Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali: 29

CÜZ 29

MÜLK SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Mutlak hükümranlık elinde olan Allah aşkındır, cömerttir ve O’nun her şeye gücü yeter. ﴾1﴿ Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır. ﴾2﴿ Yedi göğü birbiriyle tam bir uygunluk içinde yaratan O’dur. Rahmânın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? ﴾3﴿ Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir. ﴾4﴿ Gerçek şu ki biz yakın göğü kandillerle süsledik. Ayrıca bunlarla şeytanların taşlanmasını sağladık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. ﴾5﴿ Rablerini inkâr edenlere cehennem azabı vardır. Orası ne kötü bir varış yeri! ﴾6﴿ Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. ﴾7﴿ Cehennem neredeyse öfkesinden çatlayacak! Oraya her bir grup atıldıkça, muhafızları onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar. ﴾8﴿ Şöyle cevap verirler: “Evet, doğrusu bize bir uyarıcı (peygamber) gelmişti; fakat biz onu yalancılıkla itham etmiş ve ‘Allah hiçbir şey göndermemiştir; siz gerçekten büyük bir sapkınlık içindesiniz!’ demiştik.” ﴾9﴿ “Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şimdi şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!” diye de ilâve ederler. ﴾10﴿ Böylece günahlarını itiraf etmiş olurlar. O alevli ateşin mahkûmları artık rahmetten mahrumdurlar. ﴾11﴿ Görmedikleri halde rablerinden korkup saygı duyanlara gelince, onları da hem bir bağışlanma hem de büyük bir ödül beklemektedir. ﴾12﴿ Sözünüzü ister gizleyin isterse açığa vurun; unutmayın ki O, kalplerin içindekini bilmektedir. ﴾13﴿ Yaratan bilmez olur mu? O, bütün inceliklerin farkındadır ve her şeyden ­haberdardır. ﴾14﴿ Yeryüzünü sizin için kullanışlı hale getiren O’dur. Üzerinde dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyip için; (ama unutmayın ki) dönüş yalnız Allah’adır. ﴾15﴿ Göktekinin sizi yerin dibine batırmayacağından emin misiniz? Bir de bakarsınız yeryüzü altüst olmuş! ﴾16﴿ Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz? Uyarılarımın ne demek olduğunu yakında anlayacaksınız! ﴾17﴿ Onlardan öncekiler de (dinimi) asılsız saymışlardı; ama verdiğim ceza da nasıl olmuştu? ﴾18﴿ Üstlerinde kanatlarını aça kapaya uçan kuşları hiç görmediler mi? Onları (havada) Rahmân’dan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir. ﴾19﴿ Peki, Rahmân’a karşı size yardım edecek askerleriniz kimler? İnkârcılar sadece derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar. ﴾20﴿ Yahut Allah lutfettiği rızkı kesiverse size rızık verebilecek olan kim? Hayır! Onlar azgınlıkta ve haktan sapıp uzaklaşmakta ısrar ediyorlar. ﴾21﴿ Şimdi (düşünün, önünü görmeden), yüzüstü sürünen mi hedefe erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi? ﴾22﴿ De ki: “Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz!” ﴾23﴿ De ki: “Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O’dur; sadece gelip O’nun huzurunda toplanacaksınız.” ﴾24﴿ “Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” derler. ﴾25﴿ De ki: “O bilgi yalnız Allah’a mahsustur, ben ise sadece açık bir uyarıcıyım.” ﴾26﴿ Ama onu yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kara çıkacak ve (kendilerine), “İşte sizin isteyip durduğunuz budur!” denilecektir. ﴾27﴿ De ki: “Beni ve beraberimdekileri Allah yok eder veya bizi esirgerse (söyler misiniz), inkârcıları yakıcı azaptan kurtaracak olan kimdir?” ﴾28﴿ De ki: “O, Rahmân’dır; biz O’na iman etmiş ve O’na güvenip dayanmışızdır. Kimin düpedüz bir sapkınlık içinde olduğunu yakında anlayacaksınız!” ﴾29﴿ Bir de şunu sor: “Suyunuz çekiliverse size yerden kaynayan suyu kim getirebilir?” ﴾30﴿

