Dervişoğlu ‘Türkçülük Günü’nde ilan etti!

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Türkçülük Günü kapsamında Ankara'da konuşma gerçekleştirdi. Dervişoğlu, Erdoğan ve Bahçeli’yi ima ederek en büyük sorunum “TÜRK SORUNUDUR” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, 3 Mayıs Türkçülük Günü kapsamında Ankara’da bir kongrede konuşma gerçekleştirdi. Dervişoğlu, konuşmasında “bugün buradan ilan ediyorum” diyerek çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Dervişoğlu, “Bu yüzden bugün buradan ilan ediyorum: Bu ihanet sürecini yürütenlerin, ortaklarının ve yurt dışındaki hamilerinin Bizi sürüklemeye cüret ettikleri bataklığın adı, “TÜRK SORUNUDUR”! Siyasette edindikleri kompleksin sebebi, TÜRK SORUNUDUR! Bugün Türk’ten başka her şeyi dert etmelerinin sebebi de TÜRK SORUNUDUR. İşte bu da bizim, hepimizin sorunudur. Türk’ün sorunudur. Derdim birileri gibi, kendinde olmayanı satmak değil. Önüne gelene ders vermek, hele hele milliyetçilik dersi vermek hiç değildir, Benim işim kişilerle değildir. Ben her ne isem, neyi temsil ediyorsam onu söylemekle ve yapmakla mükellefim” ifadelerini kullandı

Dervişoğlu'nun açıklamalarında öne çıkan satırlar şu şekilde;

"MİLLETİMİZİN RUHUNDAKİ YARA, “BİR İZZET-İ NEFİS” YARASIDIR"

"7 yıllık tek adam rejiminin, Nam-ı diğer saray istibdadının, yarattığı hasarın tespitini yapmak zor değildir. Ama hasarın büyüklüğünden ve vahametinden kaçmak da mümkün değildir. Çünkü milletimizin ruhundaki yara, “bir izzet-i nefis” yarasıdır. Ocağındaki tahribat, korunması gereken bütün kutsal değerlere dayanmıştır. Hukuk sadece yerle bir edilmemiş, adalet fikri de yok edilmiştir. Toplumda güven, yerini endişeye bırakmıştır. Vatandaşın yarısı, diğer yarısıyla, vatandaşların tamamı da devletle davalıktır. Kısaca toplumsal akdimiz paramparçadır. Dahası, devlette ve kurumlarında yaşanan çürüme, saygı duyduğumuz, tedrisatından geçtiğimiz, o bildiğimiz ve güvendiğimiz adeta “devlet aklını” felç etmiştir. Devlet; tecrübesi, aklı, fikri, geleneği ve gelecek tasavvuruyla emsali görülmemiş bir vesayetin, tasallutu altındadır.

"BU ODAKLARIN HEPSİ, “TÜRK’SÜZ BİR TÜRKİYE” YARATMANIN YA HÜLYASINDADIR"

Asıl meseleyse, bu vesayetin odakları, kaynakları ve unsurlarıdır. Biri, Cumhuriyetsiz bir demokrasinin, diğeri, Türk Milliyetçiliğinden kopartılmış Cumhuriyet fikrinin, “Ötekisi de” Türklükten arındırılmış bir millet projesinin peşindedir. Bu odakların hepsi, “Türk’süz bir Türkiye” yaratmanın ya hülyasındadır, ya ikrarındadır. Kimisi makam, kimisi oy, kimisi de tarihsel saplantılarının peşindedir. En vahimi ise, devletin, kendi kendisini yiyip bitiren bir şekilde yönetilmesidir. Türklük ve Cumhuriyet arasındaki, vatan ve hürriyet arasındaki 250 yıllık birliktelik, Neresinden bakarsanız bakın, büyük bir pervasızlık ve kararlılıkla yok edilmektedir.

"MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN BOZKURTÇA BAKAN GÖZLERİYLE KARŞI KARŞIYAYIM"

Anayasa’yı fiilen askıya almış, olağanüstü hali olağanlaştırmış bir iktidardan bahsediyorum, Onun gayrimeşruluğunu onaylayarak, Onun yerine iktidara gelebileceğini zannedenlerden bahsediyorum. Dahası, 50 bin insanın katilini Meclis’e davet edebilme cüretinden, 4 Mayıs’ta Malazgirt’te PKK’ya kongre toplamayı önerebilenlerden bahsediyorum. Bu ihanetlerini Türk milletine izah edemeyip, Müsavat Dervişoğlu ve İYİ Partililere, Milliyetçilik dersi vermeye kalkanlara sesleniyorum; İşte bugün 3 Mayıs. Onlar neredeler, bilmiyorum ama ben verdiğim sözü tuttum ve buradayım. Bugün, yüreklerimizde, damarlarımızdaki o asil kanın yüklediği heyecan var. Salona bakıyorum; tüm gözlerde o bakış var. “Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün bozkurtça bakan gözleriyle karşı karşıyayım. Bu müstesna güzelliği bana yaşattığınız için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.

"TÜRKÇÜLÜK GÜNÜNÜZ KUTLU VE MUTLU OLSUN!"

