Kahramanmaraş’ta Öğretmenler Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğretmenleri, velileri arayarak Kovid-19 ile ilgili bilgi verirken; öğrencilerin eğitim-öğretimlerinin aksamaması için çalışıyorlar.

Koronavirüsle mücadele kapsamında okullar Sağlık Bakanlğı Bilim Kurulu’nun tavsiyesiyle tatil edildi ve uzaktan eğitime başlandı. Bu kapsamda öğrencileriyle iletişimi koparmadan uzaktan eğitimle öğrencilerini yönlendiren Öğretmenler Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğretmenleri, sınıf rehber öğretmenleri üzerinden velileri arayarak hem Kovid-19 ile ilgili bilgi veriyor, hem de öğrencilerin eğitim-öğretimlerinin aksamaması için çalışıyorlar.

Öğretmenler oluşturdukları whatsapp grupları, instagram, facebook vb sosyal medya hesapları üzerinden günlük ödevlendirmeler yapıyor ve kontrol ediyorlar. Yine öğrenciye özel hazırlanan günlük planlarla #evdekal sürecinde öğrencilerin günlerini planlıyorlar.

#HAYATEVESIGAR DİYEREK BELGESEL, FİLM VE KİTAP TAHLİLLERİ…

Oluşturdukları film, belgesel ve kitap listeleri ile öğrencilere ders dışı etkinlik çalışmaları yaptırıyorlar.  Öğrencilerden #evdekal sürecinde çizdikleri resimleri, yazdıkları şiir ve yazıları, paylaşılabilecek günlükleri de talep eden öğretmenler bunları okulun sosyal medya hesaplarında paylaşarak eğitimin devam ettiğini gösteriyorlar.

Tüm bu çalışmalarla birlikte veli iletişimleri neticesinde #evdekal sürecinde işsiz kalan, yardıma muhtaç öğrenci velilerine de ulaşma imkanı bulan öğretmenler kendi aralarında oluşturdukları yardım fonu ile ihtiyaç sahibi öğrencilere yardım da bulunuyorlar. Bazı öğretmenlerin mart ayı ek dersinin tamamını bu fona aktardığı görüldü. 

Yapılan bu çalışmalarla hayatın devam ettiğini, karşılaşılan her musibetin kendi içinde yeni fırsatlar doğurduğunu ve hayatın her an yeniden planlanabileceğini gösteren öğretmenler bu süreçte eğitimin birçok sorunun çözümü için en temel ilaç olduğunu gösteriyorlar.

İŞTE ÖĞRENCİLERİN ESERLERİNDEN ÖRNEKLER

BİR HADİSAT AYETİ KORONA

Yaşanılan musibetlere bir ayet olarak yaklaşmak Müslüman ‘ın zihin kodlarını ortaya koyar. Ayetler dörde ayrılır.


1-) Ayet-i mesturad ( satırdaki ayetler) Kuran-ı Kerim ayetleri
2-) Ayet-i enfuz ( insandaki ayetle)
3-) Ayet-i kainat ya da Ayet- i afak ( dışarıdaki ayetler)
4-) Ayet-i hadisat ( gelişen ve karşılaşılan olaylar)


Şu anda karşı karşıya kaldığımız corana virüsü diye adlandırdığımız musibet birer ayet-i hadisat örneğidir.


İnsanlar karşılaştıkları bütün musibetleri ( deprem, sel, yangın VS) birer ayet-i hadisat olarak algılamalıdırlar.


Bir müslüman bir bela veya musibet geldiğinde bu musibeti veya belayı karşı tarafın dünyasında değil kendi dünyasında okumalıdır.


Müslümanın zihni tedbir, tevekkül ile yaşanmalı ve kurgulanmalıdır. Önce tedbirini alır, sonra tevekkül adına ortaya koyması gerekeni koyar.


