Prof. Dr. Sadık Ünay / İSTANBUL, AA
İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadık Ünay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti ve ikili ilişkilerde başlatılan "dengeli yakınlaşma" sürecini enerji, ticaret ve savunma boyutlarıyla AA Analiz için kaleme aldı.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti, gerek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Gazze meselesi ve diğer küresel-bölgesel sorun alanlarıyla ilgili verilen etkili mesajlar, gerekse Başkan Trump’la yapılan ikili ve çok taraflı görüşmeler bağlamında oldukça verimliydi. Özellikle Kasım 2019'daki son ziyaretin üzerinden tam altı yıl geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve heyetinin 25 Eylül’de gerçekleştirdikleri Beyaz Saray ziyareti, ikili ilişkilerde yeni bir "dengeli yakınlaşma" döneminin başlaması açısından milat niteliğindeydi.
Altını çizdiğimiz dengeli yakınlaşma süreci, Donald Trump’ın ilk Başkanlık döneminde yaşanan çeşitli krizler ve Joe Biden döneminde bölgesel konularda su yüzüne çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle mesafeli seyreden ikili ilişkilerin olumlu patikaya dönüşünü pekiştirdi. Türkiye’nin önemli bir NATO müttefiki ve yükselen güç olarak hem ABD-AB merkezli Atlantik ekseniyle hem de Rusya-Çin merkezli BRICS blokuyla kazan-kazan prensiplerine dayalı stratejik ilişkiler geliştirme iradesi, yaklaşık on yıllık iniş çıkışların ardından kritik dönüm noktasına ulaştı. Ankara’nın ulusal ve bölgesel güvenlik kaygıları nedeniyle gerek diplomatik gerekse ekonomik alanlarda genişletmeye özen gösterdiği politika özerkliği, uzun yıllar "eksen kayması" eleştirilerine hedef olduktan sonra küresel güçlerle eşitlikçi ilişkilerin temelini oluşturdu. Bu bağlamda Rusya ve Çin başta olmak üzere küresel sistemin yükselen güçleriyle enerji, dış ticaret ve modern altyapı yatırımları gibi alanlarda işbirliği geliştirilirken; ABD yönetimleriyle ulusal çıkarlara ve güvenlik kaygılarına saygılı bir yakınlaşmanın başlatılması önemli.
İkinci Başkanlık döneminde ABD’nin askeri güvenlik harcamalarını kısma, dış ticaret açıklarını kapatma, bölgesel aktörlere daha fazla alan açma gibi öncelikleri benimseyen Donald Trump için Türkiye gibi bölgesel güçlerle yakınlaşmak rasyonel bir tercih haline geldi. Ayrıca 25 Eylül’deki Beyaz Saray ziyaretinde Trump’ın genellikle asgari diplomatik nezaket kurallarını hafife alan tavırlarından uzak durması ve bir kamusal iletişim krizi çıkmamasına özen göstermesi, başlatılan sürece ne kadar önem verdiğini açıkça ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump, dengeli yakınlaşma iradelerinin kurumsallaşması ve çeşitli alanlarda somut yansımalarının görülmesi açısından önem taşıyan görüşmede tartışmalı dış politika ve bölgesel güvenlik konularına girmemeye özen gösterdi.
