ABDULLAH ŞANLIDAĞ

[email protected]

Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder. Bir kavme olan kinimiz, bizi adaletsizliğe sürüklememeli. Birini dövmek veya şiddet uygulamanın insanı ve İslâmî bir haslet olmadığını öğrenmemiz gerekiyor. CHP lideri Özgür Özel’e yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Haksızlık kimden gelirse gelsin ve kime yapılıyor olursa olsun, eğer karşısında durmaz isek, o eylemin bir gün bize de yöneleceğini unutmamalıyız. İnsan, insanın kurdu olmamalıdır. Tabi şiddetin de çeşitli türevleri var. Bana göre taciz de şiddetin bir şubesidir. Kendine yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi, sen de bir başkasına yapmamalısın. CHP lideri Özgür Özel, kendisine yapılan saldırıdan sonra umarım deruni bir muhasebe yapmıştır.

Hatırlayacak olursak, bir apartmanda temizlik görevlisi olarak çalışan İsmail Aydemir isimli vatandaşımız vardı. Tevhit bayrağı ile Filistin’deki soykırımı protesto etmek için yolda yürürken tanımadığı birinin yumruklu saldırısına uğramış ve yaralanmıştı. CHP lideri Özgür Özel o olayda saldırıya uğrayıp ağzı burnu kan içinde kalan İsmail Aydemir’i değil gözaltına alınan saldırganın ailesini arayıp ona “geçmiş olsun” demişti. Acaba Özgür Özel empati yaptı mı? Diye sormamın sebebi bu. Mesela şimdi Ak Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saldırıya uğrayan CHP lideri Özgür Özel’i değil de, saldırıyı gerçekleştiren şansı arayarak, “aferin, çok iyi yaptın dese, bunun toplumdaki karşılığı ne olur? Kaldı ki hak, hukuk bilen ve zulmün her türüne karşı olan Erdoğan asla böyle bir şey yapmaz. Ama Özgür Özel yaptı işte. “İyi oldu, etme bulma dünyası” demiyorum. Şunu anlatmaya çalışıyorum. Özgür Özel’in, apartman görevlisi İsmail Aydemir’i arayıp geçmiş olsun demek yerine, saldırganı sahiplenmesi insanı ve ahlaki değildir. Şiddet ve saldırı yanlısı olanlar taraftar buldukları müddetçe, hangi mahalleden ve düşünceden olursanız olun, bir gün sizin de aynı muameleye tabi olacağınızı unutmayın. Sadece Özgür Özel mi? Dahası da var. Ankara Barosu döven değil dövülen hakkında tevhit ve hilafet bayrağı taşıdı diye suç duyurusunda bulunmuş, CHP İstanbul Gençlik Kolları ise daha ileri giderek saldırganın posterini yapıp bayraklaştırmıştı. CHP’nin, çağlar değişse de bir türlü kendisi değişmeyen kodları var. İnsan haklarından dem vuran bir partinin, kimliği ve dünya görüşü ne olursa olsun, öncelikle insana saygı duyması gerekiyor. Senin mahallenden birisine saldırı gerçekleştirildiğinde; nasıl ki onu sahiplenip, saldırganı şiddetle telin ediyorsan, aynı erdemli tavrı öteki mahallenin insanına da göstermen gerekiyor. Aksi takdirde inandırıcılığın olmaz. Haksız olan baban da olsa karşısında olacaksın. Eğer haklıysa, bir Yahudiyi de savunmaktan imtina etmeyeceksin. Hakikat terazisi, bunu gerektirir.

Özgür Özel›e yapılan saldırıyı bir kez daha kınıyorum. Empati yapması gerektiğini de tekrar hatırlatıyorum. Geçen günlerde kaybettiğimiz Sırrı Süreyya Önder’in hakkını da vermeden geçmeyelim. CHP ve lideri Özgür Özel, İsmail Aydemir olayında, saldırganın yanında saf tutarken, koca yürekli Sırrı Süreyya Önder, kendi apartmanında yaşayan gariban İsmail Aydemir’i sahiplenmişti. Elinde tevhid bayrağı ile Filistin davasına ve Gazzeli mazlumlara sahip çıkan İsmail Aydemir tokatlandığında, ona sahip çıkmak yerine,

Aydemir’i işten atmak isteyen site sakinlerine karşı onun hukukunu da Önder korumuştu.

Kaderin cilvesine bakın, CHP lideri Özel’e yapılan yumruklu saldırı, tam da Sırrı Süreyya Önder’in cenazesinde gerçekleşiyor. Şimdi soralım: Acaba atılan yumruk, başta CHP’liler olmak üzere siyasette şiddeti savunanları mahcup etmiş midir? Çok ciddi bir ahlaki mutabakata ihtiyacımız var. Bu olaydan en çok ders çıkarması gereken de yine CHP’dir. “Sivil siyaseti savunmak, şiddeti dışlamak ve birlikte çalışmak mecburiyetindeyiz…” diyen Özgür Özel, İsmail Aydemir’e sahip çıkmamanın ne kadar yanlış olduğunu inşallah anlamıştır.

Bizim bir ortak paydamız var, o da insanlık.

Üstüne CHP Otobüsü sürülen polise yönelik şiddeti mahkûm etmek zorundayız.

Polisin hukukunu savunan erdemli siyasetçilere ihtiyacımız var. Apartman görevlisi de olsa, mağdura sahip çıkan Sırrı Süreyya gibi yüreklere ihtiyacımız var. Ayrıştırma ve adaletsizliği ortadan kaldırmalıyız. Fotoğraf ve video çekmenin altın kuralları vardır. Peki, ahlakın olmamalı mı? Üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü önceleyen bir zemine ihtiyacımız var. Ak Parti teşkilatlarında çok hoşuma giden bir tablo var. O tabloda Recep Tayyip Erdoğan’a ait şu söz yazıyor: “Siyasetin limanı aklâktır” Nokta.