Konser Krizinin Yönü!

Konser Krizinin Yönü!

Hacı Ali GÜNEÇIKAN

marasgunebakis@gmail.com

Kahramanmaraş’ta birkaç gündür koparılan fırtınaya bakınca insan gerçekten şaşırıyor. Zira mesele bir konser olmasına rağmen tartışma, konserin kendisini çoktan aşmış; siyasi hesaplaşmalara, kişisel kinlere, klik mücadelelerine ve kirli duygulara evrilmiş durumda.

Ve bu gürültünün tam ortasında, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi gibi bu şehrin en büyük değerlerinden biri hedef tahtasına oturtulmaya çalışılıyor.

Gelin meseleye biraz ferasetle bakalım.

Önce şu gerçeği koyalım:
Kaan Tangöze’nin konserde söylediği şarkı yeni değil, ilk kez burada dile getirilmiş hiç değil. Tam 10 yıldır gittiği her şehirde aynı sözlerle söylüyor.

Bu sözler ne Maraş’a özel üretildi, ne Maraş’a özel sertleştirildi, ne de Maraş’a yönelik bir hakaret amacı taşıyor. Tartışılır mı? Elbette. Densizlik midir? Olabilir. Benim de tasvip ettiğim bir üslup değil.

Ama “Kahramanmaraş’a özel provokasyon” iddiası gerçeklikle bağdaşmıyor.

Bu, sanatçının kendi dünyasında yer alan, yıllardır tekrar ettiği bir söz alışkanlığı.
Sorun varmı burada evet var. Ama bu sözleri siyasi ve ideolojik bir malzemeye dönüştürenlerin niyetinde de sorun var.

İkinci perde ise daha da ilginç.

Konser, üniversitenin düzenlediği bir etkinlik değil. Salon, diğer şehirlerde olduğu gibi ticari kiralama yöntemiyle tahsis edilmiş.
Yani:

Bir organizasyon firması salonu kiralıyor,
Biletleri o firma satıyor,
Tüm izinler yasal süreçlerle alınıyor,
ve Güvenlik Şube etkinliği takip ediyor.

Bu kadar açık bir prosedür varken hedefin sadece üniversiteye çevrilmesi, aslında buzdağının görünen kısmını oluşturuyor.

Bir konser izni için Valilik varken, emniyet birimleri varken, izin süreçleri işlerken… sorumluluğu sadece üniversiteye yüklemek ya bilgi eksikliği ya da bilinçli bir manipülasyon.

KSÜ Rektörlüğü’nün yaptığı açıklama akademik bir kurumun vakarına yakışan netlikte. Konserin organizasyonunda dahlin olmadığını belgeleriyle duyurmuş.

Ancak asıl mesele şu:

Bazı kesimler, üniversiteyi siyasi baskı altına almak, itibarsızlaştırmak ve kendi güç alanlarını genişletmek için bu olayı kullanmakta.

Bugün gelinen noktada açıklamanın dili, artık temsil ettiği kitleyi değil; toplum mühendisliğine soyunmuş küçük bir grubun öfkesini yansıtıyor.

KSÜ’nün bu şehrin en büyük markalarından biri olduğunu hatırlayalım.
Bu üniversite, 6 Şubat depremlerinde on binlerce insana kapılarını açmış bir kurum.
Yurtlarını, salonlarını, imkânlarını tüm şehre seferber etmiş bir kurum.
Başında da gecesini gündüzüne katan bir rektör; Prof. Dr. Alptekin Yasım.

Bu üniversiteyi karalamaya çalışanlar, aslında şehrin kendi geleceğini baltalamakta.

Olayın en çirkin kısımlarından biri, meseleyle ilgisi sınırlı akademisyenlerin hedef alınması.

Prof. Dr. Orhan Doğan’ın siyasal geçmişi, duruşu, ilkeleri ortada.
Bu şehirde birçok kişi bilir ki kendisi:

Bir dönem AK Parti milletvekili aday adayıydı,
Cumhurbaşkanımızı Pınarhisar Cezaevi’nde ziyaret eden isimlerden,
İstanbul Üniversitesi’nde sırf bu ziyareti, duruşu nedeniyle kadro sıkıntısı yaşamış bir hemşerimiz,
Buna rağmen alnının akıyla görev yapmış,
Yıllar boyunca fakülteler kurmuş, bölümler açmış, bilimsel üretimiyle gurur duyulan bir akademisyen. Her şey den öte bu şehrin çocuğu..

Böyle bir ismi “provokasyonun ortağı” diye hedef göstermek, vicdani değil; tamamen operasyonel bir girişim.
Açık söylemek gerekirse, mesele konser değil; mesele Orhan Hoca üzerinden üniversite yönetimini yıpratma arzusu..

Bu olayın ardından Mustafa Alyaz kardeşimin yazısını da mutlaka okuyunuz, yazısında geçen şu ifade aslında her şeyi özetliyor:

“AK Parti’ye gerçek zararı veren konser değil, konseri kendilerine kalkan yapıp ahlak bekçiliğine soyunanlardır.”

Doğru. Kahramanmaraş’ın kaybettiği her fırsatta, her projede, her vizyonda aynı zihniyetlerin farklı versiyonları karşımıza çıkıyor..

Kendini şehrin tek ahlaki otoritesi sanan,
Her etkinlikte yasakçı refleks gösteren,
Her kültürel faaliyeti siyasi hesaplaşmaya çeviren,
Şehri boğarak koruduğunu zanneden bir yapı…

Oysa Kahramanmaraş insanı çokça badirelerden geçmiş feraset sahibidir.
Ne provokasyona gelir, ne manipülasyonla yönlendirilir.

Bu şehrin insanı, neyin sanat, neyin provokasyon olduğunu gayet iyi bilir.
Halkın iradesine bu kadar güvensizlik, aslında onların kendi özgüvensizliğinin bir yansımasıdır.

Gerçek budur.

Bu konser üzerinden:

Üniversite hedef alındı,
Rektör hedef alındı,
Yönetim hedef alındı,
Şehrin ortak aklı hedef alındı.

Amaç sanatçıyı eleştirmek değil; üniversiteyi zayıflatmak.
Bu nedenle KSÜ’nün verdiği net yanıt yerinde.

Ve bu nedenle bu şehir, üniversitesine sahip çıkmalı.

Bu şehrin düşmanı konser, şarkı, sanatçı değil.
Bu şehrin gerçek düşmanı:

Kutuplaştırma,
Manipülasyon,
Küçük hesaplar,
Ahlak bekçiliği adı altında yürütülen linç kültürü..

Bir konser biter, bir şarkı unutulur…
Ama itibarı zedelenmiş bir üniversitenin yarası kolay kolay kapanmaz.

KSÜ bu şehrin aklıdır, hafızasıdır, omurgasıdır.
Depremde gördük, zor günde gördük, bilimde gördük.
Bu üniversiteyi kimseye yedirmemek Kahramanmaraş’ın ortak görevidir.

Bu nedenle her zamanki gibi söylüyorum:

Şehri rahat bırakın.
Üniversiteyi rahat bırakın.
Bilimi, öğrenciyi, emeği rahat bırakın.

Bu kavga konser kavgası değil; bu kavga şehrin geleceğini kim yönetecek kavgası.
Ve bu şehir, bu oyunları yiyecek kadar küçük bir şehir değildir.

Vesselam.

https://www.marasgunebakis.com.tr