Bugün Cuma…

Müslümanların bayramı…

Dünde, önceki gün de, daha önceki gün de Ramazan Bayramı’ydı.

Sıla-i rahimler yapıldı. Aile büyükleri ziyaret edildi.

Konu-komşu, akraba-dost ile bayram havası yaşandı.

Bayramlaşıldı.

Eller öpüldü, gözler öpüldü.

Bu arada kabristanlar da ziyaret edildi.

Geçen Ramazan Bayramınız kutlu olsun.

**

Ramazan’ı geride bırakıldı.

Kimi zaman iftarlarda buluşuldu, kimi zaman sahurlarda bir araya gelindi.

Hasbihal edildi.

İmkanlar ölçüsünde yoksula sahip çıkıldı.

Bayrama yakın da, yine yoksullar sevindirildi…

Bayram süresince de yine ihtiyaç sahiplerinin halı hatırı soruldu, sevindirildi…

Sonrasında 11 ay kaderi ile başbaşa kalacak. Maalesef.

**

“Yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mü'min değildir” buyuran Peygamber’in ümmetiyiz hepimiz…

Burnumuzun dibinde aç kalan insanlarımız var.

Elektriği kesik, suyu akmayanlar var.

Günlerdir tenceresi kaynamayanları duyuyoruz.

Kışın soğuktan donma noktasına gelenler var, penceresi bulunan bez parçaları ile kapanlar var.

Marketin, manavın, kasabın önünde geçerken gıpta ile bakanlar, yutkunanlar var.

“Bugün Cuma!” dedik ya… Hutbenin sonunda İmam Efendiler şu ayetin Arapçasını okuyacaklar: “Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor.” (Meal: Diyanet)

Bırakın akrabaya yardım etmeyi, yakınımızdakini bile görmezden geliyoruz.

İmam bu ayeti okur, sonra Cuma’nın farzı kılınır.

Çıkınca da burnumuzun dibindekine değil; arşınlar mesafedekine bakarız.

Yanlış mı?

**

“Hana geldik, yağmur dindi!”

Emin olun, bu söz ataların sözü mü yoksa bir deyim mi; bilemiyorum.

Doğrusunu söylerlesin anlamı konusunda da bir bilgim yok.

Ama “Hana geldik, yağmur dindi!”.

- - - -