Akrabalık ve Komşuluk Adabı
Engin KELEŞ
Erzincan İl Müftülüğü / Vaiz
Kıymetli kardeşlerim, aralarında nesep (soy), süt ve evlilik bakımından yakınlık bulunanlara akraba denir.
Dinimiz İslam, akraba ilişkilerine büyük önem vermiştir. Akraba hukukunu gözetmek islam’ın temel kaynakları olan Kuran ve Sünnette genişçe yer bulmuştur.
Dinimizde, başta insan olmak üzere bütün canlılara karşı iyi davranmak genel ilkedir. Bu iyi davranış sadece insanları değil diğer canlıları da kapsar. Zira varlık âlemi Cenab-ı Hakk’ın eseridir. Yunus'un;
‘Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaratılanı hoş gör
Yaratan’dan ötürü’ mısralarında dile getirdiği gibi bizler bütün yaratılanları yaratandan ötürü severiz, onları haklarına riâyet ederiz. Zira evrendeki canlı-cansız hemen her şey Yüce Yaratıcının eseridir. İnsanlık âlemi değişik etnik kökenleriyle, inanç ve kültürleriyle büyük bir aile konumundadır. Nitekim,
وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْْرَْضِ وَاخْتِلََفُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لََيَاتٍ لِ لْع ا لمِين
“O’nun âyetlerinden biri de göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır” (Rûm, 30/22) anlamındaki âyet, insanlar arasında söz konusu olan kültürel, sosyal ve etnik farklılıkların fıtrî olduğuna işaret etmekte ve bu farklılıkları, Allah’ın yüceliğini gösteren deliller olarak nitelemektedir. İnsanlar, değişik renklerde farklı isimlerde aynı bahçenin gülleridir. Bu geniş yelpaze içinde herkesin birbirine karşı yakınlık ve ilişki derecesi farklı farklıdır. Davranışlar, bu yakınlık ve ilişki derecesine göre şekil ve anlam kazanır. Bilindiği gibi insana en yakın olanlar; anne, baba, dede-nine, kardeşler, torunlar, amcalar, halalar, teyzeler ve diğer yakınlardır. Bunlar bir ağacın kökleri, gövdesi ve dalları mesabesindedirler. Ağacın gövdesi, dalları ve kökleri arasındaki ilişki neyse akraba arasındaki ilişki de odur. Bu ilişkinin koparılmayıp, aksine sağlamlaştırılması asıldır. Yakınlar arasındaki bu bağ, dini terminolojide “sıla-i rahim” şeklinde nitelendirilmektedir.
Kavram ve Kapsam Olarak Sıla-i Rahim
Sıla-i rahim; gerek kan, gerekse evlilik vesilesiyle oluşan hısımlara, yakınlara iyilikte ve yardımda bulunma, onlarla ilgilenme, akrabalık bağlarını güçlendirip, koruma şeklinde tanımlanabilir.
İslâm dini, yakınlar arasındaki bu bağın koparılmasını, büyük günahlar arasında saymıştır. Zira insanın diğer insanlarla olan ilişkileri, yakınları ile olan ilişkilerine göre şekillenmektedir. Buna göre
yakınları ile iyi ilişkiler içinde olmayan insan, diğer insanlarla nasıl iyi ilişkiler içinde olabilir? Toplumdaki sevgi ve dayanışma bağlarının çözülmesi aileden başlar, komşulara ve diğer kesimlere sirâyet eder, neticede fert ve toplum bazında ahenk bozulur. Bu yüzden başta akrabalık sonrasında ise komşuluk ilişkilerinde çok dikkat etmek gerekir. Akraba ve komşuluk haklarının ne kadar önemli olduğunu şu ayeti kerimeden anlıyoruz:
وَاعْبُدُواْ اللَّ وَلاَ تُشْرِكُو اْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَ ارِ الْجُنُبِ
وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللَّ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالا فَخُورًا
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın.” Nisa (4/36)
Bu âyet-i kerimede mü’minlere on görev yüklenmektedir. Bu görevler; “İnsana her şeyi esirgemeden vermiş olan Allah Teâlâ’ya ibadet etmek ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamak, anne ve babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyi davranmak” şeklindedir.
Bu âyet-i kerimede Allah Teâlâ’ya ibadet etmekle beraber akrabaya, yakın komşuya ve uzak komşuya iyi davranmanın zikredilmesi, yüce dinimizin komşuluk ve akraba ilişkilerine ne çok önem verdiğini göstermektedir.
Başka bir ayeti kerimede ise mü’minler yüce Rabbimiz tarafından şöyle tarif ve taltif edilmişlerdir:
وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللُّ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الحِسَابِ
“Onlar, gözetilmesini Allah’ın emrettiği şeyleri(akrabaları) gözeten, Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.” Rad (13/21)
Allah Teâlâ’nın mü’minlerden gözetmelerini istediği şeyler, öncelikle akrabalık bağlarını sürdürmek ve akrabalarla bir arada dostça yaşamaktır. Mü’minler akrabaya şefkat besledikleri, muhtaç olanlarına yardım ettikleri, onları koruyup savundukları, başlarına bir kötülük gelmemesi için canla başla çalıştıkları için Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmışlardır.
