Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali: 27

CÜZ 27

İbrâhim, “Peki ey elçiler! Sizin asıl göreviniz nedir?” dedi. ﴾31﴿ “Biz” dediler, “Günaha batmış bir topluluğa gönderildik; ﴾32﴿ Haddi aşanlar için rabbinin nezdinde işaretlenmiş balçıktan taşları üzerlerine yağdırmak üzere.” ﴾33-34﴿ Derken, orada bulunan müminleri çıkardık. ﴾35﴿ Zaten orada -bir hâne dışında- Allah’a teslim olmuş kimseler de bulamadık. ﴾36﴿ Ve orada, acı veren azaptan korkanlar için bir işaret bırakmış olduk. ﴾37﴿ Mûsâ’da da (ibretler var). Onu apaçık delillerle Firavun’a göndermiştik. ﴾38﴿ Firavun saltanatı sebebiyle ona karşı çıkmış ve “O, ya bir sihirbaz veya bir mec­­­nundur” demişti. ﴾39﴿ Sonunda -(davranışlarıyla) kendini rezil etmiş olarak- onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. ﴾40﴿ Âd kavminde de (ibretler var). Onlara silip süpüren rüzgârı göndermiştik. ﴾41﴿ Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, kül edip savuruyordu. ﴾42﴿ Semûd’da da (ibretler var). Onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım!” ­denmişti. ﴾43﴿ Rablerinin buyruğuna uymayı kendilerine yediremediler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıverdi! ﴾44﴿ Yerlerinden bile kalkamadılar ve kimseden yardım da alamadılar. ﴾45﴿ Bunlardan önce yaşayan Nûh’un kavminde de (ibretler var). Çünkü onlar yoldan çıkmış bir topluluk idi. ﴾46﴿ Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz biz genişletmekteyiz. ﴾47﴿ Yeri de biz döşedik; güzel de yaptık! ﴾48﴿ Her şeyden çift çift yarattık, inceden inceye düşünesiniz diye. ﴾49﴿ (Peygamber şöyle dedi:) “Şu halde Allah’a sığının. Şüphesiz ben sizin için O’nun tarafından apaçık bir uyarıcıyım. ﴾50﴿ Allah’ın yanında başka tanrı edinmeyin. Şüphesiz ben sizin için O’nun tarafından apaçık bir uyarıcıyım.” ﴾51﴿ İşte böyle; kendilerinden öncekilere de hiçbir peygamber gelmemiştir ki, “O bir sihirbaz veya bir mecnun” demiş olmasınlar. ﴾52﴿ Sanki nesiller boyu birbirlerine hep bunu tavsiye etmişler! Daha doğrusu onlar sınır tanımayan bir topluluk! ﴾53﴿ Artık onlarla ilgilenme. Bundan dolayı (çağrına uymadılar diye) sen kınanacak değilsin. ﴾54﴿ Ama (alanlar için) öğüt vermeye devam et, zira öğüt inananlara fayda verir. ﴾55﴿ Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. ﴾56﴿ Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor değilim. ﴾57﴿ Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır. ﴾58﴿ Şu iyi bilinmeli ki haksızlığa sapanlar için geçmişteki benzerlerinin payı gibi bir ceza payı var! Şimdi onu benden acele istemesinler! ﴾59﴿ Başlarına geleceği bildirilen günden dolayı vay o inkârcıların haline! ﴾60﴿

TÛR SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Tûr’a, açık sahifeler üzerine yazılı kitaba, beyt-i ma‘mûra, yükseltilmiş tavana, kaynayan denize andolsun ki, rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir; ona engel olabilecek yoktur! ﴾1-8﴿ O gün gök öyle bir sallanıp çalkalanır, dağlar yerinden kopup öyle bir yürür ki! ﴾9-10﴿ İşte o gün vay haline (dini) yalan sayanların! ﴾11﴿ Onlar daldıkları bataklıkta oyalanıp duruyorlar. ﴾12﴿ O gün cehennem ateşine itile kakıla götürülecekler. ﴾13﴿ (Onlara şöyle denecek:) “Yalan sayıp durduğunuz ateş işte bu! ﴾14﴿ Peki bu bir sihir mi? Yoksa görmüyor musunuz? ﴾15﴿ Girin oraya! Artık sabretmişsiniz etmemişsiniz, sizin için farketmez. Çünkü sadece yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz.” ﴾16﴿ Allah’a saygısızlıktan sakınanlar ise, rablerinin kendilerine verdiğiyle mutluluk bularak cennetlerde ve nimetler içinde olacaklardır. Rableri onları cehennem azabından da korumuş olacaktır. ﴾17-18﴿ (Onlara denecek ki:) “Yaptıklarınızın karşılığı olarak, sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak âfiyetle yiyin için.” Ayrıca onları güzel gözlü eşlerle evlendireceğiz. ﴾19-20﴿ İman eden, soylarından gelenlerin de aynı iman ile kendilerini izledikleri kimselerin yanlarına bu zürriyetlerini katacağız; bununla birlikte kendi