Her gün elimizden kayıp giden şey yalnızca zaman değil; su, enerji, toprak, gıda ve umut.
Tüketim alışkanlıklarımızın yarattığı baskı artık doğanın sınırlarını zorluyor.
Oysa inancımız ve kültürümüz, bin beş yüz yıldır bize aynı gerçeği hatırlatıyor: “İsraf haramdır.”
Bu söz yalnızca bir dini emir değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi, bir vicdan pusulasıdır.
Sıfır Atık: Modern Dünyada Kadim Bir İlkenin Yeniden Hatırlanışı
2017’de başlatılan Sıfır Atık Projesi, Türkiye’nin çevre politikalarında dönüm noktası oldu.
Evlerden belediyelere, kamu kurumlarından sanayi tesislerine kadar uzanan bu seferberlik, yalnızca çöp miktarını azaltmak değil, zihniyeti değiştirmek hedefiyle yola çıktı.
2023’te kurulan Sıfır Atık Vakfı, bu dönüşümü kalıcı hale getirmek, bilinçlendirmeyi artırmak ve israfla mücadeleyi kurumsallaştırmak için çalışıyor.
Vakfın yürüttüğü eğitim projeleri, yerel yönetimlerle iş birlikleri, kadın ve genç girişimcilere yönelik çevre dostu üretim destekleri, atıksız bir geleceğin temellerini atıyor.
Artık mesele yalnızca çöpleri ayırmak değil; kaynaklara hürmet etmek, doğayı emanet bilinciyle korumak.
Emine Erdoğan’ın Önceliği: Bir Projeden Fazlası
Bu dönüşümün en güçlü destekçisi kuşkusuz Emine Erdoğan oldu.
Onun öncülüğünde yürütülen Sıfır Atık Projesi, kısa sürede ulusal bir politika ve küresel bir model haline geldi.
Ancak onu özel kılan, projeye yüklediği ahlaki ve kültürel anlam.
Emine Erdoğan sık sık şu cümleyi vurguluyor:
“Doğayı korumak bir seçenek değil, sorumluluktur. Çünkü doğa bize emanet edilmiştir.”
Bu söz, hem inancımızdaki emaneti, hem de medeniyetimizin “nimeti koruma” geleneğini yeniden hatırlatıyor.
Toprak, su, hava bize ait değildir; bizden sonrakilere bırakılmak üzere bize emanet edilmiştir.
Bu yüzden Sıfır Atık, yalnızca çevre politikası değil, ahlaki bir uyanıştır.
İnanç, Kültür ve Vicdan: Aynı Sofrada Buluşan Değerler
Türk-İslam kültürü, sade ve ölçülü yaşama üzerine kuruludur.
Sofrada ekmeği ziyan etmemek, çeşmeden suyu boşa akıtmamak, artan yemeği paylaşmak…
Tüm bunlar “sıfır atık” bilincinin yüzlerce yıl öncesinden gelen halleri.
Mevlana “Toprakla dost ol, çünkü o seni saklar” derken bu dostluğun hem doğayla hem insanla kurulması gerektiğini anlatır.
Bugün “sürdürülebilirlik” adıyla konuştuğumuz şey, aslında kanaatkârlık ve şükrün çağdaş adıdır.
Tasarruf, yalnızca ekonomik bir erdem değil; ruhsal bir denge halidir.
Gerçeklerle Yüzleşmek
Her yıl Türkiye’de milyonlarca ton plastik, cam, metal ve organik atık doğaya karışıyor.
Bu yalnızca çevre kirliliği değil; kaynak israfının, bilinç eksikliğinin ve sorumsuz tüketimin göstergesi.
Oysa bu döngüyü kırmak mümkün:
Üretirken, satın alırken, kullanırken ve atarken daha bilinçli davranabiliriz.
Sıfır Atık Vakfı’nın çabaları büyük ama kalıcı başarı, her bireyin katılımıyla gerçekleşecek.
Çünkü bu mesele yalnızca kurumların değil, hepimizin ortak geleceği ile ilgilidir.
Hepimizin Sorumluluğu
Gerçek değişim evde, mutfakta, iş yerinde, okulda başlar.
Her birimizin atacağı küçük adımlar, büyük bir toplumsal dönüşümün parçası olabilir:
- Gereksiz alışverişten kaçınmak,
- Tek kullanımlıkları azaltmak,
- Evde atıkları ayırmak,
- Artan yiyeceği paylaşmak,
- Çocuklara çevre bilinci kazandırmak.
Bunlar küçük adımlar gibi görünür ama birleştiğinde bir ülkenin vicdan haritasını değiştirebilir.
Gerçek başarı, yalnızca yasa çıkarmakla değil, davranış değişimiyle ölçülür.
Mutluluk, Tasarruf ve Denge Arasındaki Bağ
Son on yılda Dünya Mutluluk Raporu’na göre zirvede sürekli Finlandiya, Norveç ve Danimarka gibi ülkeler var.
Bu ülkelerin ortak özelliği yalnızca yüksek gelir değil; ölçülü, sade ve paylaşımcı bir yaşam kültürü.
Norveç’te bir eşyayı yıllarca kullanmak, Danimarka’da “Hygge” adı verilen sade mutluluk felsefesiyle yaşamak, Finlandiya’da doğayla uyum içinde vakit geçirmek…
Hepsi israfın reddedildiği, tasarrufun bir yaşam biçimi haline geldiği alışkanlıklar.
Yani mutluluk, çok şeye sahip olmakta değil; sahip olduklarımızla barış içinde yaşamakta gizli.
Bu ülkeler gösteriyor ki, gerçek refah yalnızca ekonomik değil; ahlaki, çevresel ve toplumsal dengeyle mümkün.
Tüketimi sınırlamak, paylaşmayı artırmak, doğayla uyumlu yaşamak; hem çevreyi korur, hem ruhu dinlendirir.
Demem o ki ;
İsrafı Durdurmak, Mutluluğu ve Geleceği Korumaktır
Bugün mesele yalnızca çöp kutusuna ne attığımız değil; geleceğe ne bıraktığımızdır.
Sıfır Atık hareketi bize hem çevre bilincini, hem de vicdanın huzurunu öğretiyor.
Emine Erdoğan’ın öncülüğünde büyüyen bu seferberlik, Türkiye’nin yalnızca çevresini değil, değerler sistemini de dönüştürüyor.
Ama unutmayalım:
Gerçek başarı, yanlız devlet politikalarıyla değil; halkın katkısıyla mümkündür.
Her birimiz, bu hareketin küçük ama vazgeçilmez bir halkasıyız.
Çünkü bu konu yalnızca bugünü değil, çocuklarımızın, torunlarımızın nefes alacağı geleceği ilgilendiriyor.
Doğayı dinlemek, doğayı korumakla başlar.
İsrafı önlemek, geleceğe inançla sahip çıkmaktır.
Ve asıl mutluluk; sade, vicdanlı ve ölçülü yaşamda saklıdır.
https://www.dogayidinle.com/