ABDULLAH ŞANLIDAĞ 

Malum olduğu üzere, Türkiye şu anda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetiliyor. Türk toplumunun 2002 yılında bağrına basarak tek başına iktidar yaptığı Ak Parti, 22 yıldır Türkiye'yi yönetiyor. Yerel idarelerin de birçoğu iktidar partisinden. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı sıfatına da sahip. Önce seçim meydanlarında ve Mısır dönüşünde neler söyledi ona bir bakalım.

"Belediye başkanları bizden olmazsa uyumsuzluk doğar, size hizmet gelmez, garip kalırsınız, mahzun kalırsınız”

İlk olarak Hatay'da söylenen bu sözler, Çanakkale ve Tekirdağ'da da tekrar edildi. Yani ortada yıllardır diğer siyasetçilerden duyduğumuz ve artık kanıksadığımız; "bu da bir siyasetçinin gafıdır" diyebileceğimiz bir durum yok. Cümleler gayet sarih ve özel olarak seçilmiş. Hem sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne söylediğini çok iyi bilen ve belagatı güçlü bir siyasetçi.

1990 yılından beri kendisini takip etmekteyim. İlk olarak Kahramanmaraş'a kendisini davet ettiğimizde Refah Partisi İstanbul İl Başkanı sıfatıyla misafirimiz olmuştu. Mağralı Mahallesi'ndeki Kapalı Spor Salonu'nda konuşma yapmıştı. Ta o zaman kendisi için, "bu uzun adam, Erbakandan sonra davanın başına geçecek tek isim demiştim. Nihayetinde de öyle oldu. Saadet Partili arkadaşlar kabul etmez, onlar Erdoğan'ı bir bölen olarak gördüler hep. Yenilikçiler ve gelenekçiler çizgisinden konjonktür gereği AK parti doğdu. Merhum Erbakan yasaklanınca ve Refah Partisi söylemi ile Dünya siyasetinde yer olmayacağını anlayan Erdoğan, Ak Parti'yi kurmaya karar verdi. AK Parti'nin ilk dar kapsamlı toplantısını Mustafa Aydoğar'ın bağ evinde yaptık. Sonrası malum.

AK Parti'nin 22 yılda gerçekleştirdiği devrim niteliğindeki projeleri takdire şayan. Vesayeti bitirmiş olması; yol,şu,barajlar,sağlık, ulaşım, savunma sanayi ve teknolojik alanlardaki attığı adımlar ve gerçekleşen projeler, hepimizin ileride minnetle yaad edeceği hizmetler. İnanç ve fikir özgürlüğünün önündeki prangaları kaldırmış olması dahi başlı başına büyük bir kazanımdır. Temel hak ve özgürlükler noktasında AK Parti döneminde hiçbir sıkıntı yaşanmadı. AK Parti 2013 yılına kadar tüm toplum katmanlarını ve her düşünceden insanları kucaklayıcı bir politika yürüttü. Kendisini muhafazakar demokrat olarak tanımlayan Ak Parti, son genel seçimlere kadar toplumun her kesiminden oy aldı. Liberallerin bir kısmı Ak Parti'yi terk etti. Kurucu üyelerin birçoğu partiden ayrıldı. 22 yılda AK Parti'den iki parti doğdu. Bunlar siyasetin doğasında olan ve doğal olan şeyler. Şimdi geldiğimiz noktada bir Ak Parti özeleştirisi yapmak istiyorum. Reisi severim, gönül dünyamızda onun apayrı bir yeri var. İnanıyorum ki Türkiye'nin hala birçok alanda ona ihtiyacı var. Türkiye'de maalesef muhalefet yok.

Şimdi sadede gelelim. Erdoğan'ın son günlerde sarf etmiş olduğu, dışarıdan bakıldığında "bizden değilseniz yandınız" anlamına gelen sözlerini nasıl değerlendirmek gerekiyor? Acaba AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla konuşan Erdoğan,