amellerinden de bir şey eksiltmeyeceğiz. Herkes kendi yapıp ettiğinin hesabından kendisi sorumlu olacaktır. ﴾21﴿ Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol veririz. ﴾22﴿ Orada karşılıklı kadeh alıp verirler, ama o içecek ne saçmalamaya yol açar ne de günah işlemeye. ﴾23﴿ Sedeflerinde saklı incilere benzeyen genç hizmetçileri etraflarında dönüp dururlar. ﴾24﴿ (Cennettekiler) birbirlerine dönüp sorarlar: ﴾25﴿ “Doğrusu biz” derler, “Daha önce yakınlarımız arasındayken için için bir korku taşımaktaydık (değil mi?) ﴾26﴿ Şimdi ise Allah bize lütfuyla muamele etti de bizi kavurucu azaptan korudu. ﴾27﴿ Elbette biz bundan önce yalnız O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz ihsanı bol ve çok merhametli olan da yalnız O’dur.” ﴾28﴿ Sen öğüt vermeye devam et; rabbinin lütfu sayesinde sen asla ne bir kâhinsin ne de bir mecnun. ﴾29﴿ Demek onlar, “O bir şairdir; zamanın sillesini yiyeceği günü bekliyoruz” diyorlar öyle mi? ﴾30﴿ De ki: “Bekleyin bakalım, ben de sizinle birlikte beklemekteyim!” ﴾31﴿ Bunu onlara akılları mı emrediyor yoksa onlar azmış bir topluluk mu? ﴾32﴿ “Onu kendisi uydurmuştur” diyorlar öyle mi? Hayır hayır; inanmıyorlar. ﴾33﴿ Eğer doğru sözlü iseler onun benzeri bir söz getirsinler. ﴾34﴿ Acaba onlar bir yaratıcı bulunmadan mı yaratıldılar, yoksa yaratıcı kendileri midir? ﴾35﴿ Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yaratmışlar? Hayır hayır! Onlar bir türlü idrak edip inanmıyorlar. ﴾36﴿ Yoksa rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa her şeye egemen olan onlar mı? ﴾37﴿ Yoksa onların, üstüne çıkıp gizli şeyleri dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Eğer öyleyse, içlerinden dinleyen biri açık bir kanıt getirsin. ﴾38﴿ Kızlar O’na, erkek çocuklar da size öyle mi? ﴾39﴿ (Resulüm!) Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da, onlar bunun ağırlığı altında mı eziliyorlar? ﴾40﴿ Ya da gayb bilgisi kendilerinin yanında da onlar (buradan alıp) mı yazıyorlar? ﴾41﴿ Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama asıl tuzağa düşecek olanlar inkârcıların kendileridir! ﴾42﴿ Yoksa onların Allah’tan başka bir tanrıları mı var? Allah onların yakıştırdıkları ortaklardan tamamıyla münezzehtir. ﴾43﴿ Gökten bir kütlenin düşmekte olduğunu görseler, yine de “Bunlar üst üste yığılmış bulutlar” derler. ﴾44﴿ Artık dehşete kapılacakları gün ile yüzyüze gelinceye kadar onları kendi halleriyle baş başa bırak. ﴾45﴿ Kurdukları planlar o gün kendilerine hiçbir yarar sağlamayacak ve kendilerine yardım eden de olmayacak! ﴾46﴿ Şüphesiz o zulmedenlere bundan başka (dünyada başlarına gelecek) bir azap daha var; fakat çoğu bunu bilmez. ﴾47﴿ Sen rabbinin hükmünü sabırla bekle, kuşkusuz sen bizim gözetim ve korumamız altındasın. Her kalktığında rabbini hamd ile tesbih et. ﴾48﴿ Gecenin bir kısmında ve yıldızlar çekildiğinde de O’nu tesbih et. ﴾49﴿

NECM SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Battığı sırada yıldıza andolsun ki bu arkadaşınız ne sapıtmış ne de eğri yola gitmiştir. ﴾1-2﴿ Kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. ﴾3﴿ O (size okuduğu), kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir. ﴾4﴿ Onu, çok güçlü, üstün niteliklerle donatılmış biri (Cebrâil) öğretti. O, ufkun en yüce noktasındayken asıl şekliyle göründü. ﴾5-7﴿ Sonra yaklaştıkça yaklaştı. ﴾8﴿ Öyle ki, iki yay kadar hatta daha yakın oldu. ﴾9﴿ Böylece Allah, kuluna vahyini iletti. ﴾10﴿ Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı. ﴾11﴿ Şimdi siz şüpheye düşüp gördükleri hakkında onunla tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? ﴾12﴿ Andolsun ki onu (meleği) iniş esnasında en sondaki sidretü’l-müntehânın yanında bir daha gördü. ﴾13-14﴿ Ki onun yanında huzur içinde kalınacak cennet vardır. ﴾15﴿ O an sidreyi bürüyen bürümüştü. ﴾16﴿ Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı. ﴾17﴿ Hiç kuşkusuz o, rabbinin âyetlerinden en büyüğünü görmüştü. ﴾18﴿ Gördünüz değil mi (âciz