KALEM SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Nûn. Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıklarına andolsun ki sen -rabbinin lutfu sayesinde- asla deli değilsin. ﴾1-2﴿ Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir ödül vardır. ﴾3﴿ Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin. ﴾4﴿ Aranızdan hanginizin aklı bozuk olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. ﴾5-6﴿ Doğrusu, yolundan sapan kimseyi en iyi bilen rabbindir; hidayete erenleri de en iyi bilen O’dur. ﴾7﴿ Şu halde seni yalancılıkla itham edenlere boyun eğme! ﴾8﴿ İstedikleri şudur: Sen tâviz veresin ki, onlar da tâviz versinler. ﴾9﴿ Olur olmaz yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp iğneleyen, durmadan laf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günahkâr, huysuz ve kaba, üstelik karakteri bozuk kimselere, serveti ve çocukları var diye sakın boyun eğme. ﴾10-14﴿ Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der. ﴾15﴿ Yakında onun alnına (cehennemlik) damgasını vuracağız! ﴾16﴿ Biz, vaktiyle şu bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi onlara da belâ verdik. Hani bahçe sahipleri, (“Allah izin verirse” gibi) bir kayıt koymaksızın sabah erkenden bahçenin mahsulünü kesinlikle devşireceklerine yemin etmişlerdi. ﴾17-18﴿ Fakat onlar uykudayken rabbin tarafından gelen kuşatıcı bir âfet bahçeyi sarıverdi de bahçe kesilip kurumuş gibi oldu. ﴾19-20﴿ Sabahleyin birbirlerine şöyle seslendiler: ﴾21﴿ “Eğer devşirecekseniz erkenden tarlanızın başına gidin!” ﴾22﴿ Derken yola koyuldular. Birbirlerine şöyle fısıldıyorlardı: ﴾23﴿ “Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın!” ﴾24﴿ Amaçlarını, planladıkları gibi gerçekleştirmek üzere erkenden yola düşüp gittiler. ﴾25﴿ Bahçeyi gördüklerinde ise, “Herhalde yanlış yere gelmişiz; yok yok, ürünü kaybetmişiz” dediler. ﴾26-27﴿ İçlerinden aklı başında olan biri şöyle dedi: “Ben size, ‘Allah’ın yüceliğini dile getirmelisiniz’ dememiş miydim?” ﴾28﴿ Şöyle cevap verdiler: “Rabbimizin şanı yücedir; doğrusu biz haksızlık etmişiz.” ﴾29﴿ Ardından, birbirlerini kınamaya başladılar: ﴾30﴿ “Yazıklar olsun bize!” dediler, “Gerçekten biz azmış ve sapmıştık. ﴾31﴿ Belki rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Biz rabbimizden bunu ­diliyoruz.” ﴾32﴿ İşte ceza budur. Âhiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi! ﴾33﴿ Şüphesiz Allah’a itaatsizlikten sakınanlar için rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır. ﴾34﴿ Öyle ya, emrimize boyun eğenleri o günahkârlarla bir mi tutacağız? ﴾35﴿ Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? ﴾36﴿ Yoksa elinizde okuduğunuz bir kitap var da orada istediğinizin sizin olacağı mı yazılı? ﴾37-38﴿ Yoksa, “Neye hüküm verirseniz o mutlaka sizindir” diye tarafımızdan lehinize verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? ﴾39﴿ Sor onlara: İçlerinden kim buna kefil oluyor? ﴾40﴿ Yoksa onların (kendilerine akıl veren) ortakları mı var? Doğru söylüyorlarsa haydi getirsinler ortaklarını! ﴾41﴿ O büyük korku ve dehşet günü gelip de secdeye çağrıldıklarında bunu yapamazlar; ﴾42﴿ O sırada gözlerine korku çökmüş, perişan olmuşlardır. Halbuki onlar, yapabilecek durumda iken de secdeye çağrılmışlardı. ﴾43﴿ Sen bu sözü yalan sayanı bana bırak! Biz onları, bilemeyecekleri bir şekilde yavaş yavaş azaba doğru çekeceğiz. ﴾44﴿ Onlara mühlet veriyorum; ama benim planım çok sağlamdır! ﴾45﴿ Yoksa, sanki sen onlardan bir ücret istiyorsun da bunun ağırlığı altında kalmaktan mı çekiniyorlar? ﴾46﴿ Yahut gayb bilgisine sahipler de oradan mı alıp yazıyorlar? ﴾47﴿ Sen rabbinin hükmüne sabret; balığın yuttuğu (Yunus) gibi olma. Hani o, öfkeli bir halde bağırıp çağırmıştı. ﴾48﴿ Rabbinin lutfu imdadına yetişmeseydi o mutlaka kınanmayı hak etmiş olarak ıssız bir sahaya atılacaktı. ﴾49﴿ Fakat rabbi onu seçip sâlihlerden eyledi. ﴾50﴿ O inkârcılar Kur’an’ı işittikleri zaman, seni gözleriyle devireceklermiş gibi bakar, “Şüphe yok o bir delidir” derler. ﴾51﴿ Oysa Kur’an, âlemler için öğütten başka bir şey değildir. ﴾52﴿