3 Mayıs, salt bir ideolojik tepkiden öte, cumhuriyetin kuruluş felsefesini, yurttaşın hürriyetini ve hukukunu koruma direnişiydi. 3 Mayıs, tek parti sistemi içinde tek sese karşı itiraz edilebileceğini gösteren büyük bir sınavdı. 3 Mayıs, toplumsal muhalefetin meşruiyetinin tesciliydi. 3 Mayıs, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne giden yolun işaret fişeğiydi. 3 Mayıs, çok partili demokrasiye geçişin kilometre taşı, merkez siyasi aklın oluşmasının temel harcıydı. O yolun yolbaşçılarına buradan selam olsun. Başta Başbuğ Alparslan Türkeş, Hüseyin Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sancar, Fethi Tevetoğlu, Reha Oğuz Türkkan olmak üzere dönemin 23 kahramanını saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Türkçülük Gününüz kutlu ve mutlu olsun!

"TÜRK MİLLİYETÇİSİNİN ASLİ GÖREVİ TÜRK MİLLETİNİ BİRLEŞTİRMEKTİR"

Fert olmadan, millet kalamayız. Hürriyeti savunmadan, Cumhuriyeti koruyamayız. Topraklarımızı ekmeden, ekmeğimizi büyütemeyiz. Birbirimize tutunmadan da “biz” olamayız. İşte bizim anladığımız milliyetçilik budur. Özümsediğimiz, damıttığımız Türk Milliyetçiliği budur. Bu bir temenni değil, hamaset hiç değildir. Tarihin bize işaret ettiği mecburi istikamettir. Çünkü Milliyetçilik birleştirmektir! Hani diyorlar ya, Türk Milliyetçileri birleşsin; Oysa bir Türk Milliyetçisinin asli görevi Türk Milletini birleştirmektir. Dün başardık, yarın da başaracağız. Bugünden başlayacağız!

"BU ÜLKEDE EŞİTLİĞİN YEGÂNE ÖLÇÜTÜ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ YURTTAŞI OLMAKTIR"

Biz diyoruz ki: Bu ülkede eşitliğin yegâne ölçütü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurttaşı olmaktır. Doğulusun, batılısın, kuzeylisin, güneylisin fark etmez. Kadınsın, erkeksin, Türkmen’sin, Kürt’sün, Alevi’sin, Sünni’sin... Fark etmez! Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mısın? 1923’te bu ülkeyi kuranlardan mısın? İşte o yeterlidir​. Bu kimlik oyunu artık bitmelidir! Bu aidiyet mübadelesi artık sona erdirilmelidir!

İKTİDARIN SORULARINA ÇARPICI YANIT

AK Parti’den anlamlı paylaşım AK Parti’den anlamlı paylaşım

Diyorlar ki; “Yeni Anayasa’ya karşı mısın? Barışa karşı mısın? Silahlar susmasın mı? Analar ağlasın mı?” Sordukları soruların da, yarattıkları sorunların da sebebi bizzat kendileridir! Ben de diyorum ki, Hastane kuyrukları bitmesin mi? Köy okulları açılmasın mı? Emekliler, artık “yaşamasın mı”? Burada beni dinleyen genç kardeşlerim, sınav telaşı, harçlık telaşı, iş telaşı, evlilik telaşından kurtulmasın mı? Artık bu ekmek büyümesin mi? Bu analar, çocukları işe girsin diye, gece gündüz dua etmek yerine, artık şükür namazı kılmasın mı? İşte biz siyaseti, buradan inşa edeceğiz. Onun harcını tuğlasını, yani en lazım gelen ahlak ve erdemi de buradan yükselteceğiz.

"BU OYUNU BOZACAĞIZ!"

Bu oyunu bozacağız! Teğmenlerimizi ordudan atanlar, gençlerimizi yeni tabutluklarla sınayanlar, sanılmasın ki galiplerdir ve muktedirlerdir. Ve bugün tarih tekerrür ediyorsa, bu bize karamsarlık değil, umut vermelidir. Atalet değil, cesaret vermelidir. Evet yine bir vesayet vardır; adı saray. Yine bir tahakküm vardır; adı tek adam. Yine milleti boğanlar ve ezenler vardır, Ama onu bu halde çekip çıkartacak olanlar da vardır. İşte, Bizler buradayız. Ben Müsavat Dervişoğlu, buradayım, Sizler buradasınız, iyiler burada, cesurlar burada, işte, Büyük Türk Milletinin evlatları burada.

"KANLA VE İRFANLA KAZANDIĞIMIZI, ÜÇ KARARNAME, BİR İMZAYLA YİTİREMEYİZ"

Bugün diplomalara el konuluyor, tapulu mallara çökülebiliyorsa; Mühürsüz oylar geçerli sayılıp; Mazbatalara kağıt parçası muamelesi yapılıyorsa, bu, sadece hukuksuzlukla açıklanamaz. bu, sadece kanunsuzlukla tanımlanamaz. bu, Türk vatandaşının, artık bu devletin paydaşı olmadığının, bu devletin de artık Cumhuriyetle idare edilmediğinin kanıtıdır. Çünkü şahsi olan, millete ait olamaz. Millete ait olan da bir şahsa ait olamaz. Ve bu Cumhuriyet, şahıslardan kurtarılmadıkça tekrar hayat bulamaz. Milli egemenlik, saraydan millete, aileden fertlere bir lütufla geçmedi. Kanla ve irfanla kazandığımızı, üç kararname, bir imzayla yitiremeyiz.