Enerji ve ticarette stratejik anlaşmalar
Uluslararası kamuoyuna verilen mesajlarda ikili ilişkilerin geliştirilmesinde lokomotif rolü oynayacak nükleer enerji ve LNG anlaşmaları, dış ticaret hacmini 100 milyar dolar hedefine yaklaştıracak adımlar, Türk Hava Yolları ile Boeing arasındaki uçak alımı anlaşması gibi sivil havacılık konuları ön plana çıkarıldı. Bu bağlamda nükleer enerji alanında uzun vadeli işbirliğinin altyapısını oluşturacak Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı’nın imzalanması önemli bir adımdı. Mersin Akkuyu’daki Nükleer Enerji Santrali’nin inşası bağlamında Rosatom üzerinden Rusya ile yürütülen süreç dikkate alındığında; önümüzdeki yıllarda inşası gündeme gelebilecek nükleer santrallerle ilgili finansal ve teknolojik işbirliği, teknik eğitim vb. süreçlerin ikili ilişkilerde yeni bir yakınlaşma patikası açacağı aşikar. Ayrıca Türkiye'nin petrol ve doğalgaz altyapısıyla ticaretinden sorumlu devlet kuruluşu BOTAŞ ile dünyanın önde gelen enerji gruplarından Mercuria arasında imzalanan LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) tedarik anlaşması da kritik önemde. 20 yıl boyunca toplamda yaklaşık 70 milyar metreküp ABD kaynaklı doğal gaz eşdeğeri LNG tedarikine imkân tanıyan bu anlaşma, Mercuria ile kurulacak ortaklık sayesinde BOTAŞ’ın küresel LNG sahnesinde önemli bir pozisyon elde etmesine de yardımcı olacak nitelikte.
2026-2045 yılları arasında BOTAŞ, her yıl yaklaşık 4 milyar metreküp doğal gaz eşdeğeri LNG'yi ağırlıklı olarak kış dönemlerinde farklı gazlaştırma terminallerinden teslim alacak. Ayrıca BOTAŞ ile ABD’li Woodside arasında 2030'dan itibaren 9 yıl süreyle yaklaşık 5,8 milyar metreküplük LNG'nin tedarik edilmesine dair uzun dönemli ön anlaşma imzalandı. Söz konusu anlaşmalar, Türkiye’nin enerji jeopolitiği bağlamında arz güvenliğini sağlarken Rusya’ya yönelik tek taraflı bağımlılığı hafifletme, ulusal enerji sepetini çeşitlendirme ve stratejik özerklik kararlılığını ortaya koydu. Başkan Trump diğer Avrupa ülkelerine yaptığı çağrıyı yineleyerek Rusya’dan doğal gaz ve petrol ithalatının azaltılması yönündeki talebini seslendirirken, LNG anlaşmasıyla bu yönde bir adım atılmış olmasından memnundu. Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından bakıldığında ise LNG anlaşması, mevcut boru hatlarının sağlayamadığı kaynak çeşitliliği ve fiyat esnekliği gibi avantajlar getirmesi nedeniyle basit bir enerji kontratının ötesinde, dış politikada esneklik kazandırma potansiyeliyle öne çıktı. Ayrıca son yıllarda büyük yatırım yapılan LNG depolama tesisleri sayesinde Orta Doğu ve Kafkaslar ile Avrupa arasında bir enerji üssü (hub) olma yönündeki iradenin hayata geçirilmesi noktasında olumlu karşılandı.
Savunma ve havacılıkta ileri adımlar
Bunun dışında bayrak taşıyıcı hava yolumuz Türk Hava Yolları, Airbus ve Boeing şirketleriyle yürüttüğü uçak tedarik programı kapsamında Boeing’den 50’si kesin sipariş, 25’i opsiyonlu olmak üzere toplam 75 adet B787, 100’ü kesin sipariş, 50’si opsiyonlu olmak üzere 150 B737 MAX uçağı satın alınacağını ilan etti. Söz konusu satın alma, motor üreticisi CFM International ile devam eden görüşmelerin başarıyla sonuçlanmasına bağlı olarak gerçekleşecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ziyareti ışığında oluşan olumlu hava Türkiye’nin ABD yönetiminden talep ettiği yeni nesil F-16 savaş uçaklarının tedariki, CAATSA yaptırımlarının kaldırılması ve F-35 projesine geri dönüş gibi Kongre onayı gerektiren konularda ilerleme sağlanmasını kolaylaştırabilir.. Söz konusu konularda somut adımlar atılması da, 100 milyar dolarlık karşılıklı ticaret hedefine ulaşılması bağlamında önemli bir dinamizm oluşturacaktır.
[PROF. DR. SADIK ÜNAY, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİDİR.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.