Gündem

Akciğer kanserinde çevresel faktörlerin etkisi artıyor

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Üyesi ve Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Şahin Laçin: "Çeşitli uluslararası araştırmalar büyükşehirlerde yaşayan bireylerde akciğer kanseri olasılığının yüzde 20 ila 40 daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de kansere yakalanma olasılığındaki artış yüzde 15-20 oranında çevresel faktörlerle ilişkili olabilir ki son 10 yılda hem Türkiye’de hem de dünyada sigara içmeyenlerde akciğer kanseri oranı gözle görülür şekilde arttı"

Biriz Özbakır - İstanbul (AA) - Uzmanlar, çevresel faktörlerin büyükşehirde yaşayan kişilerde akciğer kanseri riskini yüzde 20 ila 40 artırdığını, sağlık sektörünün koruyucu ve uyarıcı bir rol üstlenerek ülke politikalarının geliştirilmesine katkı sağlaması gerektiğini belirtiyor.

Dünyada en sık görülen kanser türlerinin başında akciğer kanseri gelirken hastalığa ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla kasım ayı "Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı", 17 Kasım ise "Akciğer Kanseri Farkındalık Günü" olarak kabul ediliyor. Tütün ve tütün ürünleri kullanımının yanı sıra hava kirliliği de hastalığın nedenleri arasında gösteriliyor.

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Üyesi ve Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Şahin Laçin, AA muhabirine, her yıl dünyada 2,5 milyon, Türkiye'de ise yaklaşık 45 bin yeni vakanın ortaya çıktığını ve bu verilerin akciğer kanserini özellikle erkeklerde ilk sıraya, kadınlarda da üst sıralara taşıdığını söyledi.

Çapı 2,5 mikrometreden daha küçük partikül maddelerin PM2,5 olarak adlandırıldığını, gözle görülemeyecek kadar küçük olan bu maddelerin akciğerlerin en uç noktalarına kadar ulaşabildiğini ve hatta solunduktan sonra kana karışabildiğini belirten Laçin, şöyle devam etti:

"Bilimsel çalışmalar, özellikle PM2,5 düzeyinde metreküpte her 10 mikrogram artışın, akciğer kanseri riskini yüzde 15 ila 22 yükselttiğini gösteriyor. Bu partiküller çoğunlukla trafik egzozu, sanayi emisyonları, kömür ve biyokütle yakımı gibi kaynaklardan ortaya çıkıyor. Boyutları çok küçük olduğu için vücudun doğal filtreleme mekanizmalarını kolayca aşabiliyor ve uzun süre akciğer dokusunda birikerek zarar verebiliyorlar."

Türk Toraks Derneği’nin uzun dönemli analizlerine göre yüksek PM seviyelerinin KOAH ve akciğer kanserine bağlı ölüm oranını belirgin şekilde artırdığını kaydeden Laçin, bu ince partiküllerin akciğer dokusunda kronik enflamasyon, oksidatif stres ve DNA hasarı oluşturarak hücrelerde kanserleşme sürecini tetikleyebildiğini aktardı.

- "PM2,5 arttıkça kanser riski de artıyor"

Akciğer kanserine neden olan risk faktörlerinin başında tütün kullanımının geldiğine işaret eden Laçin, "Ancak PM2,5 hava kirliliğinin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sınırının 2 ila 4 kat üzerinde olduğu şehirlerde yaşayan bireylerde kanser riski anlamlı şekilde artıyor. Mesleki maruziyetler ve genetik yatkınlık da önemli belirleyiciler arasında." dedi.

Hava kirliliğinin etkisinin çoğunlukla yıllar içinde biriken kümülatif maruziyetle ortaya çıktığına dikkati çeken Laçin, örneğin 10 yıl boyunca DSÖ sınırının üzerinde PM2,5’a maruz kalmanın akciğer kanseri riskini 1,2 ila 1,4 kat artırabildiği bilgisini paylaştı.

Ev içi hava kalitesinin yanı sıra en büyük kaynağı toprak olan radon gazının da akciğer kanseri gelişiminde önemli rolü olduğunu vurgulayan Laçin, "Dünya genelinde radon gazı tüm akciğer kanserlerinin yüzde 3 ila 14’ünden sorumlu. Türkiye’de özellikle İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde radon düzeyleri metreküpte 50-150 bekerel aralığında ölçülüyor ki bu da DSÖ'nün önerdiği metreküpte 100 bekerel sınırına oldukça yakın ya da üzerinde. Kırsal bölgelerde kullanılan kömür ve odun gibi katı yakıtlar kadınlarda akciğer kanseri riskini 2-3 kat artırabiliyor. Pasif içicilik oranlarının Türkiye’de yüzde 30’un üzerinde olması da önemli bir halk sağlığı sorunu." diye konuştu.