HÂKKA SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

O gerçekleşecek büyük olay (kıyamet)! ﴾1﴿ Nedir o büyük olay? ﴾2﴿ O büyük olayın ne olduğunu sen nereden bileceksin! ﴾3﴿ Semûd ve Âd, kapılarını çalacak felâketi asılsız saymışlardı. ﴾4﴿ Semûd kavmi çok şiddetli bir depremle helâk edildi. ﴾5﴿ Âd halkı ise dehşetli bir kasırga ile yok ediliverdi. ﴾6﴿ Allah o kasırgayı ardarda yedi gece, sekiz gün onların üzerine gönderdi. Öyle ki (orada bulunsaydın), o kavmi devrilmiş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün. ﴾7﴿ Şimdi onlardan geriye kalan bir şey görüyor musun? ﴾8﴿ Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen şehirler (halkı) hep o günahı işlediler. ﴾9﴿ Rablerinin elçisine karşı geldiler, O da onları amansız bir şekilde yakalayıp ­cezalandırdı. ﴾10﴿ Bir zamanlar sular coştuğu vakit sizi gemide kuşkusuz biz taşıdık; ﴾11﴿ Bunu sizin için ibretli bir ders olsun ve kulaklardan hiç çıkmasın diye yaptık. ﴾12﴿ Sûra bir defa üflendiğinde; ﴾13﴿ Yeryüzü ve dağlar yerlerinden sökülüp birbirine bir defa çarptırılarak darmadağın ­edildiğinde; ﴾14﴿ İşte o gün olacak olur. ﴾15﴿ Gök yarılır, o gün (bütün) bunların düzeni çökmüştür. ﴾16﴿ Melekler göklerin etrafındadır. O gün rabbinin arşını bunların da üstünde olan sekiz (melek) yüklenir. ﴾17﴿ O gün hesaba çekilirsiniz, size ait hiçbir sır gizli kalmaz. ﴾18﴿ Kitabı sağ tarafından verilen kimse der ki “Alın kitabımı okuyun; ﴾19﴿ Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten bekliyordum.” ﴾20﴿ Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir; ﴾21﴿ Meyveleri kolayca devşirilebilir yüce bir cennettedir. ﴾22-23﴿ Onlara “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için” denir. ﴾24﴿ Kitabı sol tarafından verilene gelince o, “Keşke” der, “Bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! ﴾25-26﴿ Keşke ölümüm her şeyi bitirseydi! ﴾27﴿ Malım bana hiç fayda sağlamadı; ﴾28﴿ Güç ve saltanatım elimden çıkıp gitti.” ﴾29﴿ (Ve şöyle emredilir:) Onu yakalayıp bağlayın; ﴾30﴿ Sonra onu alevli ateşe atın! ﴾31﴿ Sonra da (diğerleriyle birlikte) onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire dizin! ﴾32﴿ Çünkü o, ulu Allah’a iman etmezdi; ﴾33﴿ Yoksulu doyurmayı özendirmezdi. ﴾34﴿ Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur. ﴾35﴿ Yananların akıntısından başka yiyeceği de yoktur! ﴾36﴿ Onu da günahkârlardan başkası yemez. ﴾37﴿ Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, ﴾38-39﴿ Kur’an elbette değerli bir elçinin sözüdür. ﴾40﴿ O bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! ﴾41﴿ O bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! ﴾42﴿ O, âlemlerin rabbi tarafından indirilmiştir. ﴾43﴿ Eğer peygamber bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, ﴾44﴿ Elbette onu kıskıvrak yakalardık. ﴾45﴿ Sonra onun can damarını koparırdık. ﴾46﴿ Hiçbiriniz buna mâni olamazdınız. ﴾47﴿ Doğrusu Kur’an, takvâ sahipleri için bir öğüttür. ﴾48﴿ İçinizde onu yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz. ﴾49﴿ Muhakkak o, kâfirler için de derin bir pişmanlık sebebidir. ﴾50﴿ O, gerçekten kesin bilginin kendisidir. ﴾51﴿ Şu halde ulu rabbinin adını noksanlıklardan tenzih et! ﴾52﴿

MEÂRİC SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Birisi, huzuruna yükselmenin birçok yolu bulunan Allah katından inkârcılar için gelecek olan ve hiç kimsenin savamayacağı azabın gelmesini istedi. ﴾1-3﴿ Melekler ve rûh O’na, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar. ﴾4﴿ Şimdi sen güzelce sabret. ﴾5﴿ Doğrusu onlar o azabı ihtimalden uzak görüyorlar. ﴾6﴿ Biz ise onu yakın görmekteyiz. ﴾7﴿ O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur. ﴾8﴿ Dağlar da atılmış renkli yüne döner. ﴾9﴿ Dost dostunun halini sormaz olur. ﴾10﴿ Halbuki birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kişi, o günün azabı karşısında ister ki oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran bütün ailesini ve yeryüzünde kim varsa herkesi fidye olarak versin de kendisini kurtarsın! ﴾11-14﴿ Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki o (cehennem) alev alev yanan, derileri kavurup soyan bir ateştir. ﴾15-16﴿ Haktan yüz çevirip uzaklaşmak isteyeni ve mal toplayıp üstüne oturanı kendine çağırır. ﴾17-18﴿ Gerçekten insan pek tahammülsüz bir tabiatta yaratılmıştır. ﴾19﴿ Başına bir fenalık geldi mi sızlanır durur. ﴾20﴿ Ama ona bir nimet nasip olursa kendisinden başkasını yararlandırmaz. ﴾21﴿ Ancak namaz kılanlar başka; ﴾22﴿ Namazlarını devamlı kılanlar; ﴾23﴿ İsteyene ve yoksun kalmışa mallarından belli bir hak tanıyanlar; ﴾24-25﴿ Hesap gününün doğruluğuna inananlar; ﴾26﴿ Rablerinin azabından çekinenler -ki rablerinin azabı karşısında asla güven içinde olunamaz-; ﴾27-28﴿ İffetlerini koruyanlar -ki eşleri ve câriyeleri bunun dışında olup bundan dolayı kınanmazlar; ama kim bunun ötesine geçmeye kalkışırsa böyleleri sınırı aşanların ta kendileridir-; ﴾29-31﴿ Emanetlerine ve ahidlerine riayet edenler; ﴾32﴿ Şahitliklerini dosdoğru yapanlar; ﴾33﴿ Namazlarının gereklerini titizlikle yerine getirenler; ﴾34﴿ İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar. ﴾35﴿ O inkârcılara ne oluyor ki (inkâr veya alay etmek için) grup grup sağdan soldan sana doğru koşuyorlar. ﴾36-37﴿ Üstelik bir de onlardan her biri nimetler cennetine yerleştirileceğini mi umuyor? ﴾38﴿ Asla! Biz onları, şu bildikleri şeyden yaratmışızdır. ﴾39﴿  Doğuların ve batıların rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter, kimse bizim önümüze geçemez. ﴾40-41﴿ Bırak onları, kendilerine geleceği hususunda uyarıldıkları güne ulaşıncaya kadar boş şeylere dalıp oyalanadursunlar! ﴾42﴿ O gün onlar, bir hedefe çabucak varmak istercesine süratle kabirlerinden çıkarlar. ﴾43﴿ O sırada gözlerine korku çökmüş, perişan olmuşlardır. İşte başlarına geleceği konusunda uyarıldıkları gün o gündür. ﴾44﴿