durumdaki) Lât’ı, Uzzâ’yı ve üçüncüsü olan diğerini, Menât’ı? ﴾19-20﴿ Erkek çocuklar size de kızlar O’na öyle mi? ﴾21﴿ Ama o takdirde bu insafsızca bir taksim! ﴾22﴿ Bunlar sizin ve atalarınızın putlara taktığı boş isimlerden ibarettir. Allah onlara öyle bir yetki ve güç vermemiştir. Onlar (putperestler) sadece kuruntularına ve kişisel arzularına uyuyorlar. Oysa şimdi onlara rablerinden bir yol gösterici gelmiş bulunmaktadır. ﴾23﴿ İnsan arzu ettiği her şeye sahip olabilir mi ki? ﴾24﴿ Âhiret de Allah’ındır, dünya da. ﴾25﴿ Göklerde nice melekler vardır ki, Allah dilediği ve razı olduğu kulları için izin vermedikçe onların bile şefaati hiçbir fayda sağlamaz. ﴾26﴿ Âhirete inanmayanlar meleklere dişi varlıkların isimlerini veriyorlar. ﴾27﴿ Oysa onların bu konuda bir bildikleri yok; sadece zanna uyuyorlar. Zan ise asla gerçek bilginin yerini tutamaz. ﴾28﴿ O halde bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka arzusu olmayan kişilerden sen de yüz çevir. ﴾29﴿ İşte bildikleri bu kadar. Şüphesiz kendi yolundan sapanı en iyi bilen rabbindir, doğru yolu bulanı da en iyi bilen O’dur. ﴾30﴿ Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Sonunda O, kötülük yapanlara işlediklerinin cezasını verecek; iyilik yapanları, ufak tefek kusurlar hariç, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanları ise daha güzeliyle ödüllendirecektir. Şüphesiz rabbinin bağışlaması çok geniştir. Sizi topraktan yarattığı zamanki halinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur. Şu halde kendinizi temize çıkarmayın! Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur. ﴾31-32﴿ Gördün mü o yüz çevireni; ﴾33﴿ Azıcık verip sonra keseni! ﴾34﴿ Gaybın bilgisine sahip de onunla mı görüyor? ﴾35﴿ Yoksa Mûsâ’nın ve ahde vefa örneği İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu hususlardan haberi yok mu? ﴾36-37﴿ Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. ﴾38﴿ İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. ﴾39﴿ Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. ﴾40﴿ Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir. ﴾41﴿ En sonunda yalnız rabbine varılacaktır. ﴾42﴿ Güldüren de O’dur, ağlatan da. ﴾43﴿ Öldüren de O’dur, yaşatan da. ﴾44﴿ Rahime atıldığı zaman nutfeden (embriyo) erkeğiyle dişisiyle iki cinsi yaratan da O’dur. ﴾45-46﴿ Öteki yaratma da (öldükten sonra diriltme) O’na aittir. ﴾47﴿ Çok veren de O’dur, az veren de. ﴾48﴿ Şi‘râ yıldızının rabbi de O’dur. ﴾49﴿ Eski Âd kavmini helâk eden de O’dur. ﴾50﴿ Semûd’u da öyle. Hem de geriye bir şey bırakmadan! ﴾51﴿ Bunlardan da önce Nûh kavmini. Çünkü onlar çok zalim ve çok azgın idiler. ﴾52﴿ Altı üstüne getirilmiş şehirleri de O helâk etti. ﴾53﴿ Onları üzerilerine yağan felâketlere gömdü! ﴾54﴿ Artık rabbinin hangi nimetlerinden şüphe duyabilirsin? ﴾55﴿ Bu (Kur’an) da önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. ﴾56﴿ Artık yaklaştı o yaklaşmakta olan. ﴾57﴿ Onu Allah’tan başka ortaya çıkaracak yoktur. ﴾58﴿ Yoksa bu haberi tuhaf mı buluyorsunuz? ﴾59﴿ Ağlayacağınıza gülüyorsunuz! ﴾60﴿ Ve gaflet içinde oyalanıp duruyorsunuz. ﴾61﴿ Haydi artık Allah için secdeye kapanıp kulluk ediniz. ﴾62﴿

KAMER SÛRESİ

Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali: 20 Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali: 20

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Vakit yaklaştı ve ay yarıldı. ﴾1﴿ Onlar bir mûcize görseler hemen yüz çevirip, “Bu öteden beri bilinen bir sihir!” derler. ﴾2﴿ Hep yalan saydılar ve kişisel arzularına uydular; oysa her iş yerli yerindedir. ﴾3﴿ Andolsun ki onlara tuttukları yoldan vazgeçirecek nice haberler geldi; ﴾4﴿ Eksiksiz bir hikmet! Ama uyarılar fayda vermiyor. ﴾5﴿ Öyleyse sen de onlardan yüz çevir. Çağrıcının görülmedik bilinmedik bir şeye çağırdığı günde; ﴾6﴿ Gözlerini korku bürümüş halde kabirlerinden çıkıp etrafa yayılmış çekirgeler gibi o çağrıcıya doğru koşarlar. İnkârcılar, “Bu, gerçekten zor bir gün!” derler. ﴾7-8﴿ Bunlardan önce Nûh’un kavmi