Zikir; Allah’ı anma, hatırlama, ona dua ve ibadet etmek anlamlarına gelir.
Günlük okunacak zikirler ve anlamları:
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:
“Her kim günde yüz kere «Sübhânallâhi ve bihamdihi» “Allah’ı hamd ile tesbih ederim” derse o kimsenin hataları deniz köpüğü kadar da olsa dökülür, yâni mağfiret olunur.” Hadîs-i şerîfi, Buhârî Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-’dan rivayet etmiştir. (Buhârî, Deavât, 65) Bu hâdis-i şerîf mü’minler için büyük bir tebşîrdir, yani müjdedir. Yine Ebû Hüreyre’den rivayete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“İki kelime vardır ki Rahman Teâlâ’ya sevgili, lisanda hafif, mîzanda da ağırdırlar. Bunlar:
SÜBHANALLAHİ VE BİHAMDİHİ SÜBHANALLAHİL AZİM ZİKRİ
Türkçe Okunuşu: Sübhânallâhi ve bihamdihi sübhânallâhi'l azîm.
Anlamı: Allah’ı hamd ile tesbîh ederim, büyük Allah’ı tesbîh ederim.» kelimeleridir.” (Buhârî, Deavât, 65) Yine Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:
“Rabbini zikredenle etmeyenin hâli diri ile ölünün hâli gibidir.” yani Rabbini zikreden kimse diridir, Rabbini zikretmeyen kimse de ölüdür. (Buhârî, Deavât, 66) Bu hadîs-i şerîf ehl-i zikr için pek büyük bir tebşîrdir.
Zikrullahın envâı çoktur. Meselâ Lafza-i celâl, kelime-i tevhîd ve sâir esmâ-i hüsnâ ile zikir olduğu gibi, Kur’ân tilâveti, hadîs-i şerîf kırâati, din ilimleri öğrenmek dahi hep zikrullahtan ma’dûddur. Zira, hayatta olan kimsenin zahiri nûr-i hayâtın parlamasıyla ve bâtını nûr-ı ilim ve idrâkiyle süslendiği gibi, zikrullah eden zâtın dahi zahiri amel-i sâlih ve tâat nûruyle, bâtını da ma’rifet-i sübhâniyye nûruyla süslenir. Zikrullah etmeyen kimse ise her ne kadar dünyâ işiyle meşgul olsa da onun zahiri ibâdetten uzak ve muattal olduğu gibi bâtını da bâtıldır. Fakat kalbi uyanık ve zâkir olan kimse dünyâ işi ile meşgul olsa da yine kalbi zâkirdir. Nitekim âyet-i celîlede böyle insanların vasfında:
“Öyle ricâl vardır ki ticâret satış onları Allah’ın zikrinden alıkoymaz.” buyrulmuştur. (Nûr sûresi, 37)
Yine Buharî’nin Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-’dan rivâyet ettiğine göre Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır. “Allah Teâlâ Hazretlerinin husûsi bazı melekleri vardır ki, yüryüzünde elh-i zikri aramak için dolaşırlar. Ne vakit ki Allah’ı zikreden bir cemâat bulurlarsa birbirlerine nidâ ederek «Geliniz aradığınız buradadır» diyerek orada toplanırlar. Ve o mevkii kanatlarıyla semâya kadar çevirirler. Sonra Allah Teâlâ Hazretleri, o ehl-i zikrin ahvâl ve akvâlini, o meleklerden daha ziyâde kendisi bildiği halde onlara hitaben: – Kullarım ne söylüyorlar? der.
Melekler; – Seni tesbîh ve tekbîr ediyorlar. Sana hamdediyorlar. Seni temcîd ediyorlar.
Allah Teâlâ: – Beni hiç görmüşler mi? der. Melekler de: – Hayır yâ Rabbi Zâtına kasem ederiz ki hiç görmemişler, derler.
Allah Teâlâ – Pekiyi, beni görselerdi nasıl olurlardı? Melekler: – Eğer Seni görselerdi sana daha çok ibâdet ederler; seni bütün kudretleriyle temcîd ederler, seni bütün kuvvetleriyle tesbîh ederlerdi, derler. Allah Teâlâ: – Kullarım benden ne istiyorlar? der. Melekler: – Senden cenneti istiyorlar, derler.
