Dünyayı saran belanın adı koronavirüs ya da kovid-19…

Şakaya gelir yanı da yok, melunun!

Dünyada ölümün sayısı 24 bine az kaldı, vaka sayısı 500 bini geçti.

Ülkemizde ise Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca,  Twitter'dan yaptığı açıklamada, "Test sayımız dün 5 bin 35'ti. Bugün 7 bin 286 olarak gerçekleşti. 1196 yeni tanı kondu. Hastalar ve temas çevreleri izole edildi. 16 hastamızı kaybettik. Bu sonuçlarla can kaybımız 75'e, hasta sayımız 3 bin 629'a ulaştı. Sizi ısrarla tedbirleri uygulamaya davet ediyorum" ifadesini kullandı.

Kısacası yeryüzü bu virüse adeta teslim oldu.

**

Caddeler, sokaklar adeta bomboş…

Berberi, lokantası, ganyancı kapandı. Bir çok işyeri kendini yeni çalışma düzenine alıştırıyor. Bankalar yarım gün çalışıyor. Eczanelere girmek için de sıra bekleyeceksiniz.

Toplu taşıma ‘sinek avlıyor’.

İçişleri Bakanlığı genelgelerinin yanısıra İl Hıfzısıhha Meclisi de neredeyse hergün toplanıyor, yeni kararlar alıyor.

Tedbirler sıkı sıkıya uygulanıyor, herkes tarafından.

Çalışmayan, çalışamayan için ‘evde kal’ çağrısı yapıyor.

Öğrenciler 30 Nisan’a kadar yüzyüze eğitim görmeyecek, üniversitelilerde de bahar dönemi uygulanmayacak.

Maçlar yok. Statlar ve salonların kapısına kilit vuruldu.

Mesire alanları, piknik bölgeleri adeta baharın başlangıcında ‘kış’ gibi.

**

Çin’den başlayan ve bugün 200’den fazla ülkeyi etkisi altına alan koronavirüs belası yüzünden haber bültenleri haberlere yetmiyor.

Sosyal medya asılsız haberlerle doluyor.

Kimse kimseye elini uzatmıyor, sarılmıyor. Misafir kabul etmiyor, misafirliğe gitmiyor.

Camii ve mescitlerde cemaatle namaza ara verildi. İlk mescidimiz Mescid-i Aksa zaten işgal altındaydı, önceki gün de Suudi Arabistan Riyad, Mekke ve Medine’de karantina uygulamaya başladı.

Bir arkadaşımız facebook’ta şu paylaşımı yapmış:

“Biz ne yaptık ki Rabbim bize kendi evinin (Kabe) kapısını kapadı? Biz ne yaptık ta SAV kabrini ve makamını rabbim bize kapadı? Biz ne yaptık ki mescitlerinin kapısı bize kapadı? Biz ne yaptık? Bir birimizin hakkını bilerek bilmeyerek yemekte hiç bir sakınca görmedik! Bir birimize zulmetmekte hiç bir sakınca görmedik! Kaçımız sıla-i rahimi yakında yaptı? Kaçımız bir yetimin işini kolaylaştırdı, halini sorduk? Allah bize zulmetmedi: Biz kendimiz ettik. Sonunda anamıza babamıza yanı başımızda hasret kaldık. Biz Müslümanız bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz günahlardan dolayı affet Allah’ım! Sen affetmeyi seversin, tüm ümmeti ve sana açılan kalpleri affet Allah’ım!”

Bir başka arkadaşımız şu paylaşımı yapmış:

“3,75-4 TL’den aldığımız bulguru bugün 6 TL’den alıyorsak bu virüs bize az bile. Allah’tan korkmazlar sizin aç gözlülüğünüz yüzünden, hainliğiniz yüzünden korona bize az bile. Şükürsüz, fitneci, dedikoducu, ahlak bilmez, kuldan utanmaz, Allah’tan korkmaz olduk. Paraya tapmaya başladık. Niye kendimizi sorgulamıyoruz. Rabbim kalbi iyi, nefsi ıslah olmuş gerçek Müslümanları korusun, diğerlerine dua etmiyorum.”

**

Sabah toplu taşıma aracına biniyoruz. Daha geçen haftalarda 45 dakikada gidebildiğimiz mesafeyi her durakta durarak, yolcu inmesini-binmesini bekleyerek geçiriyorduk. Bugünlerde ise aynı mesafeyi hemen hiçbir durakta durmayarak ya da bir-iki-üç durakta durarak 30-35 dakikada geliyoruz.