NÛH SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Biz Nûh’u, “Kendilerine can yakıcı bir azap gelmeden önce halkını uyar” diyerek kavmine gönderdik. ﴾1﴿ Şöyle dedi: “Ey kavmim! Şüphesiz ben size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım. ﴾2﴿ Allah’a kulluk edin; O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin; ﴾3﴿ Ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve size belirli bir vadeye kadar süre tanısın. Şüphesiz Allah’ın belirlediği vade geldiğinde artık ertelenmez. Keşke ­bilseydiniz!” ﴾4﴿ Nûh, “Rabbim” dedi, “Doğrusu ben kavmimi gece gündüz hakka çağırdım; ﴾5﴿ Fakat benim çağrım sadece kaçışlarını arttırdı. ﴾6﴿ Kendilerini bağışlaman için ben onları ne zaman çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar; elbiselerini başlarına bürüdüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler. ﴾7﴿ Yine de ben onları açıkça çağırmaya devam ettim. ﴾8﴿ Onlara açık da söyledim, yerine göre gizli de söyledim.” ﴾9﴿ Dedim ki: “Rabbinizden bağışlanmanızı dileyin; O, çok bağışlayıcıdır. ﴾10﴿ (Dileyin ki) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. ﴾11﴿ Mallar ve oğullar vererek sizi desteklesin, size bahçeler versin ve sizin için ırmaklar akıtsın. ﴾12﴿ Ne oluyor size de Allah’ın büyüklüğünü hesaba katmıyorsunuz? ﴾13﴿ Oysa O sizi türlü evrelerden geçirerek yaratmıştır. ﴾14﴿ Görmüyor musunuz Allah yedi göğü birbiriyle nasıl uyumlu yaratmıştır? ﴾15﴿ Onların içinde ayı bir ışık, güneşi ışık kaynağı yapmıştır. ﴾16﴿ Allah sizi yerden bitirip yetiştirmiştir. ﴾17﴿ Sonra sizi yine oraya döndürecek ve yeniden çıkaracaktır. ﴾18﴿ Allah yeryüzünü sizin için sergi gibi döşemiştir ki onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz.” ﴾19-20﴿ Nûh, “Rabbim, dedi, doğrusu bunlar beni dinlemediler, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka bir şeye yaramayan kimseye uydular. ﴾21﴿ Onlar çok büyük tuzaklar kurdular. ﴾22﴿ İnsanlara dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Ved’den, Suvâ’dan, Yegūs’tan, Yeûk’tan ve Nesr’den asla vazgeçmeyin! ﴾23﴿ Gerçekten de birçoklarını saptırdılar; (Rabbim!) sen de artık bu zalimlerin şaşkınlıklarını arttır!” ﴾24﴿ Sonunda günahları yüzünden tûfanda boğuldular, ardından ateşe atıldılar, kendilerine Allah’tan başka yardımcılar da bulamadılar. ﴾25﴿ Nûh “Rabbim” dedi, “Yeryüzünde inkârcılardan hiç kimseyi sağ bırakma! ﴾26﴿ Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve sadece günahkâr nankör nesiller yetiştirirler. ﴾27﴿ Rabbim! Beni, annemi babamı, inanmış olarak evime girenleri, mümin erkekleri ve mümin kadınları bağışla, zalimleri ise daima helâk et.” ﴾28﴿

Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali: 24 Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali: 24