Allah: – Orayı görmüşler mi? der. Melekler de: – Hayır, yemin ederiz ki hiç görmemişler. – Pekiyi görselerdi nasıl olurlardı? – Eğer görselerdi oraya daha fazla düşkün olurlardı, orayı daha fazla arzu ederlerdi, oraya daha fazla rağbet ederlerdi, derler.
Allah Teâlâ: – Pekiyi nelerden Allah’a sığınıyorlar? Melekler: – Cehennemden, derler. – Pekiyi onu hiç görmüşler mi? – Hayır, Vallahi hiç görmemişler. – Pekiyi ya bir görselerdi nasıl olurlardı? – Eğer bir görselerdi ondan daha çok kaçarlar, daha fazla korkarlardı.
Bunlardan sonra Allah Teâlâ şöyle buyurur: – Sizi şâhid tutarım ki, ben bu kullarımı mağfiret ettim. İçlerinden bir melek şöyle der: – Yâ Rabbi, filan onlardan değildir, o bir işi için onların arasına gelmiştir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: – Madem ki beraber duruyorlar, onlarla beraber oturanlar şekavetten uzak olurlar.” (Onları da mağfiret ettim.) buyurur. (Buhârî, Deavât, 66)
ZİKİRLE İLGİLİ HADİSLER
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor: «Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh» zikrini çok ediniz. Zîrâ, o, cennetin hazînesidir.” (Buhârî, Deavât, 50) “Sana arşın altındaki cennet hazinesinden bir kelime söyleyeyim mi?
LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH ZİKRİ
Türkçe Okunuşu: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
Anlamı: Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet bulmak, ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır.» kelimesidir. Kul bunu söyleyince: «Kulum hakkı teslîm etti ve benden onu selâmette kılmamı istedi» der.”
LA İLAHE İLLALLAH ZİKRİ
“Ben bir söz biliyorum ki kul onu kendisine ölüm gelince söylerse ruhu cesedinden çıkarken ruhuna bir başka ferahlık geldiğini görür. Ve o söz kıyamette onun için nur, aydınlık olur. O söz:
Türkçe Okunuşu: Lâ ilâhe illallah.
Anlamı: Allah’dan başka ilah yoktur.» sözüdür.” (Bkz. İbn Hanbel, I, 37; Râmûzü’l-ehâdis) “Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- “İmânınızı dâima yenileyiniz” buyurdu da: “– Yâ Rasûlallah imânımızı nasıl yenileyeceğiz?” diye suâl olundu. Cevaben: «Lâ ilâhe illallah» zikr-i şerifini çok yapınız, buyurdu. (İbn Hanbel, II, 359; Hâkim, IV, 285/7657)
“– Bir kul ihlâs ile «Lâ ilâhe illallah» derse, bu hiç bir hicaba takılmadan yükselir. Allah’a vâsıl olunca Allah bunu söyleyene nazar eder. Allah bu tevhîd getirene nazar etdi mi onu rahmetine dâhil etmesi Allah’ın hakkıdır.” (Tirmizî, Deavât, 86) “Yâ Muâz, günde kaç defa Allah’ı zikrediyorsun? On bin defa” Lâ ilâhe illallah” diyerek mi? Bak sana bazı kelimeler öğreteyim, bu onbin defa demenden senin için daha kolaydır. Şöyle de:
“Allah’ın kelimeleri adedince Lâ ilâhe illallah. Yarattıkları adedince Lâ ilâhe illallah, Arş ağırlığınca Lâ ilâhe illallah. Semâlar dolusu lâ ilâhe illallah. Bunlarla berâber bunların mislince lâ ilâhe illallah. Bunlarla beraber bunların mislince Allahu ekber. Bunlarla beraber bunların mislince elhamdülillah”. Böyle dersen ne bir melek sevabını yazmağa takat getirebilir, ne de bir başkası.” (Ali el-Müttâkî, I, 442/1910)
“Dünyâ lezzetini ve eğlencesini terkedip de gençliğiyle beraber Allah’ın tâatına yönelen gence Allah Teâlâ yetmiş iki sıddîkin ecrini verir ve ona şöyle hitâb eder: “Ey şehvetini terkederek gençliğini benim uğrumda feda eden genç! Sen benim yanımda bazı meleklerim gibisin!” (Tirmizî, Zühd, 53, Tuhfetü’z-Zakirîn, 241) “Ne ben, ne de benden evvelki nebiler:
SÜBHANALLAHİ VELHAMDÜLİLLAHİ VELA İLAHE İLLALLAHÜ VALLAHÜ EKBER ZİKRİ
Türkçe Okunuşu: Sübhanallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber.