Son üç-dört gündür Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş’ın çağrısı üzerine camilerde yatsı ezanından sonra şu dua yükseliyor:

“Ey bu okuduğumuz ezanların sahibi Yüce Rabbimiz. Sana sığındık. Kapına geldik. Ellerimizi semaya, dillerimizi duaya, gönüllerimizi şefkat ve merhametine açtık. Peygamberlerin, mazlumların ve muhtaçların dualarına icabet ettiğin gibi şu anda yaptığımız dualarımızı kabul eyle Allah'ım! Bizleri umduklarımıza nâil, korktuklarımızdan emin eyle Allah'ım! Bütün dünyayı kuşatan salgın hastalık karşısında bizlere inâyetini lutfeyle Allah'ım. Gazabından rızana, azabından affına sığınıyoruz. Bizleri muhafaza eyle Allah'ım! Şu anda huzurunda ellerini açarak âmin diyen kardeşlerimizi, iki cihanda aziz eyle Allah'ım! Her daim mağdurların, mazlumların, gariplerin yanında yer almış; çaresizlere kucak açmış necip milletimizden rahmetini esirgeme Allah'ım! İlâhi Ya Rabbi! Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza kolaylıklar nasib eyle Allah'ım! Ya Rabbi! Devletimizi, milletimizi, İslam beldelerini ve bütün insanlığı her türlü afetlerden, musibetlerden, kötülüklerden, salgın hastalıklardan muhafaza eyle Allah'ım! İlâhi Ya Rabbi! Zor günlerden geçiyoruz. Birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi daim eyle Allah'ım! Ya Rab! Bu zor zamanlarda, büyük bir özveri ile gece gündüz demeden çalışan başta sağlık görevlilerimiz olmak üzere tüm çalışanlarımıza yardım eyle Allah'ım. Bizlere taşıyamayacağımız ağır yükler yükleme Allah'ım! Ya Rabbi! Dünya imtihanımızı kolaylaştır, musibetler karşısında bilincimizi ve direncimizi artır, bizlere sabır ve metanet ver Allah'ım! İlâhi Ya Rabbi! Dünyada ve ahirette, mahşer gününde mahcup ve mahzun olmaktan cümlemizi muhafaza eyle Allah'ım!”

Kaçımız pencerelerimizi açıp, okunan duaya “Amin” diyerek, sonunda fatiha okuyoruz?

**

“Ulan ne koronaymış ya” demekten, böyle düşünmekten de kendimizi alamıyoruz.

Diyanet İşleri Başkanımız şöyle diyor:

“Bizler bir yandan tedbirimizi alırken, diğer yandan takdire rıza göstermeliyiz. İsyan ve taşkınlık değil, iman ve sekinet ile olaya yaklaşmalıyız. Şurası bir gerçek ki, bugün dünyamızın ve bütün insanlığın çok ciddi sorunları, sıkıntıları var. Yeryüzü küresel meselelerle kuşatılmış gibidir. Gözle görünmeyecek kadar küçük bir virüsün tüm dünyada hayatı alt üst etmesi, insanlığın bu ani değişim karşısındaki acziyeti elbette ibretlik bir durumdur.

O halde, Cenab-ı Hakkın eşsiz kudretine, ilim ve hikmetine olan inancımızı bir an bile yitirmeden O’na dayanıp O’na güvenmeli ve O’ndan yardım dilemeliyiz. Tevekkül; “Hedefe ulaşmak için gerekli olan maddi ve manevi sebeplerin hepsine başvurduktan ve yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra Allah’ın bizimle beraber olduğunu hatırdan çıkarmadan O’na dayanıp güvenmek, ötesini O’na bırakmak ve bu konuda O’na sonsuz bir güven beslemek” demektir. Bu muhkem inanç, insana güç ve kuvvet verir.”

Karamsarlık, korku ve endişe gibi durumlar, bizdeki zayıf tabiatın en belirgin göstergelerindendir. Fakat endişe veya korkudan ziyade güven duygusu hayatı yaşanabilir kılacaktır. Bu sebeple, Yüce Allah’ın bize bu konudaki ikramı olan tevekkül duygusuna sarılmalıyız. Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır; ‘Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur.’ Hazreti Peygamberin; ‘Müminin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hâli vardır. Onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe, nimete kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa musibete uğrarsa da sabreder ve bu da onun için bir hayır olur’ hadisini hatırayalım.”

Uzun söze gerek yok. Tek bir atasözümüz yetiyor bazan; “Nush ile uslanmayanın hakkı tekrir, tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir”.

Bilmem anlatabildim mi?