1.Kısaca kendinizi anlatır mısınız?

Gamze: İnsana kendini tanıt deyince, bir durup düşünüyor. İç içe geçmiş bir sürü sen var aslında. En iyisi en dış katmandan bahsedeyim. 1987 yılında, Bursa’da doğdum. Memur bir ailenin çocuğuyum. Tüm memur ailelerin çocukları gibi ben de ailemle birlikte bir çok şehir gezdim. Çok ufaktım ama Anadolu’nun farklı bölgelerindeki o samimi, iyi insanları hala unutamam. Komşu evine çat kapı gidebildiğin, yemeğini paylaştığın, kapın açık uyuyabildiğin zamanlardı. O zaman tanıştığım farklı coğrafyalardaki o insanların bugün yazdıklarıma katkısı olduğunu hissedebiliyorum. Ayrıca, çocukluğu sokaklarda oynayarak, kir pas içinde geçmiş biri olarak kendimi şanslı sayıyorum. Ailemin emekliliğinden sonra, Kütahya’ya yerleştik. Kütahya Anadolu Öğretmen Lisesi’ne devam ederken, küçük şehirde yaşamanın getirdiği tüm avantajları kullandım. Okula yürüyerek gitmek, öğle aralarında eve gelmek, geniş bahçesi olan az katlı apartmanlar, bisiklete güvenle binebileceğiniz sakin sokaklar... 2010 yılında Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliğinden mezun olur olmaz çalışma hayatına başladım. Yazarlığın yanında mühendisliği de severek devam ettiriyorum. Son iki senedir eşimle benim işlerimizden dolayı, yılın belli zamanları Londra’da yaşıyoruz.

2.Ne kadar zamandır yazıyorsunuz?

Gamze: Yazmaya başlamak benim için çocukluk yıllarına dayanıyor. Yazarlığa önce kafamda hikayeler yazarak başladım desem yalan olmaz. Çok hayal kuran bir çocuktum. Geceleri hayal kurmadan uyuyamaz, gündüzleri de o hayalleri kaldığı yerden devam ettirirdim. Ertesi gün yeni bir hikaye, yeni bir hayal… Sanırım çok da değişmedim. Sonra, bu hayallerimi ve hislerimi ilk olarak ortaokuldaki Türkçe Öğretmeni’m sayesinde kağıda dökmeye başladım. Bana aklınıza gelebilecek her türde denemeler yazdırıp yarışmalara gönderiyordu. Masallar, şiirler, hikayeler… Yazma konusunda kendime güvenmemi sağlayan ve bir gün kendi kitaplarımı bastırma hayalini bana kurduran, odur. İlk başlarda, beni tüm edebiyat yarışmalarına girmem için zorlamasına biraz bozulsam da, sonradan aslında bana ne büyük bir iyilik yaptığını anladım.

Yaklaşık son beş senedir de, yayınevleriyle birlikte çalışıp profesyonel olarak yazarlık yapıyorum. “Dedemin Ayçiçeği Tarlası” romanımla 2016 yılında aldığım Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Ödülü de bana yeni kapılar açtı.

 3. Yazmanızdaki en büyük etken nedir?

Gamze: Paylaşmayı istemek. Kendimi bildim bileli anlatmayı çok sevdim. O gün yaşadığım sıradan bir olayı bile arkadaşıma bir saat boyunca tüm detaylarıyla anlatabilirim. Yaşadığım güzel anları, hissettiğim duyguları, sevdiklerimi, sevmediklerimi, tecrübelerimi… Tüm bunları başkalarıyla paylaşmak sizi büyütüyor. Olaylara dışarıdan bakmanızı, bazı noktaları daha iyi idrak etmenizi sağlıyor. Yazmak da benim için ‘paylaşmak’ demek. Ben yazdıkça, paylaştıkça büyüyorum.

Bunun dışında, sanırım biraz da kendimi tamamlanmış hissetmek için yazıyorum. İnsan belli bir yaşa geldiğinde, kendine şunu sormaya başlıyor: “Benim ülkeme, insanlara gerçekten bir yararım var mı?” Sonra, katma değeri olan, sizi tatmin eden somut bir şeyler yapmak istediğinizi fark ediyorsunuz. Gelecek nesiller için yazmak ve bir nebze de olsa onlara bir faydam olduğunu düşünmek bana çok iyi geliyor.

4. Yazarken çektiğiniz en büyük zorluk nedir peki?

Gamze: Yazma aşamasına gelene kadar kafamın içinde, tıpkı bir oyun hamuruyla oynar gibi hikayemle oynuyorum. Onu tekrar tekrar bozup yeniden şekillendiriyorum. Ta ki, tam anlamıyla içime sinene kadar. Ancak, bundan sonra yazmaya geçebiliyorum. Ama bu şekillendirme sürecinin bazen çok uzaması yorucu olabiliyor. 

5. Kitabınız daha çok hangi yaş gruplarında ilgi çekiyor?

Gamze: Okul öncesi, 7-12 yaş ve +12 yaş için de kitaplar yazıyorum. Yazdığınız her farklı yaş grubu sizi bambaşka açılardan geliştiriyor. Çünkü, bu yaş gruplarının hepsinde dinamikler birbirinden farklı. Hem kendimi bu anlamda geliştirmeyi önemsediğim hem de bir çocuğun büyüme serüveninin tamamında kitaplarımla yanında olmayı arzu ettiğim için tüm yaş gruplarına yazıyorum.

