AKİF ARSLAN
Bir şehir düşünün… Onca olay yaşanıyor, onca ses duyulmayı bekliyor ama manşetler sessiz.
O şehir ne yazık ki Kahramanmaraş.
Gazetecilik artık burada sadece basın toplantısı takip etmek, gönderilen bülteni paylaşmak ve resmi kutlamalara gitmekle sınırlı.
Oysa gazetecilik; soran, sorgulayan, kamu adına denetleyen bir meslek olmalıydı.
Bugün Kahramanmaraş’ta pek çok gazeteci “sessiz kalmak zorunda” hissediyor. Kimi ekonomik baskı altında, kimi siyasetle ters düşmemek için kendi kalemini frenliyor.
Bazı haber siteleri “haber” değil, reklam bülteni gibi çalışıyor. Gerçek haber yazanlar ise ya yalnız kalıyor ya da susturuluyor.
Sessizliğin Nedeni: Korku mu, Yorgunluk mu?
Kahramanmaraş’ta gazetecilik yapılmıyor derken kimseyi hedef göstermiyorum.
Ama bir gerçeği konuşmamız gerekiyor:
Artık gazeteciler değil, ilişkiler yönetiliyor.
Korku, yorgunluk, çıkar ilişkileri ve “aman bir şey yazmayalım da kimse alınmasın” anlayışı; kentin haber damarını kurutmuş durumda.
Bir deprem yaşanıyor, bir yatırım aksıyor, bir genç başarı kazanıyor, bir adaletsizlik gözümüzün önünde…
Ama çoğu zaman “yetkili izin vermedi” bahanesiyle ya da “zaten kim okuyacak” diyerek geçiştiriliyor.
Gazetecilik, Cesaret İşidir
Gazetecilik, fotoğraf çekmek değil; karanlıkta kalan gerçeği görünür kılmaktır.
Bir şehirde gazeteci sustuğunda, halkın sesi de kısılır.
O yüzden bu yazı bir serzeniş değil; bir çağrıdır.
Kahramanmaraş’ta hâlâ kalemi tertemiz, vicdanı canlı gazeteciler var.
Ama onların nefes alabileceği alan her geçen gün daralıyor.
Gerçek gazetecilik; korkmadan, kimseye yaranmadan, doğruyu halkla paylaşmaktır.
Kahramanmaraş bunu hak ediyor.
Gerçek gazetecilik yeniden başlamalı; çünkü bu şehir, doğru haberi duymadan iyileşemez.