CİN SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

De ki: Cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle söyledikleri bana vahyolundu: “Biz, doğru yolu gösteren harika bir okuma dinledik ve ona iman ettik. Artık kesinlikle rabbimize kimseyi ortak koşmayacağız. ﴾1-2﴿ Şu muhakkak ki rabbimizin şanı çok yücedir; O, ne bir eş edinmiştir ne de çocuk. ﴾3﴿ Demek aramızdaki beyinsiz, Allah hakkında ipe sapa gelmez şeyler söylüyormuş. ﴾4﴿ Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla gerçek dışı şeyler söylemeyeceklerini ­sanırdık. ﴾5﴿ İnsanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kimselere sığınırlardı, onlar da bunları daha sapkın hale getirirlerdi. ﴾6﴿ Tıpkı sizin sandığınız gibi onlar da Allah’ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini ­zannederlerdi. ﴾7﴿ Hakikaten biz (cinler) göğü yokladık, onu güçlü muhafızlar ve alev toplarıyla doldurulmuş bulduk. ﴾8﴿ Halbuki biz (daha önce, göğü) dinlemek için onun oturulabilecek yerlerinde otururduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse kendisini gözetleyen bir alev topuyla karşılaşıyor. ﴾9﴿ Bilmiyoruz, yeryüzündekiler hakkında bir kötülük mü murat edildi yoksa rableri onlar için bir iyilik mi diledi? ﴾10﴿ Doğrusu içimizde iyiler var, ama aramızda başka türlü olanlar da var; hâsılı biz farklı gruplardan oluşuyoruz. ﴾11﴿ Sonunda anladık ki yeryüzünde Allah’ın iradesini asla engelleyemeyiz; kaçmakla da O’nun elinden kurtulamayız. ﴾12﴿ Ve biz doğru yol rehberini dinler dinlemez ona iman ettik; rabbine iman eden kimse artık ne ziyandan ne de azıp sapmaktan korkar. ﴾13﴿ Aramızda ilâhî emirlere boyun eğenler var, ama hak yoldan sapanlarımız da var. Boyun eğenler doğru yolu hedeflemişlerdir. ﴾14﴿ Hak yoldan sapanlar ise cehennemin yakıtı olmuşlardır.” ﴾15﴿ Eğer (kullarımız) hak yolda dosdoğru yürürlerse kendilerini, içinde denemek üzere nimetlere boğarız; kim de rabbini anmaktan yüz çevirirse Allah onu gitgide artan bir azaba uğratır. ﴾16-17﴿ Mescidler yalnız Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte başkasına da tapmayın. ﴾18﴿ Allah’ın kulu O’na ibadet etmek üzere kalktığında üstüne çıkarcasına etrafına üşüşüyorlar. ﴾19﴿ De ki: “Ben kendisine hiç kimseyi ortak koşmaksızın yalnız rabbime yakarıp kulluk ederim.” ﴾20﴿ De ki: “Doğrusu ben size ne zarar verme ne de istikametinizi düzeltme gücüne sahibim.” ﴾21﴿ Şunu da söyle: “Şüphe yok ki, Allah’ın dinini tebliğ edip gönderdiklerini yerine ulaştırmadıkça beni de Allah’a karşı kimse koruyamaz; O’ndan başka sığınılacak kimse de bulamam.” Artık Allah’a ve resulüne isyan edenler bilsinler ki, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi onları beklemektedir. ﴾22-23﴿ Sonunda tehdit edildikleri azabı gördükleri zaman kimin yardımcılarının daha güçsüz ve sayıca daha az olduğunu anlayacaklar.” ﴾24﴿ De ki: “Tehdit edildiğiniz azap yakın mıdır yoksa rabbim onun için uzun bir süre mi koyar, bilemem.” ﴾25﴿ Gaybı O bilir, gizlisini kimseye açmaz; ﴾26﴿ Ancak elçi olarak seçtiği başka. Allah, bu elçilerin her türlü durumlarını ilmiyle kuşattığı ve her şeyin sayısını belirlediği halde, rablerinin mesajlarını tebliğ ettiklerini ortaya çıkarmak için onların önlerinden ve arkalarından gözcüler gönderir. ﴾27-28﴿

