “Dünyanın Sonu, Dönüşüm” adlı fantastik romanım ise gençler ve yetişkinler için yazdığım eserimdir.

6. Yazarken ilham aldığınız şey nedir? Bir kişi olabilir bir nesne olabilir. O ilham periniz size ne olunca geliyor?

İlham aldığımız şey, yaşamın size yaşattıkları ve dünyada olup bitenler dolu duygu yüklü gelincik misali yaşama göz kırmak. Her insan aşık olmuştur. Gelincik tüm güzelliği ile, saflığı ile çevresine gülücükler saçmak istemez mi? Ben bugün boynumu bükeyim diyebilir mi? O gün güneş sıcaklığı ile sarmışsa sıcak duygular yanaklarındaki buselerde parlayan bir ışık demeti gibi birden bir duygu ağırlığının çökmesi ile kağıda akmaya başlar, eğer o gün güneş ısıtamadıysa içinizi o zaman da soğuk sular sahifeleri havuz misali doldurur.

7. Beğendiğiniz ve kitaplarını okuduğunuz bir yazar var mı?

Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Ömer Seyfettin, Mehmet Akif Ersoy ve Gülten Dayıoğlu, İlber Ortaylı, Ahmet Arif gibi kıymetli şair ve yazar büyüklerimi çok severim. Ahmet Arif ve İlber Ortaylı hocamın kitapların okurum. Türk dili ile ilgili çalışmaları, Divanı Lügatüt Türkü ve makaleleri de çokça okurum.

8. Peki yazarlarla görüşme imkânınız oldu mu? Bir araya geldiniz mi hiç?

TÜYAP kitap fuarlarında birçok kıymetli yazarlarımızla tanışmak kısmet oldu. Ben çoğunu tanımıyordum ve imza günüm olduğunu çevremdekilerden merak edip tanışmak isteyen saygıdeğer büyüklerimden: Memleketim halk ozanlarından Dursun Aşık Feymani, Yavuz Bahadıroğlu, A. Haldun Terzioğlu gibi kalemaşılarımla kitaplarımız hakkında söyleşilerimiz oldu. Benim yazdığım bilimkurgu ve fantastik tarzında ülkemizde çok nadir yazan kişiler olduğunu söylemeleri beni bu yönde takdir etmeleri çok mutlu etmişti. Bu kitaplarımın sayesinde değerli Aytül Akal hocamla da sosyal medyada tanışmak vesile oldu.

9. Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?

Bazen kendiliğinden beliriyor. Hiç planlamıyoruz. Bazen kış gününün yağmurlu ve soğuk gününde içerde pencereye oturup sıcak çayınızı içirek dışarı gözlemleyip dünyadan bir süre koparsınız ya yazmak da bazen böyle geliverir konusu da o andır. Bazen de ülkemizde daha önce dediğim gibi astronot yetişmesi için, bazen de ülkemizde gençlerimizin en çok ihtiyaç duyduğu eksiklik nelerse o ihtiyaçlarını gidermek için konuları belirleriz. Yazdıklarımız hep kurmacan ibarettir.

10. Peki son olarak buradan okurlarınıza seslenmek isteseniz ne derdiniz?

Teşekkür ederim.

Saygıdeğer sevgili okurlarım,

Hayatta hiçbir şeyi ertelemeyin. Hiç kimseyi üzmeyin. Hayatı doya doya yaşamaya çalışın. Kitaplar size hayatı bizzat yaşatır. Birçok kişi ve hayatlarla tanışırsınız. Yaşamınızda ömrünüz boyunca tek yaşamınız olacaktır ama kitaplarla her bir kitap sizlere birçok yeni yaşamlarla tanıştıracaktır. Yaşamınız daha anlamlı olsun istiyorsanız çok sayda kitap okuyun ve araştırın derim. Doğayı sevin, güneş her gün bize yeni ışığı ile gecemize doğan ay gibi kendi karanlığınızdan kurtarıp yolunuzu daha güvenilir hale getirir. Küçük düşünmeyin. Her zaman büyük düşünün, büyük hayaller kurun. Küçük düşler küçük başarılar getirir unutmayalım. Dağın zirvesine ulaşmak istiyorsak dağın yamaçlarını değil üstündeki bulut olmayı hayal edin. Küçük düşünürseniz belki yamaçlarda kayan kum misali vadilerde olabiliriz. Vadiyi değil göklerde bulut misali uçmalıyız.

Sağlıcakla kalın.

Okurlarıma duygularımı dile getirmeme vesile olan sizlere çok teşekkür ederim.  Sizin gibi çalışkan insanlarla tanışmak onurdur. Saygılar sunarım.

Editör: TE Bilisim