Yüce Rabbimiz risaletin ilk yıllarında وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْْقَْرَبِينَ “yakın akrabalarını uyar!” Şuarâ (26/214) emriyle, efendimizin şahsında bütün insanlığa akraba ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu ilan etmiştir.
Sevgili Peygamberimiz akrabalık haklarına çok büyük bir değer vermiştir. Dolayısıyla akrabalarla ilgiyi kesmemek, onlara kol kanat germek ve dahi onlara dinî bilgi ve şuur vermeye çalışmak islam’i bir görevdir.
Komşuluk İlişkileri
Komşuluk ilişkileri de akrabalık ilişkileri gibi dinimizin çok önem verdiği ve değer atfettiği bir konudur. Komşu tabiri birbirine yakın yerlerde yaşayanlar için kullanılır. Komşuluğun İslam dininde birtakım hak ve sorumlulukları vardır. Bu haklara riayet etmek ve sorumlulukları yerine getirmek her Müslümana şarttır. Zira yakın ve uzak komşuya iyi davranmak, Allahın bir emridir. Bkz: Nisa (4/36)
Komşuluk hakkı nedir? “Güzel geçinmek, birbiri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalarını istemek, mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret etmek, komşusu hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda komşusunun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermek” başlıca komşuluk haklarındandır. Buna ilave olarak zaman zaman birbirlerine hediye
göndermeleri, karşılaştıkları zaman selamlaşmaları, mutlu günlerinde sevinçlerine, kederli günlerinde üzüntülerine ortak olmaları, hastalanınca birbirlerini ziyaret etmeleri, yardıma çağırdıkları zaman hemen gitmeleri gibi davranışlar, iyi komşuluk esaslarındandır.
Komşunun gayri müslim olması bir müslümana, ona karşı komşuluk hakkını gözetmeme yetkisini vermez. Komşunun yahudi, hıristiyan veya hiçbir dine inanmayan bir müşrik olması bu prensibi değiştirmez. Taberânî’nin rivayet ettiği bir hadîse göre Peygamber efendimiz, üzerimizdeki haklarına göre komşuları üçe ayırmıştır:
Bir hakkı olan komşular: Müslüman olmayan komşu gibi ki, bunların sadece komşuluk hakkı vardır.
İki hakkı olan komşular: Müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır.
Üç hakkı olan komşular: Akraba olan müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem din kardeşliği, hem de akrabalık hakkı vardır (İbni Hacer, Fethü’l-bârî, X, 456)
Peygamber efendimizden (s.a.s.) komşuluk ilişkilerinin ehemmiyetini belirten birçok hadisi şerif nakledilmiştir. Onlardan bazılarını gelin beraberce tefekkür edelim.
متفقٌ عليه , مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالجارِ حتَّى ظَنَنتُ أَنَّهُ سيُوَ رثُه “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” (Buhârî, Edeb 28.)
Cebrâil aleyhisselâm’ın komşuya iyi davranma konusundaki devamlı tavsiyesi, Peygamber Efendimiz’i “Acaba komşular birbirine mirasçı mı kılınacak?” diye düşündürmüştür. Bu hadis, komşuların birbirine akraba kadar yakın ve samimi olması gerektiğini vurgulamaktadır. Karşılıklı bir anlayış ve güven içinde bulunulmasının icap ettiğini ortaya koymaktır. Komşuların karşılıklı bir güven ve emniyet içinde olmaması, güzel dinimizin yerleştirmek istediği insanlık anlayışa aykırıdır.
وعن أبي ذ ر رضي اللَّّ عنه قال : قال رسول اللَّّ صَل ى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : يَا أَبَا ذ ر إِذا طَبَخْتَ مَرَقَةً ، فَأكَْثِرْ مَاءَها ، وَتَعَاهَدْ جِيرَانَكَ
رواه مسلم Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Ey Ebâ Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!”
Bu hadîs-i şerîfte yemeklerin en sadesi olan çorbadan bahsedilmesi mecâzîdir. Hiçbir şeyin olmasa da sadece çorban bulunsa bile, komşularına ondan da bir pay ayır, denmek istenmiştir. Varlıklı kimseler ise evlerinde sık sık yendiği hâlde fakirlerin tadamayacağı güzel yiyecekleri onlara ikrâm etmekle, Allah’ın lütfettiği zenginliğe en güzel şekilde şükretmiş olurlar.
