✍️ Nizamettin Bilici

Dünya bugün “sıfır emisyon”, “yeşil enerji” ve “iklim değişikliğiyle mücadele” hedefleriyle dolu konferansların, bildirgelerin, stratejilerin içinde.
Ancak bütün bu hedeflerin arasında kaybolan bir gerçek var:
İnsanı, vicdanı ve yaşamın bütününü unutan bir sürdürülebilirlik anlayışı, aslında sürdürülemez.

🌱 Sürdürülebilirliğin Kökleri ve Kaybolan Anlamı

Sürdürülebilirlik kavramı ilk kez 1987’de yayımlanan Brundtland Raporu ile dünyaya mal oldu.
Raporda yer alan tanım, hâlâ dillerde:

“Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğini tehlikeye atmadan bugünün ihtiyaçlarını karşılamak.”

Ancak zamanla bu kavram teknik bir dile hapsoldu.
Enerji verimliliği, karbon nötrlük, yeşil finans öne çıkarken, insanın onurlu, eşit ve güvenli yaşama hakkı geri planda kaldı.
Oysa sürdürülebilirliğin özünde, her insanın barış, sağlık, gıda ve adalet içinde yaşama hakkı vardır.

Gülüşler
Gülüşler
İçeriği Görüntüle

💔 Gazze: Sürdürülebilirliğin Kırıldığı Nokta

Gazze’de savaş başlayalı neredeyse iki yıl oldu.
BM ve UNICEF verilerine göre bu süre içinde 20 binden fazla çocuk hayatını kaybetti, binlercesi yaralandı ya da sakat kaldı.
Yüz binlerce çocuk evsiz, eğitim ve sağlık hakkından mahrum.
Okullar, hastaneler, su hatları, enerji altyapısı hedef alındı.
Yani yalnızca bir şehir değil, geleceğin kendisi yok edildi.

Gazze’de bir çocuğun elindeki kuru ekmek artık dünyanın en kıymetli kaynağı.
Bir damla su, en temiz enerji.
Ama o çocuklar artık oyun oynamayı değil, hayatta kalmayı öğreniyor.

Ve dünya hâlâ “yeşil finans”, “iklim zirvesi”, “net sıfır” hedeflerinden bahsediyor.

Oysa sürdürülebilirlik, bir çocuğun nefes alabildiği bir dünyayı korumakla başlar.
Çocuğu yaşatamayan bir dünya, gerçekten sürdürülebilir midir?

⚖️ Eşit Yaşam = Gerçek Sürdürülebilirlik

Gerçek sürdürülebilirlik, herkesin barıştan, sudan, sağlıktan ve eğitimden eşit biçimde yararlanabildiği bir dünyadır.
Bir çocuk Afrika’da açlıktan ölürken, bir diğeri israfın içinde büyüyorsa, o düzen sürdürülebilir değildir.
Bir ülke barış içinde kalkınırken komşusu savaşın içinde yok oluyorsa, o kalkınma da adil değildir.

Doğayı korumakla insanı korumak arasında fark yoktur; biri olmadan diğeri yaşayamaz.
Gerçek sürdürülebilirlik, doğa ile insanın uyum içinde var olabildiği adil bir düzenin kurulmasıdır.

👶 Önlenebilir Ölümler, Görmezden Gelinen İnsanlık

Her yıl 5 yaş altı yaklaşık 5 milyon çocuk ölüyor.
Bu ölümlerin yarısı tamamen önlenebilir nedenlerden: açlık, susuzluk, basit hastalıklar, savaşlar.

Bugün 181 milyon çocuk, yani her dört çocuktan biri şiddetli gıda yoksulluğu içinde yaşıyor.
İklim değişikliğiyle artan kuraklık, sel ve tarımsal çöküş, milyonlarca çocuğu açlıkla baş başa bırakıyor.
Doğanın dengesi bozuldukça, çocukların yaşam hakkı da elinden alınıyor.

Bu tablo sadece ekolojik bir kriz değil; insan neslinin sürdürülebilirliği açısından da bir çöküş.

️ Savaş, İklim ve İnsan Döngüsü

Savaşlar yalnızca insanları öldürmüyor; doğayı, suyu, toprağı ve geleceği de yok ediyor.
Gazze, Sudan, Yemen, Ukrayna…
Her patlayan bomba, sadece bir canı değil, toprağın bereketini, suyun döngüsünü, iklimin dengesini de yok ediyor.

Yanan şehirler, çöken altyapılar, zehirlenen sular ve artan karbon salımı sadece “yan etkiler” değil.
Savaş, sürdürülebilirliğin tam zıddıdır.
Çünkü savaş, hem insanı hem doğayı yok eder.

Ve tam da bu yüzden, barış en temiz enerjidir.
Bir çocuğun gülüşü, bin güneş panelinden daha değerlidir.

💡 Menfaat Üzerine Kurulu Bir Dünya, Geleceği Taşıyamaz

Çocukları koruyamayan, çıkarı vicdanın önüne koyan hiçbir anlayış sürdürülebilir değildir.
Vicdansız kalkınma, vicdansız teknoloji, vicdansız politika; insanı değil, çıkarı büyütür.
Ve çıkar büyüdükçe, insan küçülür.

Gerçek kalkınma; toprağın, suyun, enerjinin değil, vicdanın verimliliğini artırmaktır.

🌿 Son Söz

Bir toplumun sürdürülebilirliği, çocuklarını yaşatabildiği, barışını koruyabildiği, sağlığını ve gıdasını eşit biçimde paylaşabildiği ölçüde anlamlıdır.

Doğayı kurtarmanın yolu, insanı unutmaktan değil; insanı doğanın ayrılmaz bir parçası olarak yeniden hatırlamaktan geçiyor.
Bir çocuğun gözyaşıyla bir nehri, bir annenin duasıyla bir ağacı, bir yaşlının nefesiyle bir rüzgârı birlikte düşünebildiğimiz gün, gerçekten sürdürülebilir bir dünyaya adım atacağız.

Çünkü insan yaşamı sürdürülemezse, gezegenin sürdürülebilirliği yalnızca bir yanılsamadır.
Ve unutmayalım:
🕊️ Barış, en temiz enerjidir.