Avrupa: Orta çağın karanlıklarında; bilimden, ilimden,sanattan,edebiyattan uzak,bir kısım dini, sosyal ve kültürel problemler ile çalkalanmakta idi.

Avrupa’yı aydınlatan bir İslam münevveri olanZiryâb’ın,Musul’dan başlayan hayat yolculuğu; Bağdat’a, Kuzey Afrika’ya Endülüs’e kadar uzandı. Bu Müslüman ve siyahi bir kölenin oluşturduğu entelektüel ve münevver bir yolculuktu.

Ziryâb: Endülüs’te;Bağdat’tan ve geçtiği coğrafyalardan edindiğitecrübe, birikim ve yaşam şartlarını sunmaya başlamıştı. Musiki başta olmak üzere; mutfak kültürü, sağlık, temizlik, moda, giyim, yaşam, saç kesim ve bakımı onun uzman olduğu alanlardı.İkinci Abdurrahman zamanında;Bağdat’tan, Kurtuba’ya gelen Ziryâb 30 yıl içinde Endülüs'ün sosyal ve kültürel hayatı üzerinde çok etkili oldu. Dillere destan Bağdat'ın renkli ve cazip yaşantısı kısa zamanda Kurtuba’yahâkim olmuştu. Giyim, kuşam, saç kesim, ev mobilyası, yeme içme, mutfak kültürü, temizlik, bakım, musiki eğitimi ve moda onun getirdiği yeniliklerden sadece bazılarıydı.Avrupa’nınilk Konservatuarı’nın,Kurtuba’daonun tarafından kurulduğu bilinir. Onuntanıttığı yenilikler;Endülüs'te, dolayısıyla Avrupa'da bir ilk olma özelliğini korudu. Elbiselerin bir çeşit tuzla temizlenmesi, dişlerin bitkilerden yapılmış bir macun ile fırçalanması, koltuk altı kokusunu giderecek bir esansın kullanılması, onun getirdiği yeniliklerden bazılarıidi. Aynı zamanda; mimariye,coğrafya ’ya, astronomi ’ye, gastronomi ’ye,musiki ’ye, edebiyata, Tarih’e ve sanata ilgisi olan yenilikçi, münevver bir ilim adamıydı.

Ziryâb; ince kavrayışı ile usta bir sanatkâr ve sanatçıidi. Tahta uda akbaba teleğinden mızrap yapmıştı.Aslan yavrusu bağırsağından uda beşinci teli eklemişti. Udu ’n yapısını değiştirmişti.Daha hafif bir çalgı aleti haline getirmişti.

Ziryâb:musiki eğitimi almak için müracaat edenleri sınavla alırdı. Önce öğrenciyi karşısına minderin üzerine oturturdu. Sonra sesini ve sanata yatkınlığınıölçmek için iyice bağırmasını isterdi. Sesini tam çıkaramayanların; beline sarık bağlayarak, sesinindüzelmesini, nefesini iyi kullanmasını sağlamaya çalışırdı. Ağzını açmada ve çenesini kullanmada zorluğu olanlar ile kekelemesi bulunanların, üç gün yatmadan önce, ağızına tahta parçasıyerleştirerek uyumasını önerirdi. Bundanmaksat; sesin iyiceaçılması, gürleşmesi veçoğalması idi. Bu uygulamalardan bir fayda sağlanmaz ise öğrenciliğe kabul etmezdi.Ziryâb: öğrencilerine, önce eserin; ritmini,veznini,sözlerini, basit nağmelerini, ardından da musiki nüanslarınıöğretirdi. Musiki eğitimini; deneme,yetiştirme, eseri seslendirme olmaküzere, üç kısma ayırırdı.

Ziryâb;engin zekâsı, yüksek kavrayışı, sanata ve estetiğe olan yatkınlığı ileEndülüs’te bir model olmuştu.Onun zihninde, on bin eserin beste ve güftesinin olduğu nakledilir.