Müslüman hiçbir zaman tedbirin sebeplerini tevekkülün üstüne çıkarmaz. Tevekküle ait bazı şeyleri yaparken de tedbirden mahrum kalmaz. İkisi arasındaki dengeyi kurmalı ve korumalıdır. Tevekkül; müslümanların tevhidin ve teslimiyetin meyvesidir.


Eğer beden, akıl ve ruh sağlığınızı korumak istiyorsanız kendinizi şu beş zümreden uzak tutmalısınız:


1-) Hurafecilerden
2-) Komploculardan
3-) Fırsatçılardan
4-) Yaygaracılardan
5-) Ehliyetsizlerden


Şuan içinde bulunduğumuz hayatın hızı yavaşlamıştır. Tüm dünya bir kriz le karşı karşıyadır. Ama müslümanlar krizlerini iyi değerlendirmelidirler. Ve krizi fırsata çevirmelidirler.


Müslümanlar ahirete, ölümün hak olduğuna, kadere inanan ve iman eden kimselerdir. Bu kadar inançları ve imanları varken yapması gereken şey çok nettir.


Yaşanılan bu ortamda başlarına gelen musibetlere ve belalara karşı müslümanın tavrı ne ise ne gerektiriyorsa onu sergileme adına gayret içerisinde olmalıdır.


(Bu notlar Muhammed Emin Yıldırım’a ait “Bir Hadisat Ayeti Olarak Corona” video dersinden derlenmiştir. Varsa hata tarafıma aittir.)

https://www.youtube.com/watch?v=ty9AfrwoQ8U

 

Didar KAYHAN

Öğretmenler Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

11-G

BÜYÜKBABAM YOKTU ARTIK...

Kabullenemedim ilk önce hastalandığını duyduğumda.

Dedim ki; “O benim, büyükbabamdır. Beni, bizi bırakmaz, geri gelir.”

Sabrettim, dua ettim. “Allah’ım beni O’nsuz, büyükbabamsız bırakma. Eğer O’nu benden alacaksan, canını yakma, kalbini kırma. O bizim kalbimizi kırmadı. Sen de onu incitme Allah’ım. Her şeyin hayırlısını ver” dedim.

Pazar günüydü. Ziyaretçi saatlerinde ben de büyükbabamı görmek istedim. İçeriye de aldılar. Ama nasıl ağlıyorum ben. Artık dermanım kalmadı, içeriye girdim. Hemşire perdeyi açtı, yanına geldim, elini tutum:

"Büyükbaba gel, bak herkes perişan, çok özledim, yalnızız, evin reisi yok! " dedim.

Makinayla atıyordu kalbi. O dinç, sapasağlam büyükbabam makinalarla yaşıyordu . “Büyükbaba bak, ben geldim” dedim.

Seslendim ama sen cevap vermedin işte. O zaman anlamalıydım beni bırakacağını. Ama nasıl alışacaktım? Nasıl alışacaktı herkes? Nasıl büyükbaba demeden duracaktım, hiç bilmiyordum. Ben seni öylece izlerken ellerini tutum. Hemşire haklı olarak:

-“Hastayla temas etmeyin” dedi. Diyemedim ki; “o benim büyükbabam, benden ona zarar gelmez” diyemedim.

Sonra, 3 dakika sürmedi hemşire, “bu kadarlık yeter, dışarıya alalım” dedi. Yutkunamadım hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

"Büyükbaba ben gidiyorum ama sen de gel, babaannem çok kötü" dedim.

