Sağlık

Hava kirliliğinde güvenli sınır dahi kalbi olumsuz etkiliyor

Kuzey Amerika Radyoloji Derneğince yapılan çalışmaya göre, havadaki ince partikül maddeler güvenli sınırlarda bile kalp yetmezliğine yol açabilen diffüz miyokardiyal fibrozise neden olabiliyor. Prof. Dr. Okay Abacı: "Güvenli sınırlar dahilinde olsa bile hava kirliliğine uzun süre maruz kalmanın çeşitli sağlık sorunlarına yol açması, hiçbir hava kirleticinin tamamen zararsız olmadığını ve maruziyetin süresi ile miktarının birlikte sağlık riskini artırdığını gösterir"

Yeşim Yüksel

İstanbul (AA) - Kuzey Amerika Radyoloji Derneğince yapılan çalışma, havadaki ince partikül maddelerin, güvenli sınırlarda bile kalp yetmezliğine yol açabilen diffüz miyokardiyal fibrozise neden olabildiğini gösterirken, Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Okay Abacı, kirleticilere maruz kalma süresi ile kirleticilerin miktarının birlikte sağlık riskini artırdığını söyledi.

Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre, ince partikül madde (PM2,5) için güvenli sınır olarak kabul edilen yıllık ortalama 2005'te her metreküp havada 10 mikrogram iken 2021'de 5 mikrograma düşürüldü. Bu değer, günlük ortalamada 2005'te her metreküp havada 25 mikrogramken, 2021'de 15 mikrogram şeklinde güncellendi.

Kaba partikül madde (PM10) için güvenli sınır olarak görülen yıllık ortalama 2005'te her metreküp havada 20 mikrogram iken 2021'de her metreküp havada 15 mikrogram oldu ve bu değer, günlük ortalamada 2005'te her metreküp havada 50 mikrogram iken, 2021'de 45 mikrogram olarak değiştirildi.

Ancak Kuzey Amerika Radyoloji Derneğince (RSNA) yayımlanan çalışmaya göre, kirli hava solumak, "güvenli" olarak kabul edilen seviyelerde olsa bile insan kalbine zarar verebiliyor. Çalışma, havadaki ince partikül maddelerin, güvenli sınırlarda dahi kalp yetmezliğine yol açabilen, kalp kasında bir tür yara izi olan diffüz miyokardiyal fibrozise neden olabileceğine dair kanıtlar sunuyor.

Miyokardiyal fibrozisi niceliksel olarak değerlendirmek ve bu durumun PM2,5 olarak bilinen parçacıklara uzun süreli maruziyet ile ilişkisini incelemek için manyetik rezonans görüntüleme (MRI) tekniğini kullanan araştırmacılar, daha fazla hava kirliliğine maruz kalan kişilerin kalp kaslarında erken yara izi belirtileri gösterdiğini ve bunun da zaman içerisinde kalp yetmezliğine yol açabileceğini tespit etti.

Hava kirliliğinin hem sağlıklı hem de kalp hastalığı olan bireylerdeki etkilerinin değerlendirildiği çalışmanın kontrol grubunda 201, deney grubunda ise kalbin kan pompalamasını zorlaştıran bir hastalık olan dilate kardiyomiyopati hastası 493 kişi yer aldı.

Deney sonunda ince partikül hava kirliliğine uzun süreli maruz kalmanın, hem kardiyomiyopatili hastalarda hem de sağlıklı bireylerde daha yüksek miyokardiyal fibrozis seviyeleriyle bağlantılı olduğu bulundu. Bu durum, miyokardiyal fibrozisin, hava kirliliğinin kardiyovasküler komplikasyonlara yol açmasının altında yatan bir mekanizma olabileceği ihtimalini güçlendirdi.

Çalışmaya katılan hastaların hava kirliliğine maruz kalma düzeylerinin küresel hava kalitesi kılavuzlarının çoğunun altında olması, güvenli maruz kalma sınırının olmadığını gösterdi.

En büyük etkiler, kadınlar, hipertansiyon hastaları ve sigara içenlerde görüldü.

"Damar duvarlarında hasar oluşturuyor"

Hava kirliliğinin kalp sağlığı üzerindeki oluşturduğu risklere ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Okay Abacı, PM2,5 ve PM10 gibi partikül maddeler, azot dioksit, ozon, kükürt dioksit, karbon monoksit ile ağır metaller ve uçucu organik bileşiklerin havada kirlilik oluşturarak insan sağlığını tehdit ettiğini söyledi.

Hava kirliliğinin kısa vadede göz, burun, boğaz tahrişi, öksürük ve nefes darlığı gibi sağlık sorunlarına yol açtığını belirten Abacı, uzun vadede ise astım, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), akciğer kanseri, kalp krizi, felç ve erken doğum gibi ciddi sağlık risklerine neden olabileceğini anlattı.

Hava kirliliğine sürekli maruz kalmanın, çeşitli riskler barındırdığına dikkati çeken Abacı, "Güvenli sınırlar dahilinde olsa bile hava kirliliğine uzun süre maruz kalmanın çeşitli sağlık sorunlarına yol açması, hiçbir hava kirleticinin tamamen zararsız olmadığını ve maruziyetin süresi ile miktarının birlikte sağlık riskini artırdığını gösterir. Özellikle kalp rahatsızlıkları açısından hava kirliliği vücutta iltihaplanmayı ve oksidatif stresi artırarak damar duvarlarında hasar oluşturur, damar sertliğini hızlandırır, kanın pıhtılaşma eğilimini yükseltir ve kalp ritmi bozukluklarına yol açabilir." dedi.

Abacı, çalışmada, güvenli olarak belirtilen düşük hava kirliliği seviyelerinin dahi sağlık sorunlarına ve özellikle kalp ve damar hastalığı bulunan kişilerde kalpte hasara neden olduğuna, ayrıca uzun dönemde kalp krizi, felç ve kalp yetmezliği riskini artırdığına dair kanıtlar sunulduğunu kaydetti.

Hava kirliliğinden en çok etkilenen grupların gelişmekte olan akciğerleri nedeniyle çocuklar, mevcut kalp ve akciğer hastalıkları olan yaşlılar, hamileler ve kronik hastalığı bulunan bireyler olduğunu aktaran Abacı, bu grupların, hava kirliliğinin etkilerine karşı diğer kişilere kıyasla daha savunmasız olduğunu vurguladı.

Abacı, hava kirliliğinden korunmak için alınabilecek önlemleri şu şekilde sıraladı:

"Vatandaşlara önerilen korunma yöntemleri arasında kirli havanın yoğun olduğu zamanlarda dışarı çıkmamak, trafik yoğunluğu olan bölgelerden uzak durmak, mümkünse N95 tipi maske kullanmak, iç ortam havasını temiz tutmak, sigara dumanından kaçınmak ve hava kalitesi endeksini takip etmek yer alıyor."

Hava kirliliğinin önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını çizen Abacı, bireysel önlemler kadar toplumsal ve politik düzeyde temiz enerji kullanımı, toplu taşımanın teşviki, yeşil alanların artırılması ve emisyonların sıkı denetlenmesinin de önemli olduğunu ve bu bilinçle hareket ederek, gerekli tedbirleri almanın hem bireysel hem de toplum sağlığı için gerekli olduğunu hatırlattı.