Ameller niyetlere göredir düsturu ile amacım insanların pozitif düşünüp, hayata daha olumlu bakmalarını ve daha mutlu olmalarını sağlamak…

Sizlerin de desteğiyle daha fazla insanın hayatına dokunmak ve kısa zamanda milyon aboneye ulaşıp, yaptığım bu çalışmaları çok daha büyük bir kesime ulaştırmak…

Bu yüzden müşrikler bunu kendi aralarında, Peygamber Efendimizi kastederek kullanırlardı. Ancak bu Âyet-İ Kerîmenin inişi ile onların kendi aralarında bir sır ve parola olarak tuttukları bu kelime, mucizevi surette yüzlerine vurulmuş oldu. Böylece Allah Teâlâ, bu Âyet-İ Kerîmenin muhatabı durumundaki Âs bin Vâil’in “dünya-ahiret hayırlarının hepsinden nasibinin kesildiğini” haber vermiştir.

Benzer rivâyetler, Ebû Cehil, Ebû Leheb ve Ukbe bin Muayt hakkında da nakledilmiştir. Âyet-i kerîme, bunlardan birisi hakkında inmiş olabileceği gibi, onların söz, iftira ve hakaretlerine toplu bir cevap mâhiyetinde de inmiş olabilir. Bu rivâyetlerden farklı biri de şöyledir. İbn-i Abbas’tan (r.a.) nakledildiğine göre, Ka’b bin Eşref adında Medîneli bir Yahudi Mekke’ye gelince, Kureyşliler onu karşılamış ve:

“-Bizler sikâye (hacılara su dağıtan), Kâbe’nin hizmetini üstlenen kimseleriz. Sen de Medîne halkının efendisisin! Şimdi biz mi hayırlıyız, yoksa şu ebter mi kavminden daha hayırlı?” diye sormuşlar. O da:

“-Tabiî ki, siz onda daha hayırlısınız!” deyince; «Sana buğzeden yok mu, zürriyetsiz olan şüphesiz odur.» (el-Kevser, 3) ve «Şu kitaptan kendilerine biraz pay verilenlere bakmaz mısın? Bâtıl Tanrı’ya ve tâğûta ibadet ediyorlar.» (en-Nisâ, 51) âyet-i kerîmeleri inmiştir.”

EBTER NEDİR?

Ebter: Dil âlimlerinin söylediğine göre, “ebter”, oğlu olmayan erkekler ile kuyruğu olmayan hayvanlar hakkında kullanılır. Hayırdan izi kesilen her iş de ebterdir. (Be-te-ra) kesmek demektir. Bu kökten türetilen “el-inbitâr” kesilmek; “el-bâtir” keskin kılıç ve “el-ebter” de kuyruğu kesik mânâsına gelir.

Bu kelimenin kullanılışı ile ilgili şu izahlar yapılmıştır:

a- Hasan-ı Basrî (r.a.) müşriklerin bu sözleriyle, Peygamber Efendimiz’in gâyesine ulaşamadan kesilip biteceğini kastettiklerini söylemiştir.

b- Süddî ise, kelimenin sözlük anlamında, yani “kendisinin yerine geçecek kimse yok, erkek çocuğu öldü” mânâsında kullandıklarını ifade etmiştir.

c- “Yardımcısı, destekçisi yok!” mânâsında ebter demişlerdir ki, Allah Teâlâ onların sözlerinin yalan olduğunu ortaya koymuştur. Zira Peygamber Efendimiz’in en büyük yardımcısı ve dostu Allah, Cebrâil ve sâlih mü’minlerdir. Kâfirlerin ise, ne gerçek bir yardımcıları, ne de dünya ve âhirette hakiki dostları vardır.

Peygamber Efendimiz’e muhabbet, hürmet ve itaat, dinin bir emri olduğu gibi, O’na karşı buğz, düşmanlık ve hakaret de büyük bir nankörlük ve küfür sebebidir. Bir mü’minin gaflet ve cehâletle bile olsa, Peygamber Efendimiz’in mânevî şahsiyetini hedef alan yakışıksız cümleleri, en hafifinden, yapmış olduğu bütün amellerin boşa gitmesine sebep olacak kadar tehlikeli bir durumdur. O hâlde Peygamber Efendimiz’e karşı olan söz, hitap ve üslûbumuzda azamî titizlik göstermek mecburiyetindeyiz. Bu, keyfî bir mesele değil, îmanî bir vecibedir.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN NESLİ

Müminlerin, kâfir ve din düşmanların elinden ve dilinden meydana gelecek Peygamber Efendimize, O’nun âline, Ehl-i Beyt’ine ve ashabına yönelik bu nevi saldırı ve tacizlere karşı da uyanık olması gerekmektedir. Çünkü Peygamber Efendimizin manevi şahsiyeti ve sevdikleri, müminlere emanet edilmiştir.

Kâfirlerin düşünüp iddia ettiği gibi, Peygamber Efendimizin soyu kaybolup gitmemiş, Rabbimiz, O’nun soyundan gelen Ehl-i Beyt’e her devirde sevgi, saygı ve ihtiram gösteren toplulukları var etmiş ve bu insanlar eliyle Peygamber Efendimizin “soy açısından” da şerefi devam etmiştir. Bugün İslâm dünyasının çok farklı bölgelerinde on binlerce “seyyid” ve “şerif” bulunmakta ve ümmet-i Muhammed tarafından muhabbetle bağrına basılmaktadır.

Ayrıca Allah Teâlâ, Peygamber Efendimizi ve O’nun muazzez dinini; coğrafyanın bir köşesinde, tarihin bir döneminde bir an görülüp kaybolan bir serap misali yokluğa mahkûm kılmamış; aksine her gün yeni müminlerle güçlendirmiş ve asırlar boyu her türlü çekememezliğe ve düşmanlığa rağmen O’nun adını yüceltmiş; her türlü kir ve iftiradan temizlemiştir.

Diğer taraftan Peygamber Efendimiz, nübüvvet, vahiy ve şeriata mazhar olmuştur. O, kendisine indirilmiş kitabı da kıyamete kadar ilâhî koruma altında bulunan en son Peygamberdir. O’ndan sonra bir peygamber ve şeriat gelecek değildir.

Editör: TE Bilisim