Her sabah milyonlarca insan aynı manzarayla uyanıyor.
Trafik, Gürültü, Beton, Stres...
Sanki şehir, bizi içine almış ama biz orada değilmişiz gibi.
Oysa şehir dediğimiz şey yalnızca binalardan ibaret değil; bir yaşam ritmi, bir nefes düzenidir.
Ve biz o nefesi çoktan kaybettik.
“15 Dakikalık Şehir (15-Minute City)” denilen yeni bir fikir var.
Kimi kentbilimcilere göre bu, geleceğin şehir modeli.
Bana göre ise geçmişin en insani alışkanlıklarını yeniden hatırlamanın yolu.
Yakın Olmak, Modern Olmaktan Daha Kıymetli
Bu modelin özünde basit bir düşünce yatıyor:
Bir insan, yaşadığı yerden en fazla 15 dakikalık yürüyüş veya bisiklet mesafesinde tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmeli.
Evinden çıkıp okula, parka, pazara, doktora, arkadaşına, hatta doğaya yürüyerek ulaşabilmeli.
Bu fikir aslında bize yabancı değil.
Anadolu’nun eski mahallelerini hatırla…
Mahalle bakkalı, fırın, okul, park, cami; hepsi birkaç sokak ötede.
Mahalleli birbirini tanır, selam verir, dayanışma doğaldır.
Biz o kültürü modernliğin telaşına feda ettik.
Şimdi dünya, bizim kaybettiğimiz o dengeyi arıyor.
Yakınlaşan Şehir, Dengelenen Hayat
Paris’te okullar hafta sonu mahalle etkinlik alanlarına dönüşüyor.
Melbourne’de insanlar işe arabayla değil, bisikletle gidiyor.
Kadıköy’de mahalle bahçeleri yeniden hayat buluyor.
Bu şehirlerde farkına varılmış bir şey var:
Yeni bir şehir inşa etmenin yolu, beton dökmekten değil, insanı merkeze almaktan geçiyor.
15 Dakikalık Şehir (15-Minute City), “daha çok inşaat” değil, “daha iyi düzen” demek.
Bisiklet yolları, küçük parklar, kütüphaneler, topluluk merkezleri…
Yani şehrin yeniden nefes alması.
Yeni beton değil, yeni denge.
Rantın Değil, Adaletin Şehri
Elbette bu modelin ekonomik bir tarafı da var.
“Rant artışı olur mu?” diye soranlar haklı.
Ama asıl mesele, rantı artırmak değil; dengeye getirmek.
Eskiden tüm değer merkezde toplanırdı, çevre unutulurdu.
Şimdi her yer küçük bir merkez olabiliyor.
Bir yerde rant biraz yükselirken, diğerinde aşırı değer düşüyor.
Böylece şehir, kendi içinde adalet buluyor.Ekolojik Turizm Paketleri
15 Dakikalık Şehir (15-Minute City), rantı bastırmıyor; adil paylaştırıyor.
Şehirde değer artık metrekaresiyle değil, yaşanabilirliğiyle ölçülüyor.
Ve bu, kent ekonomisinde sessiz ama derin bir devrimdir.
Yürümek, Şehrin Kalbini Yeniden Duymak
Bir şehirde yürümek, sadece bir yerden bir yere gitmek değildir.
Yürümek, fark etmektir; nefes almak, hissetmektir.
Bu modelin en güçlü yanı da burada yatıyor:
İnsanlar artık arabada değil, sokakta; gürültüde değil, doğada nefes alıyor.
Yürüyen insan bedenen de, ruhen de iyileşiyor.
Daha çok adım, daha az stres.
Bisiklet, hem kalbe hem gezegene iyi geliyor.
Yürüyüş yolları aslında birer sağlık koridoru haline geliyor.
Ve belki de bu, şehirlerin en unutulmuş ilacıdır.Vitamin ve takviye satın alın
Yakınlaşmanın Hikmeti
Türkiye’de bu modeli uygulamak zor değil.
Çünkü bizde zaten vardı.
Köylerde, kasabalarda, eski mahallelerde.
Sadece unuttuk.
Artık hatırlama zamanı.
Bir şehrin gelişmişliği, gökdelenlerinin yüksekliğiyle değil, insanlarının birbirine ne kadar yakın durduğuyla ölçülür.
15 Dakikalık Şehir (15-Minute City), işte bu yakınlığın yeni dili.
Demem o ki;
Şehir dediğin şey, içinde yolların değil, insanların kesiştiği yerdir.
Belki de modernleşmek, uzaklaşmak değil; yeniden yaklaşmayı öğrenmektir.
Çünkü şehir, en çok yaklaştığında yaşanabilir.
Ve yaşam, en çok yaklaştığında anlamlı.
Bu yüzden 15 Dakikalık Şehir (15-Minute City) anlayışının bir an önce kent planlama programlarında yer alması gerekiyor.
Bu yönde farkındalık oluşturmak, yerel yönetimlerin gündemine taşımak ve bu fikri kalıcı hale getirmek için biz de çalışmalar yürüteceğiz.
Konuyu gündemde tutmak, tartışmak, geliştirmek için elimizden geleni yapacağız.
Ama bu dönüşümün gerçek anlamda hayata geçebilmesi için siz okurlarımızın desteği de çok önemli.
Eğer siz de bu fikri benimser, yaşadığınız yerde daha “yakın” bir yaşamın mümkün olduğuna inanırsanız,
Gelin hep birlikte bu şehir hikâyesini yeniden yazalım.
Kaynak: https://www.dogayidinle.com/nizamettin-bilici