Malum ya: Dünya ile birlikte ülkemiz de koronavirüs (kovid-19) virüsü etkisi altında!

Ülkemizde adeta olağanüstü bir durum izleniyor.

İlkokul, ortaokul, liseler tatil edildi, bir hafta.. Üniversiteler üç hafta tatil edildi. İlkokul, ortaokul ve liselerde ‘uzaktan eğitim’ başladı.

Birçok işyeri; berber, hamam, kaplıca gibi yerler geçici olarak kapatıldı.

Müminler için oldukça hassas bir konu olan cami ve mescit gibi yerlerde cemaatle namaza ara verildi. Cuma vaktinde ve kandil gününde camiler kapalı tutuldu.

Türk insanı için bir gurur vesilesi olan ‘asker uğurlama’ sınırlandırıldı.

Marketler de yeni çalışma düzeni getirildi.

Toplu taşıma araçlarında kapasitesinin yüzde 50’si yolcu alınabiliyor.

65 üstü yaş grubuna sokağa çıkma yasağı getirildi.

Piknik alanlarında mangal yakmak, açık alanlarda semaver kullanmak yasaklandı.

Tabii bütün bunlar, geçici oldu.

Salgın riski yok olduğunda yeniden başlayacağız hepsine…

Alınan kararlar, elbette toplumun yararı içindir.

Çocuk, genç, yaşlı herkes için yapılan ‘Evde Kal’ çağrısı da sokakları adeta boşalttı –ki, olması gereken de budur.-

**

65 yaş üstü için alınan sınırlandırma yasağının ardından sosyal medyaya yansıyan görüntüler, insan olarak içimizi karartıyor.

Yaşlıya saygısızlık adeta prim yapmaya başladı.

Annemize-babamıza, dedemize-ninemize, amcamıza-dayımıza, teyzemize-halamıza, ablamıza-ağabeyimize.

Kaynanamıza-kayınbabamıza.

Bizden büyük yengelerimize, bacanaklarımıza, görümlerimize.

Sair büyüklerimize…

Mahallemizdeki bizden büyük komşularımıza.

Hocalarımıza, öğretmenlerimize, ustalarımıza.

Vel hasıl tüm büyüklerimize saygı esastır. Mevlana ne diyor? “Sevgide serbesiyet, saygıda mecburiyet vardır.”

Devlet makamında oturanlara (ki, yaşları bizden de küçük olabilir)…

Siz liseye giderken hiç öğretmenden azar işittiniz mi, dayak yediniz mi?

Söyleyin, sesiniz çıktı mı?

Hep el-pençe divan durduk, saygı gösterdik.

Hemen hergün olmasa da, haftada bir, onbeşgünde bir, ayda bir, bayramda bir büyüklerimizi ziyaret ettik; hal hatır sorduk.

İnsanlığı böyle öğrendik.

Onların tecrübelerinden yararlanmak için, adeta diz çöküp oturduk dizlerinin dibine…

**

Şimdilerde özellikle toplu taşıma araçlarında dedemiz, babamız, amcamız, annemiz, teyzemiz yaşındaki insanlara yer vermez olduk.

Ne oldu bize?

Yaşlılarımıza sahip çıkmaz olduk, onlarla alay edenlere  adeta prim verir olduk.

Şimdi yaşlılara sokağa çıkma sınırlandırması gelince onlarla kafa bulur hale geldik, adeta!

Neden?

Bugün sen çocuksun, gençsin ama yarın (Allah ömür versin) yaşlanacaksınız.

Siz de bugün gençlerin yaşlılarla alay ettiği gibi, alay mı edeceksiniz?

Yazık bu gençliğe!

Ne olur titreyin ve kendinize gelin!

Polisin, jandarmanın, zabıtanın görevi midir yaşlıya hizmet etmek ve onların ihtiyacını karşılamak?

Ayıp… Eğer ‘ayıp’ın ne olduğunu biliyorsanız!