de (peygamberlerini) yalancılıkla itham etmişti. O kulumuzu yalancı saydılar, “Delinin biri!” dediler ve o görevinden alıkondu. ﴾9﴿ Bunun üzerine Nûh, “Artık yenik düştüm; yardımını esirgeme!” diye rabbine yalvardı. ﴾10﴿ Hemen göğün kapılarını bardaktan boşanırcasına inen bir yağmura açtık. ﴾11﴿ Yerden de sular fışkırttık; derken sular önceden belirlenmiş bir iş için birleşti. ﴾12﴿ Onu tahtalar ve mıhlarla yapılmış gemide taşıdık. ﴾13﴿ Gözetim ve korumamız altında akıp gidiyordu, kendisine inanılmamış olan o kulumuza bir mükâfat olmak üzere. ﴾14﴿ Andolsun, bunu bir ibret levhası olarak bıraktık; ibret alacak yok mu? ﴾15﴿ Azabım ve uyarılarım nasılmış görün! ﴾16﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? ﴾17﴿ Âd kavmi de (peygamberlerini) yalancılıkla itham etti. Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın! ﴾18﴿ Onların üzerine bitmek bilmeyen o kara günde şiddetli bir kasırga gönderdik. ﴾19﴿ İnsanları sökülmüş hurma kütükleri gibi çekip alıyordu. ﴾20﴿ Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın! ﴾21﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? ﴾22﴿ Semûd kavmi de uyarıları ciddiye almadılar. ﴾23﴿ Dediler ki: “İçimizden tek başına bir beşere mi uyacağız? O takdirde doğru yoldan sapmış olur, yanarız. ﴾24﴿ İlâhî mesaj içimizden ona mı gönderilmiş? Hayır o, yalancının, küstahın biri!” ﴾25﴿ Yarın onlar asıl yalancı, küstah kimmiş görecekler! ﴾26﴿ (Allah Sâlih peygambere şöyle buyurdu:) “Şüphesiz biz (mucizevi özelliği olan o deveyi) onları sınamak için göndermiş bulunuyoruz. Şimdi sen onların ne yapacağını izle ve sabret. ﴾27﴿ Bir de onlara, suyun aralarında paylaşımlı olacağını bildir. Her hissenin sahibi (suyun) başına gelsin.” ﴾28﴿ Derken ilgili adamlarını çağırdılar; o da (deveye) saldırıp hunharca öldürdü. ﴾29﴿ Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın! ﴾30﴿ Üzerlerine tek bir ses yolladık da hayvan ağılındaki (çiğnenip ufalanmış) kuru çalılar gibi oluverdiler. ﴾31﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? ﴾32﴿ Lût kavmi de uyarıları ciddiye almadı. ﴾33﴿ Biz de üzerlerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Ancak Lût ailesi hariç tutuldu; onları katımızdan bir lutuf olarak seher vakti kurtardık. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz. ﴾34-35﴿ Aslında Lût, kendilerini bizim amansız yakalayışımıza karşı uyarmıştı; ama onlar bu uyarıları şüpheyle karşıladılar. ﴾36﴿ Üstelik onun misafirleriyle ilgili çirkin bir talepte bulundular. Biz de gözlerini silme kör ediverdik; tadın bakalım azabımı ve uyardığım sonuçları! ﴾37﴿ Ve nihayet bir sabah erkenden kalıcı bir azap onları yakalayıverdi. ﴾38﴿ Tadın bakalım azabımı ve uyardığım sonuçları! ﴾39﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? ﴾40﴿ Şüphesiz Firavun’un halkına da uyarılar gelmişti. ﴾41﴿ Ama onlar bütün delillerimizi yalan saydılar, biz de onları üstün ve güçlü olana yaraşır biçimde kıskıvrak yakaladık. ﴾42﴿ Şimdi söyleyin bakalım (ey putperestler), sizin inkârcılarınız şu anılanlardan daha mı iyi; yoksa sizin için kitaplarda bir kurtuluş hükmü mü var? ﴾43﴿ Yoksa onlar “Biz yenilmez bir topluluğuz” mu diyorlar? ﴾44﴿ Yakında o topluluk da yenilecek ve arkalarını dönüp kaçacaklar. ﴾45﴿ Ama asıl vadeleri kıyamet günüdür ve kıyamet günü şüphesiz daha dehşetli ve daha acıdır. ﴾46﴿ Şu bir gerçek ki günaha batmış olanlar, doğru yoldan sapmış ve kendilerini ­yakmışlardır. ﴾47﴿ O gün yüzüstü ateşe sürüklenirler: “Tadın bakalım cehennemin dokunuşunu!” ﴾48﴿ Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. ﴾49﴿ Ve bizim buyruğumuz tektir, göz açıp kapayıncaya kadar olup biter. ﴾50﴿ Andolsun biz sizin nice benzerlerinizi helâk ettik. Düşünecek yok mu? ﴾51﴿ Yaptıkları her şey defterlerde kayıtlıdır. ﴾52﴿ Büyük küçük hepsi satır satır yazılmıştır. ﴾53﴿ Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmak kenarlarındadır. ﴾54﴿ Doğruluğun hâkim olduğu bir ortamda, gücüne sınır olmayan bir hükümdarın huzurundadırlar. ﴾55﴿

