İslam Dünyası Ve Ortadoğu: Kimlik, Kriz Ve Gelecek Perspekti

ABDULLAH ŞANLIDAĞ

Köşe yazarlığında neredeyse 35 yıla merdiven dayadım. Yazıma başlık yaptığım suali, bir Müslüman olarak her zaman kendime sorup durdum.

İslam dünyası kavramı, coğrafi ve kültürel sınırları aşan bir topluluğun adıdır. Ancak günümüzde bu kavram sadece dini bir aidiyeti değil, aynı zamanda siyasi, sosyolojik ve jeopolitik krizleri de çağrıştırır hale gelmiştir. Bir yanda Batı merkezli uluslararası sistemde marjinalize edilen bir topluluk kimliği, diğer yanda ise kendi iç dinamikleriyle barışık olamayan, sürekli çatışma ve istikrarsızlık içinde olan bir coğrafya söz konusudur. Bu makale, “Gerçekten İslam dünyası var mı?” sorusundan hareketle İslam ülkelerinin yapısal problemlerini, Ortadoğu’daki istikrarsızlığın nedenlerini ve bu dünya için bir gelecek perspektifinin olup olmadığını tartışmayı amaçlamaktadır. Türkiye, bu gelecek perspektifinin neresinde duruyor?

1. İslam Dünyası Var mı? Varsa, Gazze ve Ortadoğu sorununa nasıl bir çözüm önerisi var?

Tarihte “İslam dünyası” kavramı, hem siyasi bir birlik (Hilafet) hem de kültürel-sivil bir medeniyet ağı (Darü’l-İslam) olarak anlam taşımaktaydı. Bugün ise İslam dünyası, 57 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında sembolik bir birlik görüntüsü sunsa da, ortak hareket etme refleksi zayıf, çıkarları çatışan, çoğunlukla batı ülkelerine bağımlı yönetimlerden oluşan bir dağınık yapı sergilemektedir. Dolayısıyla İslam dünyası bir realite midir yoksa sadece bir retorik mi? Bu sorunun cevabı, İslam ülkelerinin tarihsel hafızasına, sosyo-politik şartlarına ve uluslararası sistemdeki konumlarına bağlıdır.

2. Sürekli Mağduriyetin Sosyo-Politik Nedenleri.. Asıl soru da bu. Neden mağdur olanlar ve ezilenler sürekli Müslümanlardır?

İslam ülkelerinin çoğunda halklar, adalet, özgürlük ve refah arayışı içerisindedir. Ancak bu arayışın önünde üç temel engel bulunmaktadır:

A) Siyasal Otoriterlik: Çoğu İslam ülkesinde demokrasi kültürü zayıf, yönetimler otoriter veya yarı-otoriterdir. Siyasal katılım, ifade özgürlüğü, kadın hakları gibi temel değerler ya sınırlıdır ya da kontrollüdür. İyi de neden?

B) Kolonyal Miras ve Yapay Sınırlar:

Osmanlı sonrası Ortadoğu’da cetvelle çizilen sınırlar, etnik, mezhebi ve kabilevi yapıları göz ardı etmiş ve kalıcı çatışmaların temelini atmıştır. Irak, Suriye, Lübnan gibi ülkeler hâlâ bu yapay yapının sancılarını çekmektedir.

C) Ekonomik Bağımlılık ve Kaynak Tuzakları: Petrol ve doğal kaynaklar açısından zengin olan birçok İslam ülkesi, bu zenginliği toplumsal kalkınmaya dönüştürememiştir. Ne yaparsak yapalım, dışa bağımlılık artmıştır.

3. Ortadoğu’da Süregelen Krizlerin Nedenleri

Ortadoğu, hem jeopolitik konumu hem de enerji kaynakları nedeniyle küresel rekabetin merkezinde yer almaktadır. Ancak bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyen faktörler sadece dış müdahaleler değil, aynı zamanda içsel sorunlardır:

Mezhebi Ayrışmalar: Sünni-Şii çatışması, İran-Suudi Arabistan rekabetinin dini kılıfıdır.

Etnik Sorunlar: Kürt, Arap, Türkmen, Fars gibi etnik gruplar arasında eşit temsil ve hak sorunu hâlâ çözülememiştir.

İsrail-Filistin Sorunu: Filistin meselesi hem bölgesel bir yara hem de İslam dünyasında ortak bir vicdan krizidir.

Dış Müdahaleler: ABD, Rusya, Çin ve AB ülkeleri, Ortadoğu’da nüfuz mücadelesi içindedir. Bu da iç savaşları, darbeleri ve vekâlet savaşlarını tetiklemektedir. Konumu gereği ve denge politikası açısından Türkiye, reel politik gereği ve de güçlü bir İslam paktı olmadığı için, zaman zaman uluslararası küresel yapılarla birlikte hareket etmektedir.

4. Gelecek Perspektifi: Yeni Bir Uyanış Mümkün mü?

İslam dünyasının geleceği için umut ancak üç temel eksende kurulabilir:

A) Entelektüel ve Dini Yenilenme (Islah):

İslam düşüncesinin özgürleşmesi, yorumlanabilirliğinin genişlemesi ve çağın sorunlarına çözüm üretebilir hale gelmesi gerekir. İslam›ın evrensel değerleri, güncel sorunlarla irtibat kurabilecek yeni bir dil geliştirmelidir. Buna hazır mıyız?

B) Bölgesel İşbirliği ve Dayanışma:

Ekonomik, askeri ve kültürel işbirliği kurumsallaşmalı; İslam ülkeleri kendi iç pazarlarını ve kalkınma modellerini inşa etmelidir. Türkiye, Endonezya, Malezya gibi ülkelerin öncülük edebileceği bir blok mümkün olabilir. (mi?)

C) Sivil Toplum ve Gençlik Dinamizmi:

Yönetimlerden bağımsız olarak gelişen sivil toplum hareketleri, dijital platformlar ve genç kuşaklar, yeni bir İslam dünyası tahayyülünün taşıyıcıları olabilir. Bu kesimler daha çok adalet, ifade özgürlüğü ve insan onurunu temel alan taleplere sahiptir. Geldik sonuca...

İslam dünyası bir realite olarak var, ancak bu realite krizde. Sadece bir inanç topluluğu değil, aynı zamanda ortak sorunları ve arayışları olan bir topluluktur. Ortadoğu ise bu krizin hem merkezi hem de potansiyel çıkış noktasıdır. İslam dünyasının geleceği, içsel yenilenme, özgürlükçü siyaset, ekonomik kalkınma ve bölgesel işbirliğine bağlıdır. Ancak bu yönde güçlü iradeler ve tutarlı vizyonlara ihtiyaç vardır. Aksi halde “İslam dünyası” kavramı, sadece geçmişin nostaljik bir hayaline dönüşebilir.

https://www.yeniakit.com.tr/