Hacı Ali GÜNEÇIKAN
marasgunebakis@gmail.com
Bazı toplantılar vardır, gündemde görünmez ama tarihin yönünü değiştirir.
Ankara’da yapılacak ve büyük ihtimalle Cuma günü Cumhurbaşkanı’nın bizzat başkanlık edeceği kritik buluşma da işte tam böyle bir masa.
Masadaki isimleri sayınca tablo kendiliğinden ortaya çıkıyor:
Kahramanmaraş’tan Mustafa Narlı, Gaziantep’ten Adil Konukoğlu, Adana’dan Zeki Kıvanç, Kayseri’den Büyükçalık ve Kipaş’ı temsilen Ahmet Öksüz…
Beşi de Türkiye’nin üretim omurgasını taşıyan, yüz binlerce kişiye nefes olan, Anadolu sermayesinin yaşayan hafızası niteliğinde ki isimler.
Hanefi Öksüz rahatsızlığı nedeniyle İstanbul’da ameliyat oldu, gelemiyor. Rabbimden şifalar diliyorum.
Ama Ahmet Öksüz’ün Ankara’ya gitmesi, hem Kipaş’ın ağırlığını hem de şehrin temsil gücünü eksiksiz biçimde masaya koyuyor.
Yanlış anlaşılan bir cümle, Ankara’da deprem etkisi yaratmış olmalı ki;
Köşe yazısının bu kısmı, olayın gerçek mahiyetini anlamak için çok önemli…
Yer: Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) 27. Olağan Meclis Toplantısı..
Mustafa Narlı’nın ifadeleri, aslında Ankara’daki sürecin nasıl başladığını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor:
“Hanefi Öksüz abimizin bir sözünden yanlış anlaşılmalar olduğu için onunla ilgili bir mülakat verdik.”
Buradan ne anlıyoruz?
Hanefi Öksüz’ün sözleri Ankara’da yankı uyandırdı.
Bu sözler yanlış yorumlandı.
Cumhurbaşkanlığı veya ilgili bakanlıklar tarafından konu izahat talep edilecek kadar önemli bulundu.
Sanayiciler bu yanlış anlamayı düzeltmek için Ankara’ya çağrıldı.
Bu kesinlikle sıradan bir süreç değil.
Ve sonra Narlı’nın şu cümlesi geliyor:
“Sonrası Adil Konukoğlu konuşmuş ve haklı…”
Yani Konukoğlu devreye girerek, hem Hanefi Öksüz’ü destekledi hem de sektörün gerçek sıkıntısını Ankara’ya taşıdı.
Bu, perde arkasında Anadolu sermayesinin dayanışması demektir.
Peki Cumhurbaşkanımız tatmin oldu mu? Gelin asıl kritik yere gelelim.
Sanayiciler “mülakat” deyip geçiyor ama bu mülakat, gazeteye verilen röportaj değil;
doğrudan Cumhurbaşkanlığına yapılan açıklama anlamına geliyor.
Ancak…
Bu ilk açıklamanın Ankara’da tatmin yaratmadığı çok açık.
Çünkü o izahın ardından Cumhurbaşkanı beş büyük sanayiciyi Cuma günü özel toplantıya çağırıyor.
Bu, devlet dilinde şunu ifade eder:
“Konuyu doğrudan benden dinleyin. Sektörün gerçek durumunu masaya yatırıyoruz.”
Bu masa, sıradan bir ekonomi toplantısı değil;
Anadolu tekstilinin kader toplantısıdır.
Enerji maliyetlerinden kur baskısına, dışa kayan üretimden iç piyasadaki daralmaya kadar tüm stratejik başlıklar burada konuşulacak.
Burada Kahramanmaraş’tan Ankara’ya giden yolun taşlarını döşeyen iki isim.. Meclis toplantısını sonu kadar gözlemleyen bir gazeteci olarak;
Şimdi gelelim benim altın değerindeki notuma…
Bu buluşmanın perde arkasında, Ankara’nın yolunu en çok aşındıran iki isim var:
KMTSO Başkanı Mustafa Buluntu
ve
Kahramanmaraş Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Narlı.
Depremden sonraki süreçte:
– Haftada iki kez Ankara’ya gittiler,
– Bir haftada üç kez gidip döndükleri günler oldu,
– Sabah namazıyla yola çıkıp akşam şehre döndüler,
– Şehrin kaderi için kapı kapı dolaştılar.
Sessiz, reklamsız, sadece iş odaklı bir diplomasi…
Bugün Cumhurbaşkanı tarafından beş sanayici davet edildiyse,
Bu çağrının altyapısı Buluntu ve Narlı’nın uzun zamandır sürdürdüğü ısrarlı çabaların sonucudur.
Bu şehrin sesi oldular.
Bu şehrin direnci oldular.
Bu şehrin Ankara’ya açılan kapısı oldular.
Buluntu’nun üzerinde sessiz yük, Ve Meclis toplantısında söyledikleri aslında her şeyi özetliyor:
“Kahramanmaraş güçlü bir dönüşüm sürecinden geçiyor.”
Bu şehir:
TUSAŞ ile havacılık yoluna çıkıyor,
Yüksek teknoloji için adım atıyor,
Kadın girişimciliğini büyütüyor,
OSB’lerde Türkiye’nin yıldız firmalarını çıkarıyor,
Uluslararası temaslarla yeni kapılar aralıyor.
Ama aynı zamanda fabrikalar maliyet baskısı altında,
Emek yoğun sektörler zorlanıyor,
Tekstil dışarı kayma eğiliminde…
Buluntu tam bu denklemin ortasında bir denge mekanizması oldu.
Meseleyi dramatize etmeden,
Kimseyi karşısına almadan,
Ama gerçeği saklamadan…
Toplantının sonunda Mustafa Narlı’nın duygusal şu cümlesi her şeyi özetledi:
“Ben çok şanslıydım. Mustafa Buluntu gibi bir kardeşimle çalışıyorum. Üç üniversite mezunu, Çok meziyetli bir adam…”
Bu sadece bir iltifat değil,
Bir şehrin şükrü.
Ve ardından söylediği şu söz:
“Bu ülke bizim, devlet bizim, millet biziz. Yaşasın devlet, var olsun devlet.”
Bu şehir, 6 Şubat’ın enkazından kalktıysa,
Sanayici pes etmediyse,
Esnaf ayakta durduysa,
Kırsal üretim hâlâ nefes alıyorsa…
Bunun arkasında işte böyle adamlar var.
Cuma Günü Sadece Ekonomi Konuşulmayacak..Cuma günü Ankara’da oturacak o masada konuşulacak şey sadece tekstil değil.
Masada konuşulacak olan:
Bir şehrin kaderi.
Anadolu sermayesinin geleceği.
Emek yoğun sektörün nefes borusu.
Türkiye’nin üretim stratejisidir.
Bu masanın kalbi Kahramanmaraş’tır.
Ve o kalp bugün hâlâ güçlü atıyorsa,
Bu, Buluntu’nun, Narlı’nın, Öksüz ailesinin, Konukoğlu’nun ve tüm Anadolu sanayicisinin emeğidir.
Bu şehir yine ayağa kalkacak.
Hem de yine kendi evlatlarının omuzlarında…
Bu ekonomi yönüydü, birde siyasi bürokrasi ayağı olmalı, Onu da gitmeden kaleme alırız inşallah..
Sağlıcakla kalınız..