RAHMÂN SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Kur’an’ı rahmân öğretti. ﴾1-2﴿ İnsanı O yarattı. ﴾3﴿ Ona anlama ve anlatmayı öğretti. ﴾4﴿ Güneş ve ay bir hesaba bağlı (olarak hareket ederler). ﴾5﴿ Yıldızlar da ağaçlar da secde ederler. ﴾6﴿ Göğü O yükseltti, denge ve ölçüyü O koydu ki dengeden sapmayasınız; ﴾7-8﴿ Ölçüyü düzgün tutasınız ve eksik tartmayasınız. ﴾9﴿ O yeryüzünü canlıların altına serdi. ﴾10﴿ Orada meyveler ve tomurcuklu hurma ağaçları var. ﴾11﴿ Çimlenen taneler ve hoş kokulu bitkiler var. ﴾12﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾13﴿ O, insanı ateşte pişirilmiş toprak kaplar gibi kurutulmuş çamurdan yarattı. ﴾14﴿ Cinleri de yalın ateşten yarattı. ﴾15﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾16﴿ O, iki doğunun da rabbi iki batının da rabbidir. ﴾17﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾18﴿ O, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. ﴾19﴿ (Ama) aralarında bir engel vardır; birbirlerine karışmazlar. ﴾20﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾21﴿ Onlardan inci ve mercan çıkar. ﴾22﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾23﴿ Denizde yelkenlerini bayraklar gibi açarak süzülüp giden gemiler O’nundur. ﴾24﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾25﴿ Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir. ﴾26﴿ Azamet ve kerem sahibi rabbinin zâtı ise bâki kalır. ﴾27﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾28﴿ Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir. ﴾29﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾30﴿ Sizin için de (hesap sorma) vaktimiz olacak, ey sorumluluk yüklenmiş iki varlık! ﴾31﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾32﴿ Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin! Ama (tarafımızdan verilmiş) bir güç olmadıkça geçemezsiniz. ﴾33﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾34﴿ Üzerinize yalın bir ateş alevi ve erimiş bakır gönderilir de kurtulmak için birbirinizle yardımlaşamazsınız. ﴾35﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾36﴿ Gök yarılıp gül kırmızısı bir yağ gibi olduğu zaman! ﴾37﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾38﴿ İşte o gün insana da cine de günahı hakkında soru sorulmaz (çünkü her şey apaçık ortadadır). ﴾39﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾40﴿ Günahkârlar simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar. ﴾41﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾42﴿ Günahkârların yalan saydıkları cehennem işte bu! ﴾43﴿ Onun ateşi ile kaynar su arasında gidip gelirler. ﴾44﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾45﴿ Rabbinin huzurundan korkan kimse için çifte cennet vardır. ﴾46﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾47﴿ İkisinde de çeşit çeşit ve emsalsiz nimetler bulunur. ﴾48﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾49﴿ İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır. ﴾50﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾51﴿ İkisinde de her meyveden farklı türler bulunur. ﴾52﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾53﴿ (Cennettekiler) içleri atlasla dokunmuş sergiler üzerine kurulmuşlardır. Bu iki cennetin de meyveleri kolayca erişilebilecek yakınlıktadır. ﴾54﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾55﴿ Oralarda eşinden başkasına bakmayan kadınlar vardır ki onlardan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmuştur. ﴾56﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾57﴿ Sanki onlar yakut ve mercandır. ﴾58﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾59﴿ İyiliğin karşılığı da ancak işte böyle iyiliktir. ﴾60﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾61﴿ Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır. ﴾62﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾63﴿ İkisi de yemyeşil. ﴾64﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾65﴿ İkisinde de