- İstanbul, Bursa, Kahramanmaraş, Ankara ve İzmir'deki hava kirliliği faktörü

Yoğun trafik ve sanayi faaliyetlerinin olduğu metropollerde hava kirliliğinin kırsal bölgelere göre çok daha yüksek seviyelerde seyrettiğini vurgulayan Laçin, Hava Kalitesi İzleme Merkezi'nin 2024 verilerine göre Türkiye'de 81 ilin 66’sında yıllık PM2,5 ortalamasının DSÖ sınırını aştığını ve özellikle İstanbul, Bursa, Kahramanmaraş, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde hava kirliliği seviyelerinin kanser açısından anlamlı bir risk oluşturduğunu bildirdi.

Laçin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Örneğin İstanbul ve Ankara’da PM2,5 değerleri bazı dönemlerde metreküpte 35-40 mikrograma kadar çıkabiliyor ki bu değer, DSÖ'nün önerdiği güvenli sınırın yaklaşık 7-8 katı. Bu durum sadece akciğer kanseri değil, KOAH ve kardiyovasküler hastalıklar açısından da ciddi bir yük oluşturuyor. Çeşitli uluslararası araştırmalar büyükşehirlerde yaşayan bireylerde akciğer kanseri olasılığının yüzde 20 ila 40 daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de kansere yakalanma olasılığındaki artış yüzde 15-20 oranında çevresel faktörlerle ilişkili olabilir ki son 10 yılda hem Türkiye’de hem de dünyada sigara içmeyenlerde akciğer kanseri oranı gözle görülür şekilde arttı. Dünya çapında hiç sigara içmemişlerde akciğer kanseri oranı yüzde 15-25 seviyesine ulaşırken, Türkiye’de bu oran yüzde 17–20 civarında bildiriliyor. Özellikle büyük şehirlerde PM2,5 maruziyetinin yıllık ortalamalarının DSÖ'nün metreküpte 5 mikrogram sınırının çok üzerinde olması, sigara içmeyen genç kadınlarda bile riskin artmasına neden oluyor."

Laçin, akciğer kanserinin doğru stratejiler uygulandığında büyük ölçüde önlenebileceğinin, temiz hava erişiminin artık bir konfor değil, bilimsel olarak kanıtlanmış temel bir halk sağlığı gerekliliği olduğunun altını çizdi.

- "Hava kirliliğini önleyici sosyal politikaların hayata geçirilmesi ve önlemlerin zamanında uygulanması gerekiyor"

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) İzmir Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Berna Eren Kömürcüoğlu, akciğer kanserine neden olan çevresel faktörlerden biri olan hava kirliliğinin küresel ısınmaya bağlı atmosferik hava değişimiyle arttığını belirtti.

Akciğer dokusunun içinde ağrı lifi olmaması nedeniyle kanserin ileri evrelerde fark edilebildiğine dikkati çeken Kömürcüoğlu, hastalığın olası belirtilerini, mevcut öksürüğün şekil değiştirmesi, artması veya inatçı hale gelmesi, öksürükle birlikte balgam çıkarılması, özellikle balgamda kan görülmesi, nefes darlığı, halsizlik, iştahsızlık ve istemsiz kilo kaybı, boyun veya göğüs duvarında şişlik ya da asimetri sebepsiz ağrılar şeklinde sıraladı.

Kömürcüoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hava kirliliğiyle etkin mücadele için ulusal bir politika geliştirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşıyor. Sağlık otoritelerinin bu politikalarla uyumlu çalışması, hava kirliliğini önleyici sosyal politikaların hayata geçirilmesi ve önlemlerin zamanında uygulanması gerekiyor. Mevcut durumda birçok büyükşehirde orta düzeyde hava kirliliği görülürken, endüstrileşmeyle birlikte bu oranların artması bekleniyor. Bu nedenle sağlık sektörü, koruyucu ve uyarıcı bir rol üstlenerek ülke politikalarının geliştirilmesine katkı sağlamalı."