Belki dünyada ilk defa bugünkü anlamıyla konservatuar denilen eğitim müesseselerini kurmuş ve yaygınlaştırmıştı. Birçok bölgede okullar açmıştı. Avrupa’nın birçok yerlerinden sayısız öğrenciler bu okullarda eğitim almışlardı. Bu uygulamaları ile Avrupa’nınsanat ve estetik anlayışını değiştirmişti.

Ziryâb; Endülüs’e Bağdat modasının estetiğini getirmişti. Giyim kuşam vemevsimsel anlamda, farklırenklerin, tonların,hatta farklı kumaşların,giyilmesine başlanmıştı. Bir başka ifadeyle Endülüs’te;mevsimlere göre değişen giyim şekli,bir moda kültürü oluşmuştu.

Avrupa‘’tüy dikme’’yi temizlik yöntemi olarak uygular iken Endülüs’te Müslümanlar, yaşam alanlarında tuvalet medeniyetini oluşturmuştu.Avrupa, temizlikten, temiz yaşamdan,mahrum bir şekilde iken;Müslümanların Endülüs’te oluşturduğu medeniyet;şehirlerde,evlerde, bir başka ifadeyle, bütün yaşam alanlarında, yaygın bir şekilde temizlenmemekânlarını oluşturmuştu.

Müslümanlar; dişlerinfırçalanması, bugünkü şekline benzer diş fırça vemacununun icat edilerek kullanılması, kokularınyayılmaması için, koltukatlarına esas diye ifade edilen güzel kokuların sürülmesi uygulamasını getirmişti.

Ziryâb’yeni bir mutfak kültürü oluşmasına katkıda bulunmuştu. Sofrada; neyin nasıl yenilmesi gerektiğini öğretmişti.Sofrada herkesin kendi tabağından yemesi, çatal ve bıçakkullanılması, ellerin yemekten önce yıkanmaâdetinigetirmişti. Yemek kültüründe; önce çorba, sonra asıl yemek, sonunda da, tatlıveya meyve ikramını uygulamıştı. Endülüs’te3 öğün yemek yeme âdetini oluşturmuştu.Sofra bezini bir başka ifade ile masa ütüsünü kullanmayı öğretmişti.

  O bireysel yaşama son derece önem vermişti. Saç tıraşının modelinive şeklini belirlemişti. Daha temiz, daha nazik, daha görünümlü, tıraş modelini oluşturmuştu. Alına kâhkül,yanlara zülüf modelinigetirmişti. Kısada olsa saçların kulak istikametinde düzeltilmesini uygulamıştı. Saçların dahaderli toplu olmasına özen göstermişti.

Bu uygulamaları ileZiryab; birentelektüel, bir münevver, bir sanatkâr, birsosyal bilimci olarak, toplumun değişim ve gelişiminisağlamıştı.İçinde yaşadığı topluma model olmuştu.

Ziryâb;yaşadığı toplumu, medeni bir hayat tarzına, İslam kültüründen oluşan güzelliklere doğru yönlendirmişti.

Değişimi, dönüşümü ve ilerlemeyi,Ziryâbgibi entelektüelleri keşfeden ve ilham alan Avrupa ilerlemeyide yakaladı.

Bundan sonra ne oldu? Dünya medeniyetine sanatın ve ilmin inceliklerini ve zarafetini öğreten Müslümanlar;ilimden, sanattan, edebiyattanve estetikten uzaklaşmaya başlayınca sözüm ona neidiğü belli olmayan medeniyet ve kültürümüzle alakası bulunmayan bir takım kimseler bize sanatçı olarak sunuldu. Bizim medeniyetimizden inancımızdan vekültürümüzden beslenmeyenkişiler musiki gibi birçok alanda rol modelgösterildi. Onlartakip edilmeye başlandı. Bizde kendimize yabancılaştık. Sonunda batı bizden aldığı ilham ile ilerledi. Biz ise kendimizden uzaklaştıkça geriledik.

Mustafa SAYLAK

İl Müftülüğü Eğitim Uzman