gürül gürül akan iki su kaynağı bulunur. ﴾66﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾67﴿ Her ikisinde türlü meyveler, hurma ve nar var. ﴾68﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾69﴿ Oralarda, huyu güzel, yüzü güzel kadınlar var. ﴾70﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾71﴿ Otağlarına kapanmış hûriler var. ﴾72﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾73﴿ Onlardan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmuştur. ﴾74﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾75﴿ Yeşil, hârikulâde güzel yastıklara yaslanmışlardır. ﴾76﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾77﴿ Azamet ve kerem sahibi rabbinin adı ne yücedir! ﴾78﴿

VÂKIA SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Büyük olay gerçekleştiği zaman; ﴾1﴿ Artık onun vukuunu yalan sayacak kimse kalmayacaktır. ﴾2﴿ O, alçaltır, yükseltir. ﴾3﴿ Yer şiddetle sarsıldığı zaman; ﴾4﴿ Dağlar parçalanıp toz duman haline geldiği; ﴾5-6﴿ Sizler de üç gruba ayrıldığınız zaman: ﴾7﴿ Biri, amel defteri sağından verilenlerdir; ne mutlu o sağından verilenlere! ﴾8﴿ Diğeri amel defteri solundan verilenlerdir; ne bedbaht o solundan verilenler! ﴾9﴿ Önde olanlar; (erdem, amel ve ödülde) önde olanlar; ﴾10﴿ İşte onlar nimetlerle dolu cennetlerde Allah’a en yakın olanlardır. ﴾11-12﴿ Çoğu önce gelip geçmişlerden; ﴾13﴿ Birazı da sonrakilerdendir. ﴾14﴿ Karşılıklı olarak mücevherlerle işlenmiş tahtlar üstüne oturup kurulmuşlardır. ﴾15-16﴿ Çevrelerinde kaynaktan doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle sonsuza dek hizmet sunacak gençler dolaşır. ﴾17-18﴿ Bundan dolayı ne baş ağrısına tutulurlar ne de sarhoş olurlar. ﴾19﴿ Beğendikleri meyvelerle, ﴾20﴿ Ve canlarının çektiği kuş etleriyle. ﴾21﴿ Güzel gözlü hûriler; ﴾22﴿ Saklı inciler misali. ﴾23﴿ Yaptıklarının karşılığı olarak. ﴾24﴿ Orada ne boş bir söz işitirler ne de günaha sokacak bir şey. ﴾25﴿ Sadece şu söz: “Size esenlikler, size mutluluklar!” ﴾26﴿ Amel defteri sağından verilenler; ne mutlu o sağından verilenlere! ﴾27﴿ Onlar dalbastı kiraz ve meyve yüklü muz ağaçları arasında; ﴾28-29﴿ Kesintisiz gölgeler altında; ﴾30﴿ Çağlayanların kenarında; ﴾31﴿ Bitip tükenmeyen ve yasaklanmayan bol meyveler arasında; ﴾32-33﴿ Kabartılmış döşekler üzerinde (olacaklar). ﴾34﴿ Şüphesiz biz onları (eşlerini) yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır. ﴾35﴿ Onları bâkire, eşlerine sevgiyle bağlı ve yaşıt kılmışızdır. ﴾36-37﴿ Bütün bunlar, hakkın ve erdemin yanında olanlar içindir. ﴾38﴿ Onların bir kısmı öncekilerdendir; ﴾39﴿ Bir kısmı da sonrakilerdendir. ﴾40﴿ Amel defteri solundan verilenler; ne bedbaht o solundan verilenler! ﴾41﴿ İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler. ﴾42﴿ Serin ve rahatlatıcı olmayan, kapkara bir duman gölgesindedirler. ﴾43-44﴿ Çünkü daha önce onlar hazlarına tutsak olmuşlardı. ﴾45﴿ O büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. ﴾46﴿ Şöyle diyorlardı: “Sahi biz, ölüp de toprak ve kemik yığını haline gelmişken yeniden mi diriltilecekmişiz? ﴾47﴿ Üstelik gelip geçmiş atalarımız da mı?” ﴾48﴿ De ki: “Hem öncekiler hem sonrakiler; ﴾49﴿ Bilinen bir günün belirlenmiş bir vaktinde mutlaka bir araya getirilecekler!” ﴾50﴿ Sonra siz ey yoldan sapmış inkârcılar! ﴾51﴿ Mutlaka zakkum ağacından yiyeceksiniz. ﴾52﴿ Karınlarınızı onunla dolduracaksınız. ﴾53﴿ Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. ﴾54﴿ Hem de susamış develerin suya kanmaz içişleriyle. ﴾55﴿ İşte hesap gününde onların ağırlanması böyle olacak! ﴾56﴿ Sizi biz yarattık; artık inansanıza! ﴾57﴿ Akıttığınız meniyi düşündünüz mü? ﴾58﴿ Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa biz miyiz yaratan? ﴾59﴿ Aranızda ölümü biz takdir ettik; sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve bilemeyeceğiniz bir şekilde sizi yeniden var etmemiz hususunda bizim önümüze asla geçilemez. ﴾60-61﴿ Hiç kuşkusuz ilk yaratılışınızı biliyorsunuz; düşünüp ibret alsanıza! ﴾62﴿ Ektiğiniz