6. Yazarken ilham aldığınız şey nedir? Bir kişi olabilir bir nesne olabilir. O ilham periniz size ne olunca geliyor?

Gamze: İlham size biriyle sohbet ederken, sokak müzisyenlerini dinlerken veya deniz kenarında çay içerken gelebilir. Bu yüzden, çat kapı gelebilen bu misafiriniz için her an hazırlıklı olmalısınız. Ben çantamda her zaman ufak bir not defteri taşıyorum. Aklıma bir fikir geldiğinde, unutmadan hemen bu deftere not ediyorum. Genelde ‘bugün ne yazsam?’ diye masa başında karar veren bir yazar değilim. Fikirlerin karşıma hayatın içinde çıkmasını seviyorum. Yaptığım uzun yürüyüşlerim sırasında; duyduğum, gördüğüm, kokladığım herhangi bir şey bana ilham verebiliyor. 

7. Beğendiğiniz ve kitaplarını okuduğunuz bir yazar var mı?

Gamze: Hem Türk hem de Dünya Edebiyatı’nda beğendiğim bir çok yazar var. Birini seçmek zor. Türk Edebiyatı’nda Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Sait Faik Abasıyanık ve Aziz Nesin’in eserlerinin benim için yeri ayrıdır mesela. Dünya Edebiyatı’nda Rus ve İngiliz Edebiyatı’na daha meraklı olduğumu söyleyebilirim. Charles Dickens, Virginia Woolf, George Orwell, Tolstoy, Anton Çehov, Dostoyevski en sık okuduğum yazarlar arasındadır. Ayrıca, seneler önce okuduğum dünya klasiklerini de fırsat buldukça yeniden okumaya çalışıyorum.

8. Peki yazarlarla görüşme imkânınız oldu mu? Bir araya geldiniz mi hiç?

Gamze: Yayınevlerinin düzenlediği etkinliklerde, imza günlerinde ve her yıl düzenlenen kitap fuarlarında diğer yazarlarla görüşüp konuşma imkanımız oluyor. Bu tür etkinlikleri, aynı amaç ve hislerle yazan çocuk kitabı yazarlarını buluşturup birbirleriyle fikir alışverişi yapmalarını sağladığı için çok kıymetli buluyorum. Ayrıca, bu yola ilk çıktığımda, bana samimiyetle kucak açan ve tavsiyeleriyle beni ileriye taşıyan bir çok yazar arkadaşım oldu. Onlarla da hayat telaşesi içinde olabildiğince görüşüp haberleşmeye çalışıyorum.

9. Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?

Gamze: Konu seçiminde beni güncel olaylar çok etkiliyor diyebilirim. Yaşadığımız çevresel olaylar, yeni üretilen bir icat, bilimsel bir çalışma, uzayla ilgili gelişmeler, konusuyla ödül almış bir film çocuklara anlatmak istediğim bir hikayenin içinde kendine yer bulabiliyor. Örneğin; yazdığım “Bir de onlardan dinleyin” çevreci serisinde küresel ısınma, soyu tükenmekte olan hayvanlar, çevre kirliliği gibi sorunları işledim. Kitap yazarken çocukların eğlenceli zaman geçirmesini sağlamak ve onlara okumayı sevdirmek dışında, didaktikliğe kaçmadan onların belli kazanımlar edinmesini de önemsiyorum. Bu yüzden, ülkemizde ve dünyada neler olduğunu takip etmek benim için önemlidir. Bunun yanında, bazı değerlerimizin kaybolmaya başladığını ve yeni nesillere yeterince aktaramadığımızı görmek beni üzüyor. O yüzden, kitaplarımın bir kısmında da eski değerlerimize, kültürümüze atıflar var.

10. peki son olarak Buradan okurlarınıza seslenmek isteseniz ne derdiniz?

Gamze: Küçük yaşlarda okuma alışkanlığı geliştirmek ve çocuklara okumayı sevdirmek gerçekten çok önemli. Yurtdışında olduğum zamanlarda, metroda, parklarda, kafelerde kitap okuyan insanları görmek, maalesef ülkece bu konuda kat etmemiz gereken daha çok yol olduğunu bana gösterdi. Tıpkı düzenli spor yapmak gibi düzenli okumak da bence çocukken kazanılabilen bir disiplin. O nedenle, küçük okurlarıma tavsiyem, elbette ailelerinin de gözetiminde, kendi kitaplarını kendileri seçsinler. İlgi duydukları, onları heyecanlandıran konulardaki kitapları okusunlar. Ben çocukken, kitap okumayı nefes almak gibi bir ihtiyaç haline getiren kitaplarım oldu. Onları okumak için uykumdan, oyunumdan hatta yemek yemekten fedakarlık ettim. O kitaplar okumanın lezzetini almamı sağladılar. Elbette, ailelerin buna müsaade etmesi ve çocuklarını bu konuda yüreklendirmesi de çocukların özgüvenini geliştirecektir. Çocukların ayrı birer birey olduğunu unutmamak lazım. Çocukların kendi seçecekleri kitaplarla, ilgi alanlarını ve kişiliklerini keşfetmelerine izin vermek gerek.

Editör: TE Bilisim