bunları partisinin oylarını artıracağı düşüncesi ve beklentisiyle mi sarf ediyor? Eğer bu düşünceyle hareket ediliyorsa, bu tarz siyaset dilinin kendilerine zarar vereceğini düşünmesi gerekiyor. Nitekim bu siyaset dilinin önceki dönem İstanbul'da kaybettirdiğini gördük. Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır. Kur'an'da bir ayeti kerimede: Habibim Muhammed, eğer sen katı kalbli ve sert birisi olsaydın, onlar (sahabe) senin etrafından dağılıp giderlerdi" buyurulmakta. Hiçbir insan, karşısındakinin kendisine kaba bir üslup veya sert bir ifade ile hitap edilmesine rıza göstermez. Sözün dişisi makbuldür..Reisin etrafında elestirebilen ve ona yanlış yaptığında tavsiyelerde bulunabilecek kimse de kalmadı. Danışmanlar ne iş yapar, onu da bilmiyorum. Sayın Reisim, sen her kesimden ve ideolojiden olan insanları kucaklayarak buralara geldin. Bu millet seni sevdi, bağrına bastı ve hiçbir lidere vermediği desteği verdi, hala da vermeye devam ediyor.

Siz de takdir edersiniz ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken bir şiir okumanız sebebiyle siyasi yasaklı hale getirilmiş ve cezaevine girmiştiniz. O gün Ziya Gökalp'a ait şiiri değil, bir araç plakasını okusanız dahi cezalandırılacaktınız. Muktedir olduklarını zanneden idare öyle istiyordu.

Ama bu millet öteden beri mağdura destek verir. Allah da nasip etti, Recep Tayyip Erdoğan zindandan Cumhurbaşkanlığına uzanan güçlü bir hikaye yazdı. Yalnız son yıllardaki üslubunu ve geliştirdiği siyaset dilini benimsemediğimi ifade edeyim. "Benim gibi düşünmek zorundasın, benden değilsen sana hizmet yok, belediye başkanları bizden olmazsa uyumsuzluk doğar"şeklindeki sözlerin halktaki karşılığı, "Reis meydan okuyor" şeklinde anlaşılıyor. Anadolu'dan baktığınızda bu tarz siyaset dilinin, söyleyene uzun vadede zarar vereceği şeklinde değerlendiriliyor. Demokrasilerde herkes istediği partiye ve lidere oyunu verebilir. Mesela Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan'a oy veren bir insan, yerel idarelerde sevmediği, tasvip etmediği siyasetçiye oyunu vermeyebilir. Zaten vermek zorunda da değil. Diyelim ki bir metropol ilde yerel seçimleri muhalif bir parti kazandı. Muhalif bir parti yerel seçimleri kazansa bile, yine o ilde sizin seçmenleriniz de yaşıyor. Kaldı ki muhalif seçmen dahi olsa ayrım yapılamaz, herkese eşit şekilde hizmet götürülür. Siyaset gereği, her lider oylarını artırmayı ve yerel seçimlerde de kazanmayı hedefler.

Ben şunu merak ediyorum: Acaba AK Partili olmayan seçmen, Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın sarf ettiği sözler karşısında, "merkezi iktidar daha dört yıl Erdoğan’da kalacak, oy vermezsek bizi hakikaten cezalandırabilir; deyip, evvelce AK Partili belediyeye oy vermediği halde bu dönemde verir mi? Aslında hepimiz biliriz ki, ta öteden beri iktidar partisinden olan belediyelere sürekli daha çok hizmet ve destek gelir. Hangi parti iktidara gelirse gelsin bu durum değişmez. Bunu seçmenler de bilir.

Gazeteci olduğum için her tarafı gezmekteyim ve halkın gelişmeleri nasıl takip ettiğini gözlemliyorum. Kim ne derse desin, şu anda Erdoğan artık çok güçlü bir dünya lideri. Savaşlardaki arabuluculuğu, karizması ve güçlü hikayesi ile Türkiye' yi hem Batı, hem de Doğu dünyası karşısında ezdirmiyor, Kimse de Erdoğan'a kafa tutamıyor. Arkasında çok büyük halk desteği olan Erdoğan, gücünü milletten alıyor. O da biliyor ki millete rağmen siyaset yapılmaz.

Sonuç: Bu siyaset dili ne getirir, sonuç ne olur bilinmez. Pahalılık ve tencere teorisi AK Parti'yi deviremedi. Bakmışsınız bu siyaset dili de kazandırabilir. Erdoğan siyaseti çok farklı bir şey. Yaşadıkça görüyor, gördükçe anlıyoruz.

https://www.marasgundem.com.tr/