Anlamı: Allah eksik sıfatlardan beridir. Hamd Allah’adır. Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür.» tesbîhinden daha efdal bir kelime ile tesbîh etmemişlerdir.” (Ali el-Müttâkî, no: 2015)
“Yâ Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. Söylenen şey zikrullah olmadıkça kalbi öldürür. Fakat Allah’ın zikrini çok yap. İşte bu kalbi diriltir.” (Ali el-Müttâkî, no: 1896)
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey Âdem oğlu, fecirden ve asırdan sonra bir saat beni zikret, bunların arasına ben kefilim.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 6055)
SÜBHANALLAH, ELHAMDÜLİLLAH VE ALLAHU EKBER DEMENİN FAZİLETİ
Bir gün, başta Ebû Zer (r.a.) olmak üzere muhacirlerin fakir olanları Peygamber Efendimiz’e gelerek şöyle dediler: “Yâ Resulallah, varlık sahipleri yüksek dereceleri ve dâimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor. Onlar sadaka veriyor, biz veremiyoruz. Onlar köle âzat ediyor, biz edemiyoruz.”
Sahabîleri dinleyen Peygamberimiz, onların gönlünü şu müjdesiyle aldı: “Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra ‘otuz üçer kere Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahu ekber’ derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da, ‘Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur.” (Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2)
SÜBHANALLAH ZİKRİ
Türkçe Okunuşu: Sübhanallah.
Anlamı: Allah noksanlardan münezzehtir.
ELHAMDÜLİLLAH ZİKRİ
Türkçe Okunuşu: Elhamdülillah.
Anlamı: Şükür Allah’adır, Allah’a şükürler olsun, hamd Allah’adır.
ALLAHU EKBER ZİKRİ
«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Allahu ekber.
Anlamı: Allah en büyüktür. Allah her şeyden üstündür, uludur, azametlidir.
HASBÜNALLAHÜ VE Nİ’MELVEKÎL ZİKRİ
Türkçe Okunuşu: Hasbünallahü ve ni'melvekîl.
Anlamı: Allah bana yeter. O ne güzel vekildir.» Zikri bütün korkan kimselerin emniyetli sığınağıdır. (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 3715) Kuvvet-i îmân ve îkan ile bu zikr-i şerîfin tekrarına ve tilâvetine devam olunsa, mal ve can üzerine gelmesi melhuz olan musibet ve tehlikelerden insanı mahfuz kılar.
Türkçe Okunuşu: La ilahe illallahü halimül kerim la ilahe illallahül aliyyül azim... Bu zikr-i şerîfe devam edilirse biiznillahi teâlâ şiddet ve musibetler ferahlık ve sürûra tebdil olunur.
Anlamı: Başka bir ilâh yok; ancak el-Hakîm, el-Kerîm Allah var. Başka bir ilâh yok; ancak el-Aliyyü’l-Azîm Allah var. Başka bir ilâh yok, ancak yedi semânın ve çok şerefli Arş’ın sahibi Allah var.”
LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLA BİLLAH TESBİHİ
Türkçe Okunuşu: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
Anlamı: Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taatle kuvvet bulmak ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır» kelime-i tayyibesi doksan dokuz illete devâ olur. Bu illetlerin en hafifi hüzün ve kederdir. (Hâkim, I, 727)
Kaynak: https://www.islamveihsan.com/en-faziletli-zikirler.html