MÜZZEMMİL SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Ey örtüsüne bürünen! ﴾1﴿ Geceleyin -birazı dışında- namaza kalk! Gecenin yarısında bu vakti biraz öne veya biraz ileri de alabilirsin. Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku. ﴾2-4﴿ Doğrusu biz sana, taşınması zor bir söz vahyedeceğiz. ﴾5﴿ Şüphesiz gece vakti etki ve uyum yönünden daha uygun ve sözün zihne yerleşmesi bakımından daha elverişlidir. ﴾6﴿ Gündüz vakti ise senin için yoğun bir koşuşturma durumu vardır. ﴾7﴿ Rabbinin adını an, bütün varlığınla ona yönel. ﴾8﴿ Doğunun da batının da rabbi O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse yalnız O’na güvenip sığın. ﴾9﴿ Onların söylediklerine katlan ve uygun bir şekilde onlardan uzaklaş. ﴾10﴿ Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz süre tanı. ﴾11﴿ Kuşkusuz katımızda (onlar için) prangalar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek, elem verici bir azap vardır. ﴾12-13﴿ O gün yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar savrulan kum yığınları halini alır. ﴾14﴿ Doğrusu Firavun’a bir elçi gönderdiğimiz gibi size de hakkınızda tanık olacak bir peygamber gönderdik. ﴾15﴿ Firavun o peygambere karşı çıkmış, biz de onu ağır bir şekilde cezalandırmıştık. ﴾16﴿ Siz de inkârda direnirseniz çocukları ihtiyarlatan o günden kendinizi nasıl ­koruyacaksınız? ﴾17﴿ O gün gökler paramparça olacak, Allah’ın vaadi mutlaka yerine gelecektir. ﴾18﴿ Şüphesiz bunlar bir öğüttür; artık dileyen rabbine ulaştıracak bir yol tutar. ﴾19﴿ Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını, üçte birini ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir grubun da (böyle yaptığını) rabbin elbette bilir. Gece ve gündüzü belirleyen ancak Allah’tır. O, sizin (istenen) vakti tesbit edemeyeceğinizi bilmektedir. Bu yüzden de sizi bağışlamıştır. Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah’ın lutfundan rızık aramak üzere yeryüzünde yol tepecek, diğerleri de Allah yolunda çarpışacaktır. O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı ödeyin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; işte bu daha iyidir ve mükâfatı daha büyüktür. Allah’tan bağışlanmayı dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı çok esirgeyicidir. ﴾20﴿

Müddessir Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Ey örtüsüne bürünen! ﴾1﴿ Kalk ve uyar! ﴾2﴿ Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir. ﴾3﴿ Elbiseni tertemiz tut. ﴾4﴿ Her türlü pislikten uzak dur. ﴾5﴿ Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma. ﴾6﴿ Rabbinin rızâsına ermek için sabret. ﴾7﴿ Sûra üflendiği zaman; ﴾8﴿ İşte o gün zorlu bir gündür; ﴾9﴿ İnkârcılar için hiç de kolay olmayan bir gündür. ﴾10﴿ Yarattığım o şahsı (cezalandırmak üzere) tek başına bana bırak! ﴾11﴿ Kendisine geniş bir servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim; ﴾12-13﴿ Önüne nimetleri serdikçe serdiğim, arkasından daha fazla vermemi bekleyen kişiyi! ﴾14-15﴿ Hayır, umduğu gibi olmayacak! Çünkü o, âyetlerimize karşı inatla ­direnmektedir. ﴾16﴿ Ben de onu sarp bir yokuşa süreceğim! ﴾17﴿ O, düşündü taşındı, ölçtü biçti. ﴾18﴿ Kahrolası, ne biçim ölçtü biçti! ﴾19﴿ Sonra kahrolası ne biçim ölçtü biçti! ﴾20﴿ Sonra baktı. ﴾21﴿ Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. ﴾22﴿ En sonunda sırtını dönüp gitti ve kibrine yenildi. ﴾23﴿ “Bu” dedi, “Olsa olsa eskilerden nakledilmiş bir sihirdir. ﴾24﴿ Bu, insan sözünden başka bir şey değildir.” ﴾25﴿ Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım. ﴾26﴿ Sen bilir misin sekar nedir? ﴾27﴿ Bitirir ama yok olmaya da bırakmaz; ﴾28﴿ İnsanları kavurur. ﴾29﴿ Orada on dokuz görevli vardır. ﴾30﴿ Biz cehennemin işlerine bakmakla yalnız melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkâr edenler için sadece bir imtihan vesilesi yaptık ki böylelikle kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, inananların imanı artsın; kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler; kalplerinde hastalık bulunanlar ve inkârcılar da, “Allah bu sayı misaliyle ne demek istemiş olabilir?” desinler. İşte Allah böylece dilediğini sapkınlıkta bırakır, dilediğine de doğru yolu gösterir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. İşte bu, insanlık için sadece bir öğüttür. ﴾31﴿ Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun! ﴾32﴿ Dönüp gitmekte olan geceye; ﴾33﴿ Ağarmakta olan sabaha andolsun ki, ﴾34﴿ O (cehennem), insanlar için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için uyarıcı büyük cezalardan biridir. ﴾35-37﴿ Her nefis, yaptıklarına karşılık tutulan bir rehindir; ﴾38﴿ Ancak hakkın ve erdemin tarafında olanlar başka: ﴾39﴿ Onlar cennetlerdedir; günahkârlar hakkında birbirlerine sorular sorarlar? ﴾40-41﴿ “Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?” ﴾42﴿ Onlar şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik; ﴾43﴿ Yoksulu doyurmuyorduk; ﴾44﴿ (Günaha) dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk, ﴾45﴿ Ceza gününü de asılsız sayıyorduk, ﴾46﴿ Sonunda bize ölüm geldi çattı.” ﴾47﴿ Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. ﴾48﴿ Böyle iken onlara ne oluyor ki âdeta aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi öğütten yüz çevirip kaçıyorlar! ﴾49-51﴿ (Uyarıcılardan) öğüt almak yerine onlardan her biri, kendisine, açılmış sahîfeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor. ﴾52﴿ Hayır! Aslında onlar âhiretten korkmuyorlar. ﴾53﴿ Asla! Ama bilsinler ki bu, gerçekten bir öğüttür, uyarıdır! ﴾54﴿ Dileyen ondan öğüt alır. ﴾55﴿ Ve Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O’dur, mağfiret sahibi de O’dur. ﴾56﴿