"SARAYIN GÜNÜBİRLİK AJANDASI BELİRLEYİCİ OLDU"

Sadece Suriye değil; Libya’da, Akdeniz’de, İran’da, Rusya’da, Filistin’de, Afrika’da, Orta Asya’da yürütülen her dış ilişki, İlkeler yerine şahsi ikbal ve anlık hamlelerle kurgulandı​. Devletin dış politika aklı değil, sarayın günübirlik ajandası belirleyici oldu. Bugün Kıbrıs Türklüğünün düşürüldüğü durumla, Suriye’deki, Irak’taki Türkmenlerin düşürüldüğü durum, Aynı tarih ve idrak şuursuzluğunun sonucudur. İktidarın milliliği de Milliyetçilik anlayışı da budur, buraya kadardır, bunun içindir. Bunlara göre Türklük, sarayın kararlarının amacı değil, ancak ve ancak manivelasıdır. Çünkü kararların kaynağı devlet değildir, meclis değildir, millet ise hiç değildir. Kaynağı tek bir şahıstır. Ve bu şahsın Türklükle olan derdi de başından beri bilinmektedir. Ve bu şahıs, o gün kimle dost ise, Türk devletini onunla dost; Kiminle düşmansa, onunla düşman yapmaktadır.

"İMRALI'DA BUGÜN YİNE AYNI SENARYONUN DEVAM FİLMİ VİZYONDA"

Çözüm süreci dediler…İmralı’ya heyetler gönderdiler, mektuplar okuttular. “Cumhuriyet parantezini kapatacağız” diyerek, Canilerle el sıkışıp, dağ kadrolarına af vaadinde bulundular. Sonuç mu? 6,7,8 Ekim olayları, hendek terörü, ve kaybettiğimiz yüzlerce vatan evladı ve hiçbir şey olmamış gibi yine elini yıkayıp çıkan iktidar ve aparatlarıdır. Bugün yine aynı senaryonun devam filmi vizyonda, figüranları ise sahnededir. Yeni anayasa diyerek, teröriste “umut hakkı” diyerek Türkiye’yi yeniden bir açılım bataklığının içine sokuyorlar. Bunu da utanmadan, tarihi fırsat diye anlatıyorlar!

"ASKIYA ALDIKLARI ANAYASA’NIN YENİSİNİ TALEP ETMEKTE"

Ve bugün aynı aktörler, aynı niyetle, süslü sözlerle, Kendi yarattıkları soruna çözüm, olmayan savaşa barış demekte, askıya aldıkları Anayasa’nın yenisini talep etmekte, kulluk rejimine ise demokrasi adını vermektedirler. Ve bununla da kalmayarak, yüzleri bile kızarmadan, Türk devletini Kandil’le, İmralı’yla muhatap etmektedirler. Devletin aklını tasfiye edip, Gücünü de teröristle müzakereye oturtacak kadar şuursuzlaşmış, Hükümlü bir terörist eskisinden, Barış güvercini yaratmaya cüret edecek kadar da delirmişlerdir. Reçete, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” tezimizdir.

DERVİŞOĞLU İLAN ETTİ: BATAKLIĞIN ADI, “TÜRK SORUNUDUR”

Bu yüzden bugün buradan ilan ediyorum: Bu ihanet sürecini yürütenlerin, ortaklarının ve yurt dışındaki hamilerinin Bizi sürüklemeye cüret ettikleri bataklığın adı, “TÜRK SORUNUDUR”! Siyasette edindikleri kompleksin sebebi, TÜRK SORUNUDUR! Bugün Türk’ten başka her şeyi dert etmelerinin sebebi de TÜRK SORUNUDUR. İşte bu da bizim, hepimizin sorunudur. Türk’ün sorunudur.

"DERDİM BİRİLERİ GİBİ, KENDİNDE OLMAYANI SATMAK DEĞİL"

Derdim birileri gibi, kendinde olmayanı satmak değil. Önüne gelene ders vermek, hele hele milliyetçilik dersi vermek hiç değildir, Benim işim kişilerle değildir. Ben her ne isem, neyi temsil ediyorsam onu söylemekle ve yapmakla mükellefim. Bugün Türk sorunu, Türk kimliğinin marjinalleştirilmesidir. Bugün Türkiye’nin sorunu, onu kuran ideallerden kopartılmasıdır. Bugün Türkiye’nin sorunu, onu vücuda getiren Türk Milliyetçiliğine yabancılaştırılmasıdır. Bugün Türkiye’nin sorunu laikliğin tartışılmasıdır. Kısaca Türkiye’nin sorunu, siyasetin ve toplumun merkezinin, Uzak uçlara taşınması, bu ihanete de “yeni Türkiye” denilmesidir."

https://www.yenicaggazetesi.com.tr