Çorbaya su katma ifadesinde ince bir mâna daha vardır. Çorbaya su katıldığı zaman, yemeğin tadı ve nefâseti büyük ölçüde kaybolur. Efendimiz bu sözüyle, etrafındaki yoksulların karnı açken senin ağız tadı, damak zevki araman uygun olmaz. Sen zevk peşinde koşacak adam değilsin. Sen mü’minsin. Açları, yoksulları sen gözeteceksin, komşun açken tok yatamazsın demektedir. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz “Komşusu açken tok yatan kimse mü’min değildir” buyurmuştur (Heysemî, Mecme`u’z-zevâid, VIII, 167).
وعن أبي هريرة رضي اللَّّ عنه أَن النبي صَل ى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : واللَِّّ لا يُؤْمِنُ ، واللَِّّ لا يُؤْمِنُ ، قِيلَ : منْ يا رسولَ اللَِّّ ؟ قال
: الَّذي : لا يأْمنُ جارُهُ بَوَائِقَهُ، متفق عليه Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.): “Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallahi imân etmiş olmaz” diye buyurdu Sahâbîler: Kim iman etmiş olmaz Ya Rasulellah! diye sorunca Hz. Peygamber, “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse!” diye cevap verdi.(Buhârî, Edeb 29;
Müslim’in bir rivayetine göre ise, “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse cennete giremez” buyurdu. (Müslim, Îmân 73)
Cennete girmek bütün mü’minlerin en büyük arzusudur. Zira Allah Teâlâ’nın iyi kulları için hazırladığı sayısız nimetler oradadır. Bu nimetlerin en üstünü olan Cenâb-ı Hakk’ın cemâlini seyretmek, ancak cennete girmekle mümkündür. Komşusuna güven vermemek, onu hep şüphe ve tedirginlik içinde bırakmak ve hele ona zulüm ve fenalık yapmak insana cenneti kaybettirecek kadar büyük bir günahtır.
Yine Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
متفقٌ عليه , يَا نِسَاءَ المُسلِمَاتِ لا تَحْقِرَنَّ جارَةٌ لجارتِهَا وَلَوْ فِرْسَنَ شَاة “Ey müslüman kadınlar! Komşu hanımlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin! Alıp verdikleri şey bir koyun paçası bile olsa!” (Buhârî, Hibe 1, Edeb 30; Müslim, Zekât 90. Ayrıca bk. Tirmizî, Velâ’ 6)
Efendimiz, özellikle mü’min hanımların komşularıyla hediyeleşmesini istemekte, hediye edilecek şeyin değerli veya değersiz olmasının hiçbir önemi bulunmadığını hatırlatmakta, pişirdikleri yemek son derece sade olsa bile komşuya göndermelerini tavsiye etmekte ve özellikle fakir komşuların gözetilmesini istemektedir. Hem cömertlik, elde olandan yapılır. Bu manada, “el-Cûd mine’l-mevcûd” diye güzel bir söz vardır. Hediyenin mutlaka değerli ve pahalı şeylerden olması gerekmez. “Çam sakızı, çoban armağanı” atasözümüz işte bu durumu ifade eder.
Bir başka hadisi şerifinde Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
مَنْ كَانَ يُؤمِنُ بِاللََِّّ والْيوْمِ الَخِرِ ، فَلْيُحسِنْ إلِى جارِهِ ، ومنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللََِّّ واليومِ الَخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفهُ، ومنْ كانَ يؤمنُ باللََِّّ
واليومِ الَخرِ فَلْيَقُلْ خَيْراً أَوْ لِيسْكُتْ “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!” (Müslim, Îmân 77)
Kaynaklarda Resûl-i ekrem efendimizin genel olarak müslümanlara, “komşusuna ikram etmesini”, “komşusunu rahatsız etmemesini” ve “komşusuna iyilik etmesini” öğütlediği görülmektedir.
Kıymetli Müslümanlar son olarak konuyla alakalı olan şu hadisi ifade edelim: قال رسول اللَّّ صَل ى
خَيْرُ الْصَحاب عِنْدَ اللَِّّ تعالى خَيْرُهُمْ لصاحِبِهِ ، وخَيْرُ الجيران عِنْد اللَّّ تعالى خيْرُهُمْ لجارِهِ , اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ’ya göre arkadaşların hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah Teâlâ’ya göre komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olandır.” (Tirmizî, Birr 28)
Komşusu için iyi şeyler düşünen ve her fırsatta ona faydalı olmaya çalışan, komşusuna zarar vermediği gibi, onun uğrayacağı fenalıkları elinden geldiği ölçüde uzaklaştırmaya çalışan kimse, hayırlı komşudur.
Rabbim akrabalık ve komşuluk haklarını gözetmeyi cümlemize nasip etsin. Akraba ve komşularımızı hayırlı eylesin. Bizleri onlara hayırlı eylesin. Musalla taşına konulduğumuz zaman, bunu nasıl bilirsiniz? Sorusuna: “Çok iyi biliriz, akrabalık ve komşuluk haklarına riayet eden bir Müslümandı rahmetli” denilenlerden olmak duası ile;
Cumanız mübarek olsun!