KIYÂMET SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Sandıkları gibi değil, kıyamet gününe yemin ederim! ﴾1﴿ Öyle değil, kendini kınayan nefse yemin ederim! ﴾2﴿ İnsan, kemiklerini toplayıp birleştiremeyeceğimizi mi sanıyor? ﴾3﴿ Evet, parmaklarına varıncaya kadar yeniden yapmaya gücümüz yeter. ﴾4﴿ Fakat insanoğlu önündeki zaman içinde de günah işlemeye (bugünden) istekli durur. ﴾5﴿ “Kıyamet günü ne zamanmış?” diye soruyor. ﴾6﴿ Göz dehşetle açıldığı, ay tutulduğu, güneşle ay birleştirildiği zaman; ﴾7-9﴿ İşte o gün insan “Kaçacak yer var mı?” diyecektir. ﴾10﴿ Hayır, sığınacak bir yer yoktur! ﴾11﴿ O gün varıp durulacak yer sadece rabbinin huzurudur. ﴾12﴿ O gün insana yaptığı ve yapmadığı her şey hakkında bilgi verilecektir. ﴾13﴿ Artık insan, mazeretlerini sayıp dökse de kendine kendisi tanıktır. ﴾14-15﴿ Onu zihnine bir an önce kaydetmek için, okumada acele etme. ﴾16﴿ Onu zihninde toplayıp okumanı sağlama işi bize aittir. ﴾17﴿ O halde onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et. ﴾18﴿ Sonra onu anlatmak elbette bize aittir. ﴾19﴿ Hayır (ey insanlar)! Doğrusu siz çabucak gelip geçeni seviyorsunuz, ﴾20﴿ Âhireti ise bir yana bırakıyorsunuz. ﴾21﴿ Oysa o gün bir kısım yüzler rablerine bakarak mutlulukla parıldayacak; ﴾22-23﴿ Bir kısım yüzler ise o gün insanın belini kıracak bir felâketi sezerek sararıp solacaktır. ﴾24-25﴿ Hayır artık çok geç! Can boğaza gelip dayandığında; ﴾26﴿ “Yok mu bir şifacı?” dendiğinde; ﴾27﴿ (Hasta) bunun beklenen ayrılış olduğunu anladığında; ﴾28﴿ Ve bacaklar birbirine dolaştığında; ﴾29﴿ İşte o gün sevkedilen yer sadece rabbinin huzurudur. ﴾30﴿ Vaktiyle o hakka inanmamış, namaz da kılmamıştı. ﴾31﴿ Aksine inkâr etmiş, haktan yüz çevirmişti. ﴾32﴿ Sonra da çalım sata sata yürüyüp yandaşlarına gitmişti. ﴾33﴿ (Ey insan!) Acı sonun yaklaştıkça yaklaşıyor! ﴾34﴿ Evet o sana yaklaştıkça yaklaşıyor! ﴾35﴿ İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır? ﴾36﴿ O akıtılan meniden bir damlacık (sperm) değil miydi? ﴾37﴿ Sonra o, alaka (asılıp tutunan zigot) olmuş, derken Allah onu yaratıp ­şekillendirmiş; ﴾38﴿ Ondan iki eşi, erkek ve dişiyi yaratmıştır. ﴾39﴿ Peki bütün bunları yapan, ölüleri diriltemez mi? ﴾40﴿