tohumu düşündünüz mü? ﴾63﴿ Onu siz mi bitiriyorsunuz yoksa biz miyiz bitiren? ﴾64﴿ Dileseydik onu kuru bir çöpe çevirirdik de şaşırır kalırdınız: ﴾65﴿ “Doğrusu çok zarara uğradık! ﴾66﴿ Daha doğrusu büsbütün mahrum kaldık” (derdiniz). ﴾67﴿ İçtiğiniz suyu düşündünüz mü? ﴾68﴿ Onu buluttan siz mi indirdiniz yoksa biz miyiz indiren? ﴾69﴿ Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz? ﴾70﴿ Tutuşturmakta olduğunuz ateşi düşündünüz mü? ﴾71﴿ Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratan biz miyiz? ﴾72﴿ Biz onu çöl yolcularına ve açlık çekenlere bir işaret ve nimet kıldık. ﴾73﴿ Öyleyse ulu rabbinin ismini tesbih et. ﴾74﴿ Bakın! Yıldızların yerlerine yemin ederim, ﴾75﴿ Ki bilseniz, bu gerçekten pek büyük bir yemindir. ﴾76﴿ Kuşkusuz o, değeri çok yüce Kur’an’dır. ﴾77﴿ (Aslı) korunmuş bir kitaptadır. ﴾78﴿ Ona ancak tertemiz olanlar (melekler) dokunabilir. ﴾79﴿ O, âlemlerin rabbinden indirilmiştir. ﴾80﴿ Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz? ﴾81﴿ Size verilen rızka yalanlamayla mı karşılık veriyorsunuz? ﴾82﴿ Ama can boğaza gelip dayandığında; ﴾83﴿ İşte o zaman siz (çaresiz) bakar durursunuz. ﴾84﴿ Biz ona sizden yakınız, fakat göremezsiniz. ﴾85﴿ Madem ki kimsenin hâkimiyeti altında değilmişsiniz; ﴾86﴿ Haydi onu (hayatı) geri döndürün, sözünüzde doğruysanız! ﴾87﴿ Şayet o, Allah’a yakın olanlardan ise; ﴾88﴿ Ona huzur, güzel nasip ve nimetlerle dolu cennet vardır. ﴾89﴿ Eğer amel defteri sağından verilenlerden ise, (ona şöyle denir:) “Selâm sana ey hakkın ve erdemin yanında olmuş kişi!” ﴾90-91﴿ Ama yoldan sapmış inkârcılardan ise; ﴾92﴿ Onu da kaynar sudan bir ziyafet ve atılacağı cehennem ateşi beklemektedir! ﴾93-94﴿ Şüphesiz bu kesin gerçeğin ta kendisidir. ﴾95﴿ Öyleyse ulu rabbinin ismini tesbih et. ﴾96﴿

HADÎD SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Göklerde ve yerde bulunanlar Allah’ı tesbih etmektedir. O üstündür, her yaptığında hikmet vardır. ﴾1﴿ Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız O’nundur. Hem hayat verir hem öldürür. O’nun her şeye gücü yeter. ﴾2﴿ O, evvel ve âhir, zâhir ve bâtındır. O her şeyi bilir. ﴾3﴿ Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istivâ eden O’dur. Toprağa giren ve ondan çıkan, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilir. Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir. ﴾4﴿ Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız O’nundur ve bütün işlerin dönüp varacağı merci ancak Allah’tır. ﴾5﴿ Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O kalplerde olanı çok iyi bilir. ﴾6﴿ Allah’a ve resulüne iman edin; O’nun size emanet olarak verdiklerinden, başkaları için de harcayın. İçinizden iman edip böyle harcamada bulunanlara büyük mükâfat vardır. ﴾7﴿ Peygamber rabbinize iman etmeniz için çağrıda bulunup dururken, O da sizden kesin söz almışken -bir şeye inanmaktaysanız- ne diye O’na iman etmezsiniz? ﴾8﴿ Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere kuluna apaçık âyetler indiren O’dur. Kuşkusuz Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. ﴾9﴿ Göklerin ve yerin tamamı zaten Allah’a ait olduğu halde ne diye hâlâ Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? İçinizden fetihten önce harcayan ve savaşanlar ötekilerle bir değildir. Onların derecesi, daha sonra harcayan ve savaşanlardan üstündür. Bununla birlikte Allah her birine en güzel olanı vaad etmiştir. Allah, yaptıklarınızdan tamamen haberdardır. ﴾10﴿ Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah bunu fazlasıyla öder. Ayrıca ona pek değerli bir ödül de vardır. ﴾11﴿ O gün mümin erkeklerin ve mümin kadınların ışıklarının önlerini ve çevrelerini aydınlattığını görürsün. “Bugün size müjde var; altından ırmaklar akan cennetlerde ebedî kalacaksınız” (denir). İşte en büyük murada ermek budur. ﴾12﴿ O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar iman edenlere şöyle diyecekler: “Bizi bekleyin de yetişip nurunuzdan bir parça alalım.” Şöyle denecek: “Geriye dönün