Öylece çıktık. Eve geldim, gece uyudum uyumadım annemin telefonla konuştuğunu duydum. Annemin bağırışı ile kafamdan kaynar sular dökülür misali oldum. Geleceksin zannederken artık derin bir uykuya daldığını duydum. Babaannemin yanına geldik, gece bir. Öyle kötüydüm ki babaannem çok kötüydü. Büyükbaba, herkes ağlıyordu, kimse kimseyi susturamıyordu. Bir yandan da inanmıyorduk büyükbaba. Kafamın içinde deli sorular, gece yarısı saat üç oluyor, dört oluyor ama bir türlü sabah olmuyordu. Büyükbabam hayalimde;

“-Kızım, güzel kızım! Şu telefonuma bir şey oldu bir bakar mısın ?" diye seslenişin,

“-Tombik kızım, torunum bak, kahvaltıya menemen yapacağım. Yarın aşağıya gel”,

“-Havalar iyice soğudu. Kızım boğazınızı, kulağınızı iyice örtün, üşütürsünüz ,”

“-Zeytinyağı her şeyin ilacıdır,”

“-Hadi bahçeye gelin, çekirdek aldım. Tam yaz geldi artık, bahçede oturalım,” diyerek seslenişlerin… Hepsi kulaklarımda, ben alışamadım gidişine de, buraları sensiz bırakışına da.

“-Mezarlıktan korkmayın kızım. Ne olacak sanki. Diriden korkun!”, derdi büyükbabam o güzel yufka yüreğiyle. Korkmuyorum büyükbabam insan sevdiği biri öldüğünde artık mezarlıktan korkmazmış ben de öyle oldum. Büyükbaba üç gün taziye oldu, nasıl kalabalıktı anlatamam. Sana ne kadar da çok sevenin varmış canım büyükbabam. Dualar üstüne dualar, sureler okundu, tesbihler çektik.

Sonra dedim ki: “Biz neyin içindeyiz, ne yapıyoruz, nasıl oldu, ne güne geldik? Artık büyükbabam yoktu. Benimle gülen, benimle benim yaşıtım gibi uğraşan büyükbabam yoktu her istediğimi yapan. Büyükbabam yoktu, en güzel salatayı, en güzel sac tavasını yapan, bahçede kızartma yapan büyükbabam yoktu artık. Bahçedeki incir ağacından, dalından kopartıp hemen veren büyükbabam yoktu artık. “Tontonum” diyen büyükbabam artık hiç diyemeyecekti. Büyükbabam deyip boynuna sarılamayacaktım. Artık bayram sabahları ilk onun elini öpmeyecektim. O eve geldiğimde:  “Oooo Senanur’um da gelmiş” diyen büyükbabam olmayacaktı. Benim babam gibi beni büyüten büyükbabam artık yoktu. Yoksun artık "Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?" diyordu ya şair. Acı çekmedin büyükbabam. Kimsenin kalbini kırmadan gittin. “Artık yoruldum ben, uyuyayım” dedin. Ve derin bir uykuya daldın.

Mekânın cenet olsun büyükbabam inşallah…

Senanur TATLI

Öğretmenler Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

11-B

ÇOCUKLUĞUMU İSTİYORUM


Çocukluğumu istiyorum dertsiz;
Olup biten her şeyden habersiz,
Yere düşünce yaralanan dizimi,
Sokakta bıraktığım ayak izimi.

Seslensin yine pencereden Annem;
Akşam namazından önce eve gel,
Gelip hırkamı giydirsin yine bana
Soğuk havada değmesin diye yel.

Dünyanın tadını henüz tatmamış,
Bir kuş gibi hissedeyim istiyorum.
Kaç saniye sürer bir çırpınış,
Duyun, çocukluğumu istiyorum.

Tanımak istiyorum yeniden hayatı.
Öğreneyim yine taze ile bayatı,
Tekrardan seçeyim ak ile karayı,
İstiyorum o rengarenk dünyamı.

Takvim yapraklarını koparmak varken,
Gerçekleşir diye türlü hayal kurarken;
Uçurtmanın ucu takılsın yine tellere
Uçsuz bucaksız konsun işte bir yere.

Yürürken yollarda bakınayım etrafa;
Ne olduğunu bilmeden oraya buraya,
Rüyalarımda göreyim çıktığımı sahraya
Tırmanayım yine düşe düşe nar ağacına

Goncagül SAYGILI

Öğretmenler Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

11-F

Editör: TE Bilisim