İNSÂN SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Gerçek şu ki, insanın yaratılış tarihinde onun henüz anılan bir şey olmadığı bir dönem gelip geçmiştir. ﴾1﴿ Hakikatte biz insanı katışık bir nutfeden yarattık; imtihan edelim diye onu işitir ve görür kıldık. ﴾2﴿ Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör. ﴾3﴿ Ama biz inkârcılar için zincirler, halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır. ﴾4﴿ İyiler ise içindekine güzel koku katılmış bir kadehten içecekler; ﴾5﴿ Bir su kaynağı ki Allah’ın has kulları istedikleri yerlere akıtarak ondan bol bol içerler. ﴾6﴿ Onlar, verdikleri sözü yerine getirirler ve dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar. ﴾7﴿ Onlar, kendileri (yemek) istedikleri halde yiyeceği yoksula, yetime ve esire ikram ederler. ﴾8﴿ (Ve şöyle derler:) “Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. ﴾9﴿ Biz, dehşetli, çetin bir günde rabbimizden korkarız.” ﴾10﴿ Bu tutumları sebebiyle Allah onları o günün dehşetinden korur; yüzlerine aydınlık, gönüllerine sürur verir. ﴾11﴿ Sabretmelerine karşılık onları cennetle ve ipekli giysilerle ödüllendirir. ﴾12﴿ Orada koltuklara kurulurlar. Ne yakıcı güneş görürler orada ne de dondurucu soğuk. ﴾13﴿ Ağaçların gölgesi hemen üzerlerinde, meyveleri emirlerine âmâde kılınmış. ﴾14﴿ Her birinin etrafında gümüş kaplar, billûr kadehler, gümüş beyazlığında şeffaf kupalar dolaştırılır; ölçülerini de isteklerine göre belirlerler. ﴾15-16﴿ Ayrıca kendilerine orada zencefil karışımlı dolu bir kadeh sunulur. ﴾17﴿ Oradaki selsebil denilen bir pınardan. ﴾18﴿ Her birinin etrafında ölümsüz gençler pervane olur. Baktığında onları etrafa saçılmış inciler sanırsın. ﴾19﴿ Orada etrafa göz gezdirdiğinde benzersiz nimetler ve muhteşem bir saltanat ­görürsün. ﴾20﴿ Oradakilerin üzerlerinde yeşil renkli, ince ve kalın ipek elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir, rableri onlara tertemiz bir içecek verir; ﴾21﴿ “Bunlar sizin ödülünüzdür, çabanız boşa gitmemiştir.” ﴾22﴿ Kur’an’ı sana biz, evet biz vahyederek indirdik. ﴾23﴿ Öyleyse rabbinin hükmüne sabret; onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre boyun eğme. ﴾24﴿ Sabah akşam rabbinin adını an. ﴾25﴿ Gecenin bir kısmında O’na secde et ve uzun gece boyunca O’nu tesbih et. ﴾26﴿ Şu insanlar, geçici dünyayı seviyorlar, ileride kendilerini bekleyen zor günü ise umursamıyorlar, ﴾27﴿ Onları biz yarattık, yaratılışlarını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde yerlerine benzerlerini de getiririz. ﴾28﴿ Şüphesiz ki bunlar birer öğüttür; artık dileyen rabbine bir yol tutar. ﴾29﴿ Ancak Allah’ın (bir şeyi) dilemesi sayesinde dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. ﴾30﴿ Allah dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır. ﴾31﴿

MÜRSELÂT SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Yemin olsun, birbiri ardından gönderilenlere; ﴾1﴿ Fırtına olup esenlere; ﴾2﴿ Yaydıkça yayanlara; ﴾3﴿ (Hak ile bâtılı) birbirinden iyice ayıranlara; ﴾4﴿ Mazereti ortadan kaldırmak veya uyarmak için vahyi iletenlere; ﴾5-6﴿ Ki size vaad olunan şey mutlaka gerçekleşecektir. ﴾7﴿ Yıldızların ışığı söndürüldüğünde; ﴾8﴿ Gök yarıldığında; ﴾9﴿ Dağlar sökülüp savrulduğunda; ﴾10﴿ Peygamberlere toplantı vakti bildirildiğinde; ﴾11﴿ Bütün bunlar hangi güne ertelenmiştir? ﴾12﴿ Ayırım gününe. ﴾13﴿ Ayırım gününün ne olduğunu bilir misin? ﴾14﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾15﴿ Öncekileri helâk etmedik mi? ﴾16﴿ Arkadan gelenlere de onlara yaptığımızı yapacağız. ﴾17﴿ İşte biz suçlulara böyle yaparız. ﴾18﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾19﴿ Sizi önemsenmeyen bir sudan yaratmadık mı? ﴾20﴿ Onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik. ﴾21-22﴿ Ölçüleri biz koyduk; ne de güzel ölçmüşüzdür! ﴾23﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾24﴿ Biz yeryüzünü dirilere ve ölülere mekân yapmadık mı? ﴾25-26﴿ Ayrıca yeryüzünde sabit yüce dağlar yarattık. Sizlere tatlı sular içirdik. ﴾27﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾28﴿ Haydi yalan saydığınız azaba doğru ilerleyin! ﴾29﴿ Korumayan, ateşe karşı da bir faydası dokunmayan üç parçalı bir gölgeye doğru yol alın. ﴾30-31﴿ O, kütükler kadar, koca sütunlar kadar kıvılcımlar fırlatır. ﴾32-33﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾34﴿ Bu öyle bir gündür ki artık konuşamazlar. ﴾35﴿ (Zamanı geçtiği için) kendilerine izin de verilmez ki mazeret bildirsinler. ﴾36﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾37﴿ İşte bu, ayırım günüdür; sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik. ﴾38﴿ Bir planınız varsa haydi bana karşı uygulayın planınızı! ﴾39﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾40﴿ Şüphe yok ki takvâ sahipleri gölgeliklerde ve pınar başlarında canlarının istediği çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır. ﴾41-42﴿ “Yaptıklarınızın karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyin için.” ﴾43﴿ İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. ﴾44﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾45﴿ Siz de (dünyada) yiyin için, biraz daha faydalanın! Şüphe yok ki suça batmış durumdasınız! ﴾46﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾47﴿ Onlara, “Allah’ın huzurunda eğilin!” denildiğinde eğilmiyorlar. ﴾48﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾49﴿ Artık bundan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar? ﴾50﴿

Editör: Akif Arslan