de başka bir nur arayın!” Ve hemen aralarına kapısı da olan bir duvar çekilir; duvarın iç tarafında rahmet, kendilerine bakan dış tarafında ise azap vardır. ﴾13﴿ Münafıklar onlara, “Sizinle beraber değil miydik?” diye seslenirler. Onlar, “Evet öyleydi” derler, ama siz başınızı belâya kendiniz soktunuz, fırsat kolladınız, hep şüphe içinde oldunuz ve Allah’ın emri gelip çatıncaya kadar geleceğe yönelik kuruntularınız sizi oyaladı; bundan ötürü o aldatan (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırıp durdu. ﴾14﴿ Bugün artık ne sizden ne de açıkça inkâr edenlerden bir fidye kabul edilir. Varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir gidiş! ﴾15﴿ İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır. ﴾16﴿ Bilin ki Allah, ölmüş toprağa yeniden hayat verir. Şüphesiz biz, düşünesiniz diye delilleri bir bir açıklamışızdır. ﴾17﴿ Karşılıksız yardım eden erkeklere, karşılıksız yardım eden kadınlara ve Allah’a (O’nun muhtaç kullarına) güzel bir ödünç verenlere bu fazlasıyla ödenecektir. Ayrıca onlara pek değerli bir ödül de vardır. ﴾18﴿ Allah’a ve peygamberlerine (böyle) iman edenler var ya, işte onlar rableri katında sıddıklar ve şehidler mertebesindedirler. Mükâfatları ve nurları (âhirette) onları beklemektedir. İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise cehennemliktirler. ﴾19﴿ Bilin ki dünya hayatı, bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlâtta bir çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki bitirdikleri çiftçileri imrendirir, sonra kurumaya yüz tutar, bir de bakarsın ki sararmıştır, ardından da çerçöp haline gelmiştir. Âhirette ise ya çetin bir azap yahut Allah’ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı sadece aldatıcı bir yararlanmadan başka bir şey değildir. ﴾20﴿ Genişliği gökle yerin genişliği gibi olup Allah’a ve peygamberlerine iman edenler için hazırlanmış bulunan cennete ve rabbinizin bağışlamasına erişebilmek için yarışın. Bu, Allah’ın lutfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lutuf sahibidir. ﴾21﴿ Yeryüzünde vuku bulan veya başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın. Kuşkusuz bu Allah’a göre kolaydır. ﴾22﴿ Kaybettiklerinize üzülmeyesiniz ve O’nun size verdikleriyle şımarmayasınız diye (böyle yapmıştır). Allah kendini beğenen, böbürlenen hiç kimseyi sevmez. ﴾23﴿ Onlar kendileri cimrilik yaptıkları gibi insanlara da cimrilik telkin ederler. Kim yüz çevirirse bilsin ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O her türlü övgüye lâyıktır. ﴾24﴿ Andolsun biz peygamberlerimizi açık kanıtlarla gönderdik, beraberlerinde kitap ve adalet terazisini de indirdik ki insanlar hakkaniyete uygun davransınlar. Bir de demiri indirdik ki onda büyük bir güç ve insanlar için yararlar vardır. Böylece Allah, görmeden iman ederek kendisine ve peygamberlerine yardım edecekleri ortaya çıkaracaktır. Şüphesiz Allah güçlüdür, üstündür. ﴾25﴿ Andolsun Nûh’u ve İbrâhim’i elçi olarak gönderdik, onların soyundan gelenlere de peygamberlik ve kitap verdik. Onlardan doğru yolu bulanlar olduğu gibi birçoğu da yoldan çıkmış kimselerdir. ﴾26﴿ Sonra onların izinden peygamberlerimizi peş peşe gönderdik. Arkalarından Meryem oğlu Îsâ’yı da gönderdik, ona İncil’i verdik, ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Kendilerinin icat ettikleri ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiştik; sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmışlardı, ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik, ama çokları yoldan çıkmışlardır. ﴾27﴿ Ey iman edenler! Allah’a saygısızlıktan sakının ve resulüne iman edin ki size rahmetinden iki kat versin, aydınlığında yürüyeceğiniz bir nur lutfetsin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. ﴾28﴿ Böylece Ehl-i kitap’tan olanlar, Allah’ın lütfu üzerinde hiçbir güçlerinin bulunmadığını ve bütün lütfun Allah’ın elinde olup onu dilediğine verdiğini bilsinler. Allah büyük lutuf sahibidir. ﴾